• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Atlas Silkindi / Atlas Shrugged

Karşımda iki arkadaş grubu var. Bir derenin kıyısında oturuyorlar. Şimdi birbirlerine düşmanlar Ellerindeki taşları öfke ve nefretle sıkarak birbirleriyle konuşuyorlar. Ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. Havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. Derenin sesine biraz uzakta. Fabrikanın grev davulu karışıyor. İki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyorum Konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradla kesiliyor. Tiyatrocun sözlerine iki grup da hak verip, kaldıkları yerden düşmanlığa devam ediyorlar. Bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolanıyor. B sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum.

Eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldık’ taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. Ceketlerini açıp silahlarını gösteriyor Konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: “Burdan Gidin, Bu Fabr Bizim.” Bir halk ozanı lafı alıp “bu fabrika bizim” diye kötü bir mikrofona bağırıyor. İşçiler türküye katılıyorlar. Bir jandarma aracı gelip duruyor. Komutan etrafa bakıp, “Bu Fabr Esas Bizim” diyor. Bir emekçi ressam “Benim İşçilerim” adlı sergisini açıyor. Sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyor. Havadaki gerilim devam ediyor. Maliye Bakanlığı’ndan grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. Onlar da bu fabrika kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. Eski arkadaşlar Fabrika Bizim diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyor. Kanları derenin suyuna karışıyor…

4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyor Fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarma tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler… Hiçbiri ortada yoktu. Derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Rüzgarın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip derenin sesine karışıyordu. Dört gün önceki grevin di zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocular haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlar çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. Kafamı kaldırıp sessiz nedenini anlamaya çalışıyorum. Bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum, kimseyi göremiyor Fabrikanın kapısında asılı duran bir küçük levhadan başka. Yorgun, sessiz bir küçük levha küçük yazı, bir küçük kelime. Hayatımın bütün sorularının cevabı. Fabrikanın Esas S/* Girişteki Büyük Kapıya bir Tek Söz Yazıp Çekip Gitmişti…Kapalı

Atlas Silkindi bütün yaratıcıların Kapalı levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. Bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan bizlere hizmet eden bütün benlerin ç gittikleri gün bizlerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o kor günü gösteriyor. Bizlerin beni nasıl sömürdüğünü resmediyor. Kitabı okurken karar verecek Yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi? Eğer şikayet edenlerdensen kitabı okumayın, utanırsınız!

Gizle

Read More

Batman – Gotham Kapıları

Geçtiğimiz yüzyılın başında Gotham Şehri’nin köklü ve önde gelen üç ailesi modern Gotham’ın inşasına yön vermişti ama inşa ettikleri her şey yüzyıllık kini ve yüz elli kilogram askeri patlayıcısı olan bir deli tarafından yerle bir edilme tehlikesiyle karşı karşıya. İşe Gotham’ın en eski üç köprüsüyle başlayan bu gizemli düşman, Gotham’ın en köklü ailelerinin hem ellerindeki hem de miras bıraktıkları her şeyi hedef alıyor; ve buna Wayne ailesi de dâhil. Batman, Mimar’la ilgili gerçeği ve Gotham’ın acımasız geçmişine olan bağlantısını açığa çıkarmak için Robin, Red Robin ve hatta Hong Kong temsilcisi Black Bat ile bir araya geliyor. Bu yeni düşmanın planlarını çok geç olmadan durdurabilecekler mi? Gotham’ın geleceğine yön veren bir patlamaydı ve şu an aynı şekilde sonlanmak üzere…Kara ayna macerasının övgü toplayan yazarı scott snyder güçlerini genç ve gözde bir yazar olan kyle higgins (nıghtwıng, deathstroke) ve ryan parrott ile gotham’ın ilk günlerine uzanan bir gizemde birleştirirken çizim işini trevor mccarthy, dustin nguyen, graham nolan ve derec donovan’dan oluşan bir yıldızlar karması üstleniyor. Ayrıca kyle higgins ve trevor mccarthy’nin paris’in batman’i nıghtrunner’ı anlattıkları batman ıncorporated hikâyesi de bu ciltte.

Read More

Enver – Murat Bardakçı

İstanbul’da mütevazi bir ahşap evde başlayıp Hürriyet Kahramanlığı’na ve imparatorluğun en güçlü adamlığına uzanan ama ardından idam mahkûmluğuna ve sürgünlere kadar giden, 1922’de uzak diyarların haritalarda bile yeralmayan ücra bir tepesinde Rus süvarisinin namlusundan çıkan domdom kurşunu ile noktalanan 41 senelik macera dolu bir hayat…

Enver Paşa Türkçü-Turancı mı, yoksa İslâmcı mı idi? İstiklâl Harbi yıllarında neler yapmıştı? Mustafa Kemal ile mektuplaşmaları… Sıkıntılar ve hayallerle dolu sürgün seneleri… Orta Asya’daki esareti ve uğradığı mağlûbiyet… Hanımı, büyük aşkı Naciye Sultan’a hasret satırları…

Murat Bardakçı’nın, Paşa’nın ailesi tarafından doksan küsur sene boyunca muhafaza edilen ve şimdiye kadar yayınlanmamış özel evrakı ile sivil ve askerî arşiv belgelerine dayanarak kaleme aldığı Enver, tarihimizin bu çok önemli ismini her yönü ile ortaya koyarken, onun hakkında yanlış bilinen birçok konunun gerçeğini de gözler önüne seriyor.

Read More

Ben Ruhi Bey Nasılım

Kimdir Ruhi Bey?
Kendisini nasıl bilir?
Meyhanecisi, kürkçüsü, çiçekçisi onu nasıl bilir?
İnce bıyıklı, güzel giyimli, önünde el pençe divan durulan varlıklı mı varlıklı Ruhi Bey’i gerçekten kim bilir? Kim tanır?

Edip Cansever’in önceki kitaplarıyla düşünsel olarak katıldığı siyasi savaşta toplumca yenik düşüldükten sonra “Ben Ruhi Bey Nasılım”la giriştiği bireysellik ve sahicilik mücadelesinde, hepimizin etrafını saran, gündelik konuşmalardan bile akan sahtekârlığı, riyakârlığı, kibarlık oyunlarını, gücünün yettiğine kabalık hakkını görmemek mümkün müdür…

Yoksa değil midir?

Read More

Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 FİLM

Kitap, Genel Editör Steven Schneider önderliğinde 8 ülkeden 60’a yakın uluslararası yazarın kaleminden yazılmış 1001 filmin kısa, özlü ve satır satır okunması gereken tanıtım-eleştirilerinden oluşuyor.

Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film’in Türkçeye kazandırılmasında editörlük görevini Belma Baş ve Deniz Vural ikilisi üstlendi. Özgün dildeki adlarına göre listelenen filmlerin ilki 1902 yapımı Le Voyage Dans La Lune (Aya Seyahat), sonuncusu ise 2021 yapımı Nomadland.

Read More

Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın – Turgut Uyar

Ey bilene bilene tükenen bıçak!..
Bir şeyler yap.
Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği…

Çağdaş bireyin çelişkilerini, uyumsuzluğunu ve toplum içindeki yalnızlığını işlediği bu şiirler, lirizmi, düzyazı görünümlü “yorgan gibi” uzun dizeleri, doğrudan söyleyişe varan anlatım özellikleri ve uyandırdığı yücelik duygusuyla Türk şiirini derinden etkiledi.
Şiirleri, şiir üstüne düşünceleri ve hayatını aynı olgunluk çizgisinde buluşturabilmiş ve bunu sürdürebilmiş olmasıyla da çağdaş şiirimizin ender şair kişiliklerinden biri oldu.
Turgay Fişekçi

Read More

Cafe Fernando – Yemek Tarifleri

Cafe Fernando – Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun, Cenk Sönmezsoy’un öğrenciyken yurt mutfağında yaptığı domatesli makarnadan Dolce & Gabbana’ya özel tasarladığı Brownie Dantel Giyer’e kadar uzanan bir yemek hikâyesi.

İstanbul’a taşındıktan sonra, uzun seneler yaşadığı San Francisco’da yediği şeylerin özlemini çeken Sönmezsoy, Cafe Fernando adını verdiği bir yemek blogu açıp mutfağında özlemini çektiği tatlıları yapmaya başlar. Sönmezsoy, 2006 yılından beri hem İngilizce hem de Türkçe olarak yayımlanan bloguyla kısa sürede uluslararası başarı kazanır. New York Times ve Washington Post’ta çıkan haberleri, tarifleri ve fotoğraflarıyla yemek ekine kapak olduğu San Francisco Chronicle makalesi takip eder. Derken blogu Cafe Fernando, Times Gazetesi tarafından “Dünyanın En İyi 50 Yemek Blogu”ndan biri olarak seçilir. Bu başarıyı, Amerikan yemek dergisi Saveur’ün düzenlediği blog ödüllerinde üç sene arka arkaya 40.000 blog arasından sıyrılarak kazandığı “En İyi Seyahat Blogu”, efsane restoran Chez Panisse hakkında yazdığı yazısıyla “En İyi Yemek Yazısı” ve Dolce & Gabbana için tasarladığı brownie’yle “En İyi Özgün Tatlı Tarifi” ödülleri takip eder.

Dünyanın farklı ülkelerinde 250 binden fazla okuru olan Cafe Fernando blogunun yazarı ve fotoğrafçısı Cenk Sönmezsoy, kitabı için 4 yıldan uzun bir süre çalıştı. Tariflerin hepsi sayısız deneme sonucunda geliştirildi ve farklı mutfak deneyimlerine sahip bir grup gönüllü tarafından denendi. Kitap, iletilen yorumlar ışığında şekillenen kurabiye, kek, pasta, tart, ekmek, dondurma ve reçel gibi 100’ü aşkın tatlı ve hamurişi tarifinden oluşuyor.

Read More

Weimar Kültürü

Birinci Dünya Savaşı ve akabinde Versay Antlaşması Alman toplumunu derin bir buhrana sürüklemişti. Weimar kültürü, bu buhranın içerisinden filizlendi ve kısa ömürlü ama kendine özgü demokratik bir deneyime sahne oldu. Weimar demokrasisinin ayırt ediciliğinin kanıtı olarak Weimar Anayasası çalışmalara epey konu olmuştur ancak Weimar’ın sınırlarını aşıp 20. yüzyılda sanatta, edebiyatta, müzikte Batı kültürünün pek çok veçhesine etki etmiş “Weimar kültürü” dendiğinde ne anlayabiliriz?

Peter Gay’in Weimar Kültürü kitabı, bir sanatsal arayışa ve uyanışa eşlik eden bu kültürün canlı ve akıcı bir anlatımını sunarak Weimar deneyiminin saklı hazinesini okurlarına teslim ediyor.

“Birkaç ay içinde Adolf Hitler Almanya Şansölyesi oldu ve Weimar ahalisi yanına Weimar ruhunu da alarak dört bir yana dağıldı: Kimi kendi içine, Ezop diline çekildi, kimileri soykırım kamplarında ölüme gitti… Ancak kimisi de Weimar ruhunu hayatın içine, müthiş kariyerler yaparak iz bıraktıkları laboratuvarlara, hastanelere, gazeteciliğe, tiyatrolara, üniversitelere taşıdı ve bu ruh gerçek yurduna orada kavuştu, sürgünde.”
PETER GAY

Read More

Nevrozların Psikoanalitik Teorisi

Otto Fenichel Nevrozların Psikoanalitik Teorisi adlı kitabında; “ego savunmaları; bastırılmış dürtülerin kesilmesini sağlayan başarılı savunmalarla, bastırılmış dürtülerin ortaya çıkmasını önleyen bastırıcı sürecin tekrarını veya devamını gerektiren başarısız savunmalar olmak üzere ikiye ayrılır.

Read More

Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık

Normal ve sapkın cinsellikte saldırganlığın rolü nedir? Saldırganlıkla öfke, öfkeyle nefret arasındaki ilişki nasıl kurulabilir? Sado-Mazoşist, histerik – histriyonik, narsistik ve toplum karşıtı kişiliklerde saldırganlık nasıl yapılanmıştır? Günümüzün en önemli psikiyatrlarından Kernberg, klinik ortama uyacak şekilde yenilediği “Ben Psikolojisi Nesne ilişkileri” kuramının ışığında, geniş bir kişilik bozukluğu yelpazesinde uygulanabilecek tedaviler için yeni teknik yaklaşımlar öneriyor. Sapıklıklarla kişilik bozukluklarının ortak ve faklı yönlerini irdelerken, eşcinselliğin günümüz psikanalitik düşüncesindeki özel konumunun da altını çiziyor.

Read More