Marathon
Doksan sekiz araba ve ekipleri, Kasım ayında güneşli bir Pazar öğleden sonra Londra’nın güneyindeki Crystal Palace motor yarışları pistinden yola çıktı.
Yirmi üç gün ve 10.000 milden fazla bir süre sonra, 56’sı başka bir yarış pistine, Avustralya’nın Sidney kentinin eteklerinde bulunan Warwick Çiftliği’ne ulaştı. Onlar, Daily Express of London ve Daily Telegraph of Sydney tarafından ortaklaşa desteklenen benzersiz bir dayanıklılık etkinliği olan ilk Londra-Sidney Maratonu’ndan kurtulanlardı.
Bu kitabın yazarı Nick Brittan ve eşi Jenny, yolda ata, bir parça buza ve büyük bir kamyona çarptıktan sonra emekli olan şanssızlar arasındaydı.
Ama Sydney’e devam ettiler, Nick, New South Wales’te heyecan verici bir doruğa yükselirken aksiyonu takip etmek için uçakla kontrolden kontrole atladı. Bu nedenle, bu kişisel bir hikayeden daha fazlasıdır. Yüzlerce insan tarafından paylaşılan ve binlerce kişi tarafından desteklenen harika bir otomobil macerasının hikayesi.
İşgalden Kurtuluşa İstanbul: İşgal İstanbul’u (1918-1923)
İlk kez yayımlanan anı, belge ve fotoğraflarla, İşgal İstanbul’lu, 1918-1923 İşgalden Kurtuluşa İstanbul adlı bu eser, İstanbul ve civarında işgal yıllarında yaşanan olayları konu alıyor. İlk kez yayımlanan, orijinal fotoğraf ve belgelerle kapalı kalmış bir tarih, görsel yönüyle sergileniyor. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği yıllarda, İstanbul ve civarında neler yaşandığını görsel bir zenginlikle anlatıyor. Birçoğu işgalcilerin çektiği 1918-1923 yıllarına ait çok sayıda fotoğrafla işgal İstanbul’unun bilinmeyen yönleri ele alınıyor.
İroni
İroni nedir? Sadece bir söz, yani retorik olgusu mu? Peki Batı felsefesiyle kuruluşundan beri nasıl bir ilişkisi vardır? Sokrates’te ironinin işlevi nedir? Edebiyatta, sanatta nasıl kullanılmıştır? İroni yalan mıdır? Hakikatle ne tür bir bağı vardır? Riyakârlıkla, sinizmle, skandalla nasıl ilişkilenir? Tuzakları nelerdir? Yanılsamaların can düşmanı ironiye muhatap olan, karşısındakinin söylemek istediğini anlamakla ne yapmış olur?
“Uçucu”, ele avuca sığmaz şeylerin filozofu Vladimir Jankélévitch, bu sorulara cevap aradığı kitapta, bilincin bilinci ya da farkındalık olarak kavradığı ironiyi müziğe özel göndermeler eşliğinde bütün yönleriyle ele alıyor. İroniden nasipsiz de olmayan üslubunun akıcılığıyla birlikte düşüncesinin hareketini takip etmek bir zevk haline geliyor.
Felsefe, edebiyat ve düşünce tarihiyle ilgilenen okurlarımızın zevkle okuyacağına inanıyoruz.
Felsefe Nedir | Gilles Deleuze, Felix Guattari
Bu kitap çağdaş felsefenin en yararlı kitabı haline gelecektir, çünkü okuru sayaçlarını sıfırlamaya, ve düşüncenin durmadan daha çok beslendiği kaos karşısında, kendi “zar atımını” denemeye çağırıyor.
Düşünceyi, direniş gücünün en güvenilir göstergesi olan şen ciddiyetiyle kendi sınırlarına doğru götüren, açık, yoğun ve zor; bizatihi açıklığı, çembersi mantığı, sarmal gelişimi yüzünden zor bir kitap.”
-Raymond Bellour-
Çay ve Zen
Çay ve Zen felsefeye odaklanan ve Japon Çay Seremonisi’nin estetiğini anlatan bir tarih betimlemesidir.
Bu kitapta Kakuzo, çayı hem Zen ile Taoculuk bağlamında anlatıyor, hem de çayın ve Japon yaşayışının asırlardır süren yönlerine değiniyor. Kitabı daha önemli kılan şey ise anlamlı bir hayatı nasıl yaşayacağımızı gösterebilme yetisine sahip olmasıdır. Doğa ve sadeliği, sanat ve güzelliği, bizi çevreleyen hayattaki küçük şeylerin içinde bulunan kavranması zor derinlikleri anlatıyor.
Okakura Kakuzo şöyle der: Çay yolu, bizim sıradan günlük hayatımızda güzel olan şeye duyulan aşkta bulunur. Saflığı, harmoniyi, karşılıklı saygıyı, doğanın ve bireyin önemini öğretir. Aslında kusursuz olmayana tapınmadır. Bizim imkansız dünyamızdaki imkanlı şeyleri başarma tavrıdır.
Kitabın ilk bölümü ise, yazarın düşüncelerinin ve bu kültürün daha iyi anlaşılabilmesine katkı sunabilmek için, sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın, çay kültürünün ve Çayizm’in köklerine bir yolculuk yapıyor.
Kozmik Tohum
Okuyucular, Kozmik Tohum adını taşıyan ve 12. Gezegen’in güncelleştirilmiş ek cildi diye tanımlanabilecek bu kitapta, bilim ve teknoloji alanında insanoğlunun vardığı son noktanın Sitchin’in tüm iddialarını desteklediğini görecekler. Gezegenimiz ve türümüz hakkında uzun zamandan beri kabul edilen inançlara meydan okuyan Sitchin, bilim adamlarının birbirlerinden bağımsız olarak yaptıkları araştırmalardan elde ettikleri bulguları teker teker ele alarak, daha önce hiçbir yerde açıklanmamış nefes kesici gerçeklerin üstündeki örtüyü kaldırıyor. Zecheria Sitchin, binlerce yıllık Sümer tabletlerinde, bugün ancak derin uzay sondaları ile keşfedebileceğimiz Güneş Sistemimizle ilgili bilgilerin nasıl yer aldığını anlatıyor. Ve bizlere çok ilginç sorular soruyor: Acaba Karanlık Çağ ve Orta Çağdan çıkan, Aydınlanma Çağına ulaşan, Sanayi Devrimini deneyimleyen, ileri teknoloji, genetik mühendislik ve uzay uçuşları çağına giren İnsanoğlunun, kadim bilgiye ancak yetişmiş olması mümkün olabilir mi? Kozmik Tohum’un Güneş Sisteminin oluşumu, kuyruklu yıldızlar ve asteoit kuşağının meydana gelişi, Dünya’nın kıtalarının ve okyanuslarının ortaya çıkışı, Dünya üstünde yaşamın nasıl başladığı, ilk insanın yaratılışı, Mars’ta yaşam gibi birbirinden ilginç konuları ele alan bölümlerinden cevaplanan bu soru, İnsanoğlunun varoluşunun merkezine, kökenine ve kaderine kadar gider. Dünya’nın yaşayabilecek bir gezegen olarak geleceğini ilgilendirir. Çünkü Dünya’nın geçmişindeki olaylarla ilgilidir. Nereye gittiğimizi ve nereden geldiğimizi de açığa çıkarır. Bu cevaplar Kozmik Tohum’u okuyacakların göreceği gibi, şimdilik bazıları kabul edilemeyecek kadar inanılmaz ve bazıları yüzleşilemeyecek kadar ürkütücü görünen kaçınılmaz çıkarımlara yol açmaktadır.
Kurumsal Kobaylar
Kişilik testleri. Ekip kurma egzersizleri.Zoraki eğlence. Gözetlenen bilgisayarlar.Açık ofisler. Son moda yönetim metotları.
Çalışanlarını tek kullanımlık gider kaynakları olarak gören yeni iş anlayışı, insanların psikolojilerini ve şirketlerin geleceğini nasıl etkiliyor? Esnek ekonominin, yatırımcı memnuniyeti odaklı stratejilerin, insanların yerine makineleri koymanın sonuçları ne? Uzun vadede başarılı olan efsane şirketlerin ortak özellikleri neler?
Silikon Vadisi dizisinin senaristi ve çoksatar yazarı Dan Lyons bu komik ama bir o kadar da ciddi kitapta iş dünyasının nasıl sendikalar ve istikrarla yükselen kariyerlerden, armut koltuklar, pinpon masaları ve korkutucu uygulamalarla bezeli bir distopyaya dönüştüğünü anlatıyor. Kısa zamanda en büyük parsayı toplamayı hedefleyen şirketlerle, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için çalışan yeni nesil girişimlerin iş dünyasının ruhunu ele geçirme savaşını gözler önüne seriyor.
O Zaman Dans!
Marguerite, yetmiş sekiz yaşında eşi Henri’yi kaybettiğinde kendini yapayalnız hisseder. Henri hayattayken saçından elbisesine kadar onun adına karar vermekle kalmamış, oturacakları evi seçmiş, kaç çocuk yapacaklarına bile önceden karar vermiştir. Öyle ki daha evliliklerinin ilk gününden talimatlarını bildirmiştir: Marguerite hem çok uzun hem de çok çiçeksi bir isimdir, Maguy daha uygundur; hiç çalışmayacaktır; haftada iki kez belediye kütüphanesinde gönüllü çalışması bir istisna olarak kalacaktır; sadece elbise giyecek ve saçını topuz yapacaktır; hiç evcil hayvanları olmayacaktır; tek çocukları, tercihen erkek olacaktır; ayrıca birbirlerine “siz” diye hitap etmeleri daha uygundur. Marguerite ise hep sabırlı ve ölçülüdür, ruh hâlini ifşa etmeden eşinin karakterine uyum sağlayan sessiz bir gölge gibidir. Seviyeli bir çifttirler denilebilir… Ta ki Henri seksen beş yaşında bu dünyadan göçüp gidene kadar.
Marcel, Cezayir’den Fransa’ya göçtükleri gemide elini tuttuğu kıza âşık olmuş; bu neşeli, başına buyruk, hayat dolu kadınla evliliğinde neredeyse elli seneyi devirmiştir. Nora erken kalkmayı sever, Marcel geç yatmayı; Marcel terlik giyer, Nora çıplak ayakla gezer. Yine de Nora şöyle der: “Çakıltaşları attığım penceresini açtığında bu adama âşık oldum ve onu dünyadaki hiçbir şeye değişmem.” Onlarınki masal gibi bir evliliktir… Ta ki ellinci yıldönümlerine üç ay kala Nora bu dünyadan göçüp gidene kadar.
Marguerite ve Marcel… Ayrı dünyalardan, ayrı geçmişlerden gelen, seksenine merdiven dayamış bu iki yabancının yolları bir şekilde kesişir. Onlarınki kalpleri ısıtan, ezber bozan, isyan fişeklerini ateşleyen, her yaşta sevmeye, sevilmeye, dans etmeye teşvik eden unutulmaz bir hikâyedir!
Rousseau ve Toplum Sözleşmesi
Jean-Jacques Rousseau (1712-1778): Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev’den Emile’e, İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı’ndan İtiraflar’a, insanlık tarihinde çığır açan Aydınlanma düşüncesinin en önemli Romantik düşünür-yazarıdır.
Toplum Sözleşmesi’yse (1762) yayımlandığı günden bugüne toplumların birarada yaşayışlarına ilişkin en temel düşünce yapıtlarından biri olma özelliğini sürdürmektedir.
Vedat Günyol (1911-2004); Kültür tarihimizin Tercüme Bürosu ruhunu, sonraki dönemlerde yayıncısı olduğu Yeni Ufuklar dergisi ve Çan Yayınları’yla sürdüren en önemli üyelerinden biridir. Rabelais’den Rousseau’ya T. More’dan M. Gandhi’ye uzanan “yalnız ve birlikte” çevirilerinin yanısıra, kendi denemeleri de yirmiyi aşkın kitapta toplanmıştır.
Şizofreni – Farmakolojik Tedavi Kılavuzu
Şizofreni rasyonel farmakoterapisi oldukça güç, ciddi bir mental hastalıktır. Dopaminerjik sistemde, özellikle dopamin D2
reseptörleri üzerinden yürütülen nörokimyasal aşırım ve ilişkili postsinaptik sinyal transdüksiyon değişiklikleri gerek şizofreni oluşumu gerekse hastalığın antipsikotik ilaçlarla güncel tedavisi bakımından oldukça önemlidir.