7 Akbaba – Kıyametin Habercileri
Tevfik Yener, Oruç Bey’in tarihi kayıtlarından yola çıkarak bir kitap yazdı. Kitaba göre, kıyamet, tarihi yıkık Hisar Camii’nin altında gizli
7 Akbaba Kıyametin Habercileri’, tarihi bir gerçekten esinlenerek yazıldı. Kitabın yazarı Tevfik Yener, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethine hazırlanırken uğursuzluk sayılır düşüncesiyle ‘7 Akbaba ve kıyamet’ buluntusunun bilinmesini istemediğini, hatta söz edilmesini bile yasakladığını belirtiyor, “7 Akbaba heykeli yüzyıllar boyunca gizli kaldı” diyor. Yener, Fatih Sultan Mehmet’in ‘vakanüvis’i (Osmanlı Devleti’nde zamanın olaylarını tespit etmek ve yazmakla görevli devlet tarihçisi) Oruç Bey’in 1485’te şunları yazdığını kaydediyor:
“1452 yılında yapımına başlanılan Rumelihisarı’nın, temel kazıları sırasında kubbeli bir bina bulunuyor. Sultan Mehmet ile Akşemsettin, Zağanos Paşa ve devlet tarihçisi Oruç Bey birlikte binaya giriyorlar. Kubbeli binada yedi tane akbaba heykeli görüyorlar. Latince levhalarda, her akbabanın önünde binlerce yıllık geçmiş anlatılıyor ve yedinci akbabada kıyametin kesin tarihi yazıyor. Fatih Sultan Mehmet kimseye bir şey söylemiyor ve esrarengiz kubbeyi tekrar toprağa gömmelerini emrediyor, yedi akbabadan bahsedilmesini yasaklıyor.”
The Oxford Dictionary of Quotations
Doğu ve Batı’nın kadim özdeyişlerinden günümüzün en unutulmaz dizelerine kadar geçmişin ve günümüzün bilgeliğini size getiren, anahtar kelimelere göre kapsamlı bir şekilde indekslenen, tüm durumlar için 20.000’den fazla alıntı içeren bir sözlük. İster Jane Austen’in “Sadece geçmişi düşünün, çünkü onu hatırlamak size keyif verir” sözüne yönelin, ister Paris Hilton’un: “Gittiğiniz her yerde şık giyinin. Hayat”
karışamayacak kadar kısa” Oxford Alıntılar Sözlüğü, “Bunu kim söyledi?” ve “Bunun hakkında ne söylendi?” sorularına nihai yanıtı sağlıyor.
500’den fazla yazardan yeni alıntılar. Bunlar, mevcut kullanıma ilişkin yeni kanıtların bulunduğu yerleşik isimlerden klasik alıntıların yanı sıra, Konfüçyüs’ün özdeyişinden uzun bir süreye kadar uzanan, İngilizce konuşulan dünyanın dört bir yanından tanınmış edebiyat yazarları tarafından kullanılan daha önceki alıntıları içerir.
hükümdarın “İyi olanı arzularsan, insanlar da iyi olur” (Thoreau’nun alıntısı) ve Stoacı filozof Epiktetos’un “Şeyler değil, şeyler hakkındaki görüşler, belalı insanlardır” (Laurence Sterne) şeklindeki görüşü.
Şahbaz’ın Harikulade Yılı 1979
1979 yılı, gerçekten de göründüğü gibi, 1 Ocak Pazartesi günü başlayıp 31 Aralık Pazartesi günü mü bitti? 1979’a, o yıl yaşananlara, bugün baktığımızda, sadece 12 Eylül’e varan süreci mi görmeliyiz, 12 Eylül sonrası’nı mı? Şahbaz, bir taraftan yaşadığı o harikulade yıl’ı, 1979’u anlatıyor, bir taraftan da bütün bu soruları sorduruyor bize. Mine Sögüt yeni romanı Şahbaz’ın Harikulade Yılı 1979’da, yaşananların yazılanlardan daha kurmaca, hayatın şiddetinin yazının hayal bile edemeyeceği kadar uçta olabileceğini gösteriyor..
Eşyanın Tabiatı
“Kendimizi uygar saymak hoşumuza gidebilir ancak bize
uygarlığı bahşeden, büyük ölçüde malzeme zenginliğimizdir…
Biz onları yarattık, onlar da karşılığında bizi
bugünkü halimize getirdiler.”
Malzemeler dünyasında yaşıyoruz. Etrafımız gündelik tasarım ve mühendislik mucizeleriyle çevrili. Çeliği düşünün: Ağzımıza sokuyor, istenmeyen tüylere karşı kullanıyor, içine biniyoruz. En sadık dostumuz ama nasıl işlediğini bilmiyoruz. Cam neden saydam? Lastiğe esnekliğini veren ne? Ataş neden bükülüyor? Bir malzeme neden göründüğü gibi görünüyor, neden davrandığı gibi davranıyor?
Mark Miodownik bizi malzemelerin iç dünyasına götürüyor. Mucidini idamdan kurtaran porselenden ayakkabılarımızdaki köpüğe, elinizdeki kâğıttan uygarlığımızın günah keçisi betona kadar, yaşamlarımızı şekillendiren bu mucizelerin nasıl doğduğunu, keşiflerinin ardında yatan akılalmaz öyküleri ve tüm bu yolculuğun insan ırkının becerisine, yaratıcılığına dair ne anlattığını ortaya koyuyor.
Eşyanın Tabiatı’nı benzersiz kılan, 20 dilde yayımlanmış bir popüler bilim klasiğine dönüştüren şey Miodownik’in saplantı derecesindeki tutkusu ve bu tutkuyu kelimelerle bize bulaştırma becerisi. Sadece etrafımızdaki nesnelere değil,
dünyaya bakışımızı da değiştiriyor.
Büyüyen Neşe – Bitkiseverler için Mutluluk
Daha mutlu ve huzurlu bir yaşama giden yolunuzu büyütmek için bitkisel uygulamalar
Maria Failla, bitkilere olan sevgimizin ardındaki bilimi araştırıyor ve onların varlığıyla keyif dünyasının
kapılarını nasıl açabileceğimizi paylaşıyor.
Sabahları ekrana bakmadan önce bir bitkiye bakmayı alışkanlık haline getirmekten, evinizde bitkilerle
beraber onarıcı bir sığınak oluşturmaya kadar orijinal fikir ve ipuçlarıyla Büyüyen Neşe, doğayla
bağlantıda kalmanıza ve anlamlı bir yaşam oluşturmanıza yardımcı olacak.
• Pratiklerle stresi yok edin, kendinizle ve doğayla yeniden bağlantı kurun.
• Sağlıklı yaşamın köklerini keşfetmek için yönlendirmelerle derine inin.
• Bitki ve insan bağlantısının arkasındaki bilimsel içgörüyle ilerleyin.
• Bitki ebeveynliği kişiliğinizi öğrenerek kendinizi keşfedin.
• Bitki katilinden mutlu bir bitki dostuna dönüşmek için hızlandırılmış “Bitki Bakımının Temelleri” kursuna katılın.
Bitkilerimiz gibi neşe de gelir, akar, büyür ve ölür. Şekil değiştirir, gelişir; bazen onu bulması kolay
ve bazen de son derece zordur. Ne olursa olsun, hepimizin hayatta daha fazla neşeye ihtiyacı var.
Hayatınızın hangi mevsiminde olursanız olun, –ister günlerinizi canlandırmanın eğlenceli yollarını,
ister bitki ebeveynliğinde bir sonraki adımı nasıl atacağınıza dair önerileri ya da belki daha derin bir şey
arıyor olun– Büyüyen Neşe hem çiçek açmanız hem de bitkilerinizle beraber büyümeniz için size ilham
verecek.
Dünyanın En Eski Mutfağı
Mutfak ve sofra kültürü bir uygarlığı anlamanın en etkili yollarından biri.
Dünyaca ünlü Fransız Asurbilimci, Kutsal Kitap ve kadim Ortadoğu dinleri uzmanı, tarihçi Jean Bottéro, yaklaşık MÖ 1700’lere tarihlenen ve kırka yakın yemek tarifini içeren üç kil tablet üzerinden antik Babil’in yemek kültürünü inceliyor.
Pişirme teknikleri, şölen yemekleri, ölüm ve yaşamın sofraya yansıması, içecek kullanımı gibi çeşitli konu başlıkları, “uygarlıkların beşiği” olarak anılan Mezopotamya’dan günümüz kültürüne ışık tutuyor.
“Bu kitabı yazarken niyetim Mezopotamyalı muhterem atalarımızın ‘yeme-içme’ kültürü hakkında akademik ve kapsayıcı bir çalışma ortaya koymak değildi, çünkü bu (samimi okuyucuya ulaşamama pahasına) akademisyenlere yönelik sıkıcı ve kuru bir çalışma olurdu (…)
Acilen tatmin edilmek istenen damak zevkine gelince, eski Mezopotamyalılarla beraber yemek yeme imkânımız olmadığına göre bu mutfağın lezzetlerini, elimizin altında bulunan Türk-Arap veya Lübnan ya da Yakındoğu (kim nasıl isterse öyle adlandırsın) mutfağında tadamaz mıyız? Çünkü tarihsel olarak bu mutfaklar Mezopotamya’nın kaybolmuş ‘Yeme-İçme’, ‘Mutfak ve Sofra’ tekniklerinin devamı ve ulaşabileceğimiz tek çağdaş temsilcisi.”
Om Mani Padme Hum
“Asaf Hâlet Çelebi çocukluk, erginlik çağının duyu ve içgüdülerine, masalların, tekerlemelerin gerçek dışı havasına bağlı temelar işledi. Şiirin hayata olduğu gibi somut araçlarla soyut bir âlem yarattığı düşüncesiyle sözcükler üzerinde durdu. Denebilir ki, soyut şiir anlayışının edebiyatımızda ilk geniş tanımlarını yaptı.”
– Şükran Kurdakul
Elektronik Göz
Bankalarda otomatik para çekmemizi sağlayan ATM makineleri, bilgisayarlar, e-mali, sağlık sigortaları, kredi katları, uydular, marketlerdeki kameralar yani teknolojinin 20 yıllık evriminin çocuğu olan bu “nimetler” insanoğlunun yüzyıllardır süregelen özel yaşamında girişilmemiş en küçük bir alan bile bırakmadı. Kişisel yaşamımızın hassas ayrıntıları her gün büyük şirketlere ve devlet dairelerine ait dev bilgisayar veri tabanları içinde toplanıyor, saklanıyor, çağrılıyor ve işleniyor.
Yenilikçinin İkilemi
arvard profesörü ve dünyaca ünlü inovasyon dehası Clayton M. Christensen; Steve Jobs, Jeff Bezos, Elon Musk gibi pek çok tanınmış CEO’nun, iş hayatına dair fikirlerini değiştiren Yenilikçinin İkilemi’nde yeni teknolojilerin iş dünyasındaki hızlı ve kaçınılmaz etkilerini stratejik bir bakış açısıyla ele alıyor. En başarılı şirketlerin her şeyi doğru yapıp yine de piyasadaki lider pozisyonlarını kaybettiklerini ve çöküşe sürüklendiklerini çarpıcı örneklerle açıklayan bu kitap, parlak girişim fırsatlarını gerçeğe dönüştürmek isteyen kişilere ve şirketlere başarının yeni formülünü sunuyor.
Yıkıcı teknolojilerin önemini vurgulayan Christensen birçok şirketin yeni inovasyon dalgalarını nasıl gözden kaçırdığını gösteriyor. Yöneticiler geleneksel iş yöntemlerini ne zaman terk etmeleri gerektiğini bilmiyorlarsa elektronik, perakendecilik ve buna benzer pek çok sektörde yerleşik ürünleri olan başarılı bir şirketin kenara itilmeye mahkum olduğunu belirtiyor.
“Tüm zamanların en önemli altı iş kitabından biri.”
Economist
Sevgili Bayan Bird
Bayan Bird’ün kuralları netti: En ufak bir nahoşluk emaresi gösteren mektuplar doğrudan çöpe gidecekti. Ancak Emmeline son umutlarıyla onlara yazan, yanlış adamlara âşık olan, çocuklarından ayrı kalmaya dayanamayan, savaşın yaralarını sarmakta zorlanan kadınların yardım çığlıklarına daha fazla kayıtsız kalabilir miydi?