Uzak – Nuri bilge Ceylan
“Sinemada bir fikir olmak ender bir olaydır.” Nuri Bilge Ceylan hayatın içinde karşılığı olan sahici fikirlerle kuruyor sinemasını… Bir duygu parçacığının tetiklediği, işlenmeyi bekleyen, çeşitlemelere, gelgitlere açık bir ışıma anı… Bir fikir…
Çekim öncesi yönetmenin elindeki senaryo, işte böyle bir fikri söküp almaya çalışmıştır hayattan, onu görüntülerin diline aktarmadan önce sözcüklere, işaretlere, seslere, mekanlara, zamanlara yaymıştır… Bu yüzden senaryo bir edebiyat türü değil, bir haritadır daha çok.
Mayıs Sıkıntısı’ nda olduğu gibi, Uzakın senaryosunu da çekimden önceki son haliyle, hiçbir yerine dokunmadan yayınlıyoruz. Nuri Bilge Ceylan sinemasında bir fikrin perdeye akmadan önce nasıl bir süreç kat ettiği daha iyi görülecek böylece.
Uzak, dünya sinemâlarını dolaştı, başta Cannes olmak üzere katıldığı çeşitli festivallerden sayısız ödülle döndü, üzerine birçok dilde eleştiri yazıları yazıldı, önemli sinema dergilerine kapak oldu… işte bu uzun yolculuğun tanığıdır bu kitap. İç ve dış basında çıkan yazılardan, Ceylan’ la yapılmış söyleşilerden geniş bir seçki sunuyoruz okurlara…
Bir Karakter Yaratmak
Bir Karakter Yaratmak, başlıklı ünlü kitabında Stanislavski oyuncunun yeteneğinin merkezinde bulunan hayal gücü oluşumunu keşfederek oyunculuk “sistem”ini geliştirmektedir.
Bir Karakter Yaratmak kitabı ifadeler, eylem ve konuşma gibi araçlarla sahne üzerinde bir karakterin fiziksel olarak gerçekleştirilmesiyle ilgilidir. Her teori mutlak şekilde uygulamayla bağlantılıdır — bu nedenle eser oyunculuk için mükemmel bir el kitabıdır. Stanislavski’nin eserleri her kuşaktan oyuncu ve eğitimci için bir esin kaynağı olmuş ve kariyerlerinin her aşamasında tüm oyuncu ve yönetmenler için önemli bir okuma metni olmayı sürdürmüştür.
Mitoloji: Mitos ve Logos Hayatımıza Yön Veren Söylenceler
Mitoslar, anlamsız boş zamanlarda anlatılmak için uydurulmuş fantastik masallar değildir!
Mitoslar, insanlığın bu güne gelişinin öyküsünü verebilecek kültürel zenginlikler içeren, hatta hayatımızı şekillendiren, sınırlamalar getiren, kültür dediğimiz şeyin DNA’sıdır.
Bilinçdışının kendisini resim olarak ifade etmesi sıradan bir işlem gibi görünebilir. Bilinçdışı, bu resimleri sonsuz seçeneklerin bulunduğu bir kaynaktan seçmekte, bir araya getirmekte ve karşımıza çıkarmaktadır. Özellikle mitler, toplumsal bilinçdışının ürünleri olarak on binlerce yılın toplumsal deneyim, duygu, korku ve kabullenişlerini ifade etmektedir. Bu nedenle, mitoslar başlangıçta olmuş bitmiş olayları anlatıyor gibi görünen ve daha sonra gelen toplumlar tarafından kelimesi kelimesine değişmeden aktarılmış ölü sözler değildir. Aksine mitler, içinde yaşadığı her topluluk ve kültürden bir şeyler taşıyan, yaşadıkça değişen ve gelişen bir organizma gibidir, tek yönlü değillerdir; herhangi bir yöntem ve analizle tam olarak anlaşılabilecekleri iddiasından uzaktırlar. Kültürleri ve toplumları etkilemelerinin yanında içinde yaşadıkları kültür ve toplumlardan da etkilenirler, onlardan izler taşırlar. Mitler, ışığı hangi taraftan gönderirseniz gönderin mutlaka farklı bir açıyla kırılarak çıkaran bir kristal gibidir; ifade ettiği tek bir gerçek yoktur; kendilerine bakan her göze farklı bir ayna sunarlar.
Bir akeolog, bir psikolog ve bir rehberden oluşan grubun kaleminden çıkan Mitoloji: Mitos ve Logos – Hayatımıza Yön Veren Söylenceler, okumayı iş edinen herkese hitap ediyor…
İlk 90 Gün – Geçiş Dönemindeki Yöneticiler İçin Kanıtlanmış Stratejiler
Yirmi yedi dile çevrilen, 10 yıldır Harvard Business Review Press’in çok satanlar listesinde yer alan ve sekiz yüz bin kişi tarafından okunan İlk 90 Gün, gözden geçirilmiş ve genişletilmiş baskısıyla huzurlarınızda. Kitabın başa baş noktasına ulaşma süresini yüzde 40 kısaltan olağanüstü yaklaşımı yıllar boyu birçok eğitime esin kaynağı oldu ve yüz binlerce lidere yarar sağladı.
Dünyanın önde gelen geçiş hızlandırma uzmanı Michael Watkins, günümüzün talepkâr iş dünyasında, geçiş dönemlerini en az hasarla nasıl atlatabileceğinizi açıklarken karşılayacağınız sorunlarda hangi araçlar ile stratejileri kullanacağınızı anlatıyor; hangi tuzaklardan nasıl kaçacağınıza dair senaryolarla, yeni rolünüze uyum sağlamanızın yolunu açıyor.
Yeni bir işe başlayanlar, terfi edenler, bölgesel veya uluslararası yönetici konumuna yükselenler, hatta CEO’lar… Geleceğinizin anahtarı, geçiş dönemini nasıl geçireceğinizde saklı. Bu macerada en güvenilir arkadaşınız İlk 90 Gün olacak.
Sperm Savaşları / Sadakatsizlik, Cinsel Çatışmalar ve Diğer Yatak Odası Savaşları
Eğer bir evrimsel biyolog değilseniz, bu kitabı okurken çokça şaşıracak ve her sayfasında yeni şeyler öğreneceksiniz!
Erkekler niçin her cinsel ilişkide ABD’nin toplam nüfusunu dölleyecek miktarda sperm üretir—hatta iki mislini? Peki o halde neden bu spermlerin yarısı kadının bacaklarından aşağı geri akar? Niçin, tam anlamıyla mutlu ve doyurucu bir ilişkinin ortasında, bazen inanılmaz derecede güçlü bir aldatma dürtüsü hissederiz? Çoğu zaman çocuk yapmak istemediğimiz halde niçin o kadar sık seks yapmak isteriz? Neden çocuk sahibi olmayı en az istediğimiz zamanlarda bedenlerimiz bizi açıkça hayal kırıklığına uğratıp çocuklar üretir ve gerçekten çocuk istediğimizde üretmez? Gebe kalmak için ya da kalmamak için seks yapılacak en uygun zamanı bilmek neden o kadar zordur? Penisin şekli niçin öyledir ve cinsel ilişki sırasında neden onu sokarız? Neden mastürbasyon yapmak için böylesine güçlü dürtülerimiz vardır ve niçin bazılarımız gece uykudayken orgazm olur? Neden dişi orgazmı önceden tahmin edilemez? Neden bazı insanlar daha çok kendi cinsiyetinden olan kişilerle seks yapmaya meraklıdır? Kadınların çocuklarını büyütmekte kendisine yardımcı olacak erkekte aradığı özellikler ile seks yapmak için seçeceği kısa süreli eşin özellikleri neden farklıdır? Peki erkeklerin bir kadında çekici bulduğu şey nedir? Erkekler eşlerini ve sevgililerini seçerken ne gibi kriterlere başvururlar?
Din ve Küresel Ekonomi-Politik
İnsanlık arz talep, gayrisafi milli hasıla ve piyasa hurafeleriyle oyalanmış. Hiçbir ahlaki kurala uymayan finans endüstrisi başta kutsallarımız olmak üzere insanlığın bütün erdemlerini tarumar etmiştir. Son otuz yılda neoliberalizmin oluşturduğu postmodern tasavvurlar “ego-manyak” bir insanlık peydahlamıştır. 1978 Washington Mutabakatı ile başlayan süreçle insanlık, tarihte hiçbir devirde olmadığı kadar bir dönüşüm/dönüştürme operasyonuna maruz bırakılmıştır. Gelinen noktada insanlık topyekûn kritik bir yol ayrımındadır. Ya kör göze parmak misali, ayan beyan ortada olan bütün tutarsızlıkları göz ardı ederek statükoya devam diyeceğiz ya da uyumsuzlara dahil olarak ekonomide paradigma (değerler dizisi) değişimini savunacağız.
Günübirlik Hayatlar
Gerçek Psikoterapi Öyküleri Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok,” diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyor… Yalom yıllarca üzerinde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir yaşam sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve kaçınılmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor? Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog… Irvin Yalom’un gerçek psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken aynı sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor. “Hepimiz bu hayatta bizi anlayacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde farkına varmamız gereken birçok şey var. Günübirlik Hayatlar kendimizi, insanları ve dünyayı anlamamız için bize lekesiz bir ayna tutuyor.”
Algılama, Duyma ve Bilme
Günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan görme, işitme, dokunma, tatma ve koku alma yoluyla edindiğimiz bilgiler üzerine pek düşünmeyiz. Oysa konuya biraz yakından bakıldığında bu bilgilerin kapsamı, doğruluk derecesi, ya da bunları nasıl edinebildiğimiz gibi sorunlar çıkar ortaya.
Duyu organlarımızın bize gerekli bilgileri nasıl ve ne ölçüde verebildikleri sorusunu ynıtlamak hiç de kolay değildir. Descartes, Locke, Berkeley ve Hume gibi İngiliz deneyci filozoflarının önemle ele aldığı algılama sorununun, yüzyılımızın filozofları için daha da yoğun bir ilgi konusu olmasına karşın, çekişmeli niteliğinden hiçbir şey yitirmediği görülüyor.
Vehbi Hacıkadiroğlu’nun düzenlediği bu derleme okura algılama konusundaki belli başlı öğretileri tanıtmayı amaçlamıştır. Değişik görüşlere yer verilen kitapta, felsefe yazınımızı zenginleştirici bir tartışma sunuluyor.
Tutsak Edilmiş Akıl
Tutsak Edilmiş Akıl, üstünkörü bir okumayla bile anlaşılabileceği gibi, içinde aydın çevreyle bir hesaplaşma isteği de barındıran, ama genel anlamıyla 20. yüzyıla damgasını vurmuş iki totaliter düzene, Hitler ve Stalin totalitarizmine karşı yazılmış metinlerden oluşan bir kitaptır. Bugün bu iki ismin artık tarih sayfalarında kalmış olması, kitabın güncelliğini hiç etkilememektedir. Tarihin ve insanlığın hükümdarı olmak, insan aklına hükmetmek hala bir ideal olarak her an dönüşebilme gücünü içinde barındırarak bugün de daha başka biçimleriyle ve daha farklı araçlar kullanarak var oluyor olabilir. Bu tür yönetimlere karşı, insan aklını uyanık tutmaya çalışan bir kitaptır Tutsak Edilmiş Akıl.
Marilyn Monroe Notlar
“Ben kimseyi kandırmadım. İnsanların kendilerini kandırmalarına izin verdim sadece. Kimse, gerçekte kim olduğumu, ne olduğumu öğrenmeye zahmet etmedi. Benim için bir karakter yarattılar. Onlara karşı çıkacak gücüm yoktu. Belli ki, olmadığım birini seviyorlardı.” – M. M.
Marilyn Monroe: Notlar, 20. yüzyılın en büyük ikonlarından birini, Marilyn Monroe’yu yeniden tanımlayan benzersiz bir kitap. Ölümünün üzerinden elli yıldan uzun bir süre geçen Marilyn Monroe, karşımıza ilk kez bu kadar savunmasız çıkıyor.
Marilyn’in imajı öyle evrensel ki, onun hakkında her şeyi bildiğimize inanıyoruz. Ne de olsa onun her sözü ve jesti manşet oldu, tartışmalar yarattı. Ciddi oyunculuk yeteneği bazen şöhretiyle gölgelendi. Ve bu arada kamera ona umutsuzca âşık oldu.
Marilyn, ya da gerçek adıyla Norma Jeane, dünyanın tanıdığından daha meraklı, araştırmacı, nükteli ve umutlu bir kadındı. Şimdi, okurlar ilk kez o özel Marilyn’le tanışabilecek ve onu çok daha iyi anlayabilecek. Marilyn Monroe: Notlar yazılı kaynaklar bakımından eşsiz bir koleksiyon. Marilyn’in el yazısıyla kendisi için aldığı notlar, yazdığı mektuplar, hatta şiirler daha önce hiç yayınlanmadı.