• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Osmanlı’ da Kentler ve Kentliler

Günümüzün önemli araştırma konularından biri, kentleşme ve kentlere göç olgusudur. Türkiye’nin özellikle 1950’lerden beri yaşadığı bu olgunun tarihteki köklerine inmeye ne dersiniz? Tarihçi Suraiya Faroghi, 15. Ve 16. Yüzyıllar Anadolu’su için yaptığı bu çalışmada, Anadolu kentlerini ve kintlilerini incelemekle kalmıyor. Günümüz için de önemli ipuçları veriyor. Elinizdeki çalışma, nüfus yapılarında, ekonomik temellerde göçlerde yoğunlaşıyor. Tarihi sürükleyici bir metin haline getirerek okura ulaştıran Faroghi, kent mekanının bireyle bütünleşmesini yansıtıyor. Kitap, siyasal tarihin ötesinde olmanın özelliğiyle de bir temel kaynak olarak hak ettiği yeri alıyor.

Read More

İnci Sokağı | Trevanian

“Trevanian tiryakisi aslında alışılmadık harika bir tiptir: doğal seçkincidir, sinik olmaktan çok, gerçekçiliğin saldırısına uğramış bir idealistir, farklı bir trampetin temposuna uyarak yürüyen biri olmaktan çok, tek kişilik bir geçit töreninde kendi davulunu çalarak yürüyen kişidir.
Trevanian

Otuzlu yılların ekonomik krizi ve savaş yıllarında yıkık dökük bir mahalleden geçen hayatlar ile pencere önünde dinlenen radyo programları, müziği, şarkıları ve piyesleriyle küçücük bir kutudan çıkan dünya kadar hayalgücü…

Kendilerini kurtaracak olan “gemi”yi bekleyerek çaresizlik içinde yaşayan, yoksulluğun ve yoksunluğun fonda aktığı “küçük” insanların büyük” Amerikan rüyası…

Trevanian’ın ölümünden hemen önce yayınlanan son romanı İnci Sokağı, gerçek hayatına göndermeleriyle otobiyografik bir özelliği barındırıyor ve her zamanki dil, kurgu ve zaman kaydırmalarıyla birlikte bu sefer Dickens ve Steinbeck’vari klasik bir dille gizemlerle dolu yaşamının ilk yıllarına ışık tutuyor. En başa dönüyor. Müthiş gözlemler, ayrıntılı betimlemelerle koca bir dünya sığdırıyor çocukluğunu geçirdiği dar sokaklara…

Read More

Fikret Ürgüp – Bütün Hikayeleri

İç hastalıkları uzmanı, psikiyatr, yazar, ressam ve bir ”ex-prince” olan Fikret Ürgüp ”Deliler Teknesi”nden başka bir şey olmayan dünyamızı yazdı. İnanılmaz gizli kültür birikimi ve kimselere benzemeyen kalemi hem bireyin hem toplumsal bilincin çeşitli alanlarından köklü örneklerle doludur. “Bu görkemli hikayelerin hiç eskimeyeceği ve bir daha yazılamaz olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Sait Faik’in, tıpku Franz Kafka’nınkiler gibi…” – Leyla Erbil “Çivili Sandıklar” hikayesinin yazarı Fikret Ürgüp çivisiz ve sandıksız yaşamıştı ömrü boyunca. Nesi varsa ortadaydı. Açık seçik, sahici… Yaşarken de ölürken de… Şizofreni dünyasında yaşayanların kırılganlıklarında… Ahmet Hamdi Tanpınar’ın mektuplarında ve bakışlarında… Kışta… Portakalda… Lautreamont’da… Mina Urgan’ın gözyaşlarında… Behçet Necatigil’in odasında ve anlayışında… Özdemir Asaf’ın telaşında… Nerval’in ”Aurelia”sında ….Sait Faik’in yaşama sevincinde ve daha çok yaşayabilmesinde … Asag Halet Çelebi’nin rengarenk sakinliğine sızan münevverliğinde… Cahit Irgat’ın kardeşliğinde…” Karanlığın Günü’nde… Yeditepe’de… Sabahattin Eyüboğlu’nun kısa metrajlı övgüsünde… Ahmet Oktay’ın ”Gizli Çekmece”sinde… Düşlerinde düşüşlerinde, düşkünlüğünde, düşünürlüğünde… Nesi varsa ortadaydı. Açık seçik, sahici… – Haldun Soygür

Read More

Aperitif Mönüler

Jale Balcı bu kitabıyla, çeşitli içecekler eşliğinde, dostlarınızla birlikte tadacağınız aperitif mönüler hazırlamanızı sağlayacak…

Kuruyemiş ve cipsin tekdüzeliğine yanıt veren sürpriz tatlar ve bilindik içeceklerin saltanatını yıkacak yeni tariflerle davetlerinize renk katacak.
(Tanıtım Bülteninden)

Read More

Sorsana Bizi Sevmiş Mi?

İstanbul’un içinden geçenlere…
 
Kimin yabancı, kimin yerli olduğuna dair sarsılmaz ölçülerimizin ka­çınılmaz olarak değiştiği, kimliklerin, aidiyetlerin, sınırların, sırların, dillerin, memleketlerin yeniden sorgulandığı bir devir.
 
Deniz Bağrıaçık, bir laboratuvara çevirdiği İstanbul’un geçirgen surla­rının içinde yaşayan, yabancıyı küçümsemek ya da onu aşırı yüceltmek arasında gidip gelen Türk toplumunun fotoğrafını “bizi bize anlatan ya­bancıların yardımıyla” bir çerçeve içine alıyor.

Read More

Osmanlı’nın İstanbulu

Dünya haritasında İstanbul, farklı kültürlerin kesişme noktasıdır. Bu imparatorluklar kentinde yaşam, farklılıkların buluşması üzerine kuruldu. Dinler ve diller, tarihin her döneminde, kendi kültürlerini bu coğrafyada yaşattılar. Sonuçta İstanbul, Doğu ve Batı’nın yüz yüze geldiği bir tarih sahnesi oldu.

Çağdaş yazının seçkin ismi Juan Goytisolo, Doğu ve Batı arasındaki kültürel çatışmayı, Osmanlı’nın İstanbulu’nda, Avrupa merkezli Oryantalist bakış açısını eleştirerek gözler önüne seriyor. Batı dünyasının kurguladığı tarihsel “Türk” imgesi, bu çalışmada siyasi ve kültürel boyutlarıyla İstanbul’un gündelik hayatı içinde ele alınmakta. Goytisolo, Topkapı Sarayı’ndan gündelik hayatın popüler mekanlarına doğru genişleyen toplumsal kültür yelpazesinde Osmanlı dünyasının özgünlüğünü vurguluyor, Batı’nın önyargılarıyla hesaplaşıyor.

Osmanlı’nın İstanbulu, dünden bugüne uzanan bir kent efsanesi etrafında Goytisolo’nun ördüğü çağdaş bir yorum denemesidir.

Read More

Tuna Güzellemesi

Yahya Kemal, ısrarla “Türk’ün gönlünde dağ varsa Balkan’dır, nehir varsa Tuna’dır” diyor. Acaba gerçekten öyle mi? Üstadın ‘Türk’ kavramı ne şekilde oluşmuş, ‘Türk’ deyince neyi, kimi, kimleri kastetmiştir? Yoksa koskoca Yahya Kemal herkesi kendisi gibi mi zannetmekte? Bir Balkan Türk’ü olarak Türk’ün coğrafyasını Rumeli’den, dağını Balkan’dan, nehrini Tuna’dan mı ibaret saymaktadır?

Gelin, isterseniz soyunda sopunda hiç Rumelilik bulunmayan, ‘suyun öte yanından’ aileye gelme birkaç muhacir gelin dışında yakın çevresi hep Anadolu’dan olan birisi sıfatıyla durumu bir de biz değerlendirelim. Ama konuyu çok dağıtmamak amacıyla dağları, yani Balkan’ı bir tarafa bırakıp, sadece şöyle bir Tuna’ya göz atalım. Bizim gönlümüzde neyi var, neyi yok hele bir ağırlığını tartalım, sonra yola revan olup aheste aheste kültür coğrafyamızda bir dolaşalım, Tuna’yı arayalım.

Read More

Cevdet Bey ve Oğulları

Orhan Pamuk’a ilk ününü getiren bu büyük roman İstanbullu bir ailenin yetmiş yıllık serüvenini hikâye ediyor. Yazarın (Ülke, Aile, Roman) üzerine sonsözüyle…

Nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor. Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul’un ilk Müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi Cevdet Bey’in tutkusu, hem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir hem de “Batılı anlamda” çağdaş, modern bir aile kurmak. Kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen Cevdet Bey’in ve oğullarının hikâyesi, bir anlamda modernleşme uğraşı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da hikâyesidir. Ev içlerinin, yeni apartman hayatının, Batılılaşan büyük ailelerin, Beyoğlu’na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman, Orhan Pamuk’a hak ettiği ünü getiren olgun bir ilk kitaptır.

“Pamuk adeta okurun elinden tutup onu kendi dünyasında dolaştırıyor, birbirinin içine geçen sahnelerle, karşılaşmalarla ve konuşmalarla her şeyi en ince ayrıntısına kadar çözümlüyor.”
-Frankfurter Allgemeine-

Read More

Yazın kuramı

“Yazın Kuramı’nın Türkçeye çevrilmesiyle yurdumuzda son yıllarda çoğalmaya yüz tutan kuramsal kitaplara önemli bir yapıt daha eklenmiş oluyor. Genel okurun da ilgisini çekebilecek, ama daha çok yazınla ciddi olarak uğraşanlara seslenen bu yapıtı, Yurdanur Salman ve Suat Karantay rahat okunabilir, titiz bir çeviriyle Türk okuruna sunmayı başarmışlardır. Yazın Kuramı ilk kez 1949’da Amerika’da yayınlandığı halde, günümüzde de kendi alanının temel yapıtlarından biri sayılır.” (Berna Moran)

Read More

Pasif Devrim – İslami Muhalefetin Düzenle Bütünleşmesi


Koç Üniversitesi Yayınları
Pasif Devrim İstanbul’un bir zamanlar radikal Müslüman ilçelerinden Sultanbeyli’nin “ılımlı İslam”a dönüşümünü anlatıyor. Bu mahalledeki hayatın zengin bir etnografisini sunan bu kitap İslami aktivistlerin nasıl örgütlendiklerini, 28 Şubat sürecinde nasıl geri cekildiklerini ve AKP tarafından nasıl massedildiklerini anlatıyor. Tuğal gözlemlerini Mısır ve İran örnekleriyle de karşılaştırarak Türkiye örneğini genel tarihsel bir bağlama da oturtuyor ve İslami politikaların neden başka yerlerdeki laik kapitalizmlere benzer bir şekilde entegre olmadığı sorusunun yanıtını arıyor.

AKP’nin aklığı nereden geliyor? Bu partiyi, kapitalizmi doğallaştıramamış diğer merkez partilerden farklı kılan ne? Cevap, partinin unutmak istiyor göründüğü geçmişinde yatıyor. AKP, örgütçülük anlayışıyla, kadrolarıyla ve kısmen de kullandığı dille, Türkiye’de 1980’lerden sonra kapitalizme tek kitlesel direniş noktası olan İslamcılığın sistem tarafından massedilmesini sağladı. Gerçek başarısı bu. Tuğal çözümlemesinin merkezine Marksist düşünür Antonio Gramsci’nin “pasif devrim” kavramını alarak AKP hükümeti döneminde belirleyici olanın kapitalizmin doğallaşması olduğunu, bunun anamotorunun ise AKP olduğunu söylüyor.

Read More