Melankoli – “Normal Bir Anomali”
Melankolik kişiliğin gizemini anlamaya yönelik çalışmalar Homeros destanlarında başlamış, Hipokrat yazınında sürmüş, Sophokles’in trajedilerinde doruğa ulaşmıştır. Aristoteles, olağanüstü kişiliklerden, özgün bir ahlak ve tutkulu bir heyecan içinde yaşayanların genellikle melankolik olduklarını söylemiştir. Demokritos, Herakleitos, Empedokles örneklerinde olduğu gibi… Albrecht Dürer, Hölderlin, Walter Benjamin vb. hep bu tür bir melankolik yaşamın aurasını yaymışlardır. Melankolik yaşamda çok kez, sıradan varoluşun acılı sefaleti aşılabilmekte, trajik fakat onurlu (hatta bazen) estetik özellikleri (bile) olabilen yepyeni bir benlikle karşılaşılmaktadır. Kabalıklardan ve kalabalıklardan uzak, hiçbir yerden ve hiç kimseden bir şey beklemeden yaşanan yalnızlıkları salt toplumsal yalıtlanmalar olarak (da) düşünmemek gerekir. Bu tür içselleşme durumları insanın kendi kendisiyle buluştuğu, her şeyden kurtulup hiçbir dayanak noktasının kalmadığını duyum-sadığı, özbenliğin kendi kendisini yaratmaya başladığı anlardaki olağanüstü coşkular, hazlar, güzelliklerle dolu serüvenler olarak da düşlenebilir. Melankolik yaşamın satır aralarında, uyumsuzluğun, toplumsallaşamamanın, her dem günahkârlığın ve saçmalığın keyfi (de) yaşanır.
Goetia – Hz. Süleyman’ın Tılsımlar Kitabı
Bu kitap Clavicula Salomonis (Hz. Süleyman’ın Anahtarı) adlı kitabın İngilizce baskısı üzerinde yapılan çalışmayla ortaya çıkmıştır. Maji, doğa felsefesinin muhteşem bir ürünüdür. Kişiye doğanın, evrenin ve gizlenmiş şeylerin sırrına ulaşmanın yolunu açar. Maji sanatı konusunda temel bilgileri okuyuculara ulaştırmak, Clavicula Salomonis adlı kitap hakkında bir önbilgi vermek, günlük kullanımı konusunda bilgileri günümüz aklına uyarlamak, meraklısına kaynakları göstererek daha derin çalışmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap;melek ve demon tılsımları ile koruyucu tılsımların işlevlerini, özelliklerini ve nasıl terkip edileceğini yeterli ve özenli bir şekilde vermektedir.
Misteriler tarih boyunca sırları her zaman neden doğanın içinde aramıştır? Çünkü doğanın sırlarını anladıkça, hakikati de anlayacaklarını ve eşyanın sırlarına ulaşacaklarını biliyorlardı. Doğanın kendisi mucizelerle doludur ve mucizenin diğer adı ise majidir. Bundan dolayı Doğal Maji adı altında gelişmiş bir Misterilik (Majisyenlik) sanatı da bulunmaktadır. Kadim Misterilerden biri olan Philo Hebreus, “Doğanın gizli işleri majidir,“ demişti. Bunların üzerine çalışanlar hem mucizeyi gerçekleştirirler hem de majinin sırrına erişirler. Ancak zaman içinde bu üstün bilim dalı dejenere olmuştur. Gerçek felsefesini yitirmiş ve kötülüğe alet olmuştur. Gizem Bilgisi ortadan kaybolmak zorunda kalmıştır.
Tahran’da “Lolita” Okumak
İran’da edebiyat tutkunu bir öğretim üyesi olan Azer Nefisi, İslam Devrimi’nden sonra başörtüsü takmadığı için Tahran Üniversitesi’nin kapıları yüzüne kapanınca, bazısı tutucu ve dindar, bazısı ilerici ve laik ailelerden gelen, ayrıca içlerinden birkaçı İslam Cumhuriyeti’nin hapishanelerinde yatan yedi kız öğrencisiyle kendi evinde gizli bir edebiyat kulübü kurar ve her perşembe günü düzenli olarak biraraya gelmeye başlarlar. Sokakta dini düzenin tüm baskı ve kurallarını yaşarken, hocalarının evine adım atar atmaz çarşaflarını çıkarıp, pastalar, çaylar ve çiçekler eşliğinde sevinçler, düş kırıklıkları, hayatın dışına sürülen aşklar ve acı tatlı anekdotlardan oluşan apayrı bir âleme dalarlar; derken, Vladimir Nabokov, Henry James, Jane Austen gibi yazarlarla, onların Lolita, Humbert, Daisy Miller, Gatsby gibi roman karakterleri arasında, devrim-sonrası İran’da yaşayan kadınların hayatları ve radikal İslam’ın, tam bir erkek egemenliği ve zulmüyle kadınlara karşı açtığı savaş serilir gözlerimizin önüne, hem de bizzat bu kadınların kendi gözlemleri ve dilleriyle…
Müzeci ve Ressam Osman Hamdi Bey
Kadıköy’ün ilk belediye başkanı, arkeolog, ressam, müzeci… Kaplumbağa Terbiyecisi’nin ressamı Osman Hamdi Bey, döneminde yeniliklere imza atan bir Osmanlı aydınıydı.
İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. Bağdat’ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra asıl gerekli yasanın çıkarılmasını sağlayarak ve tüm arkeolojik çalışmaların kontrolünü üstlenerek modern arkeoloji biliminin Osmanlı’da temellendirilmesini sağladı. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888’de gerçekleştirildiği Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahdi’ni bulmuştur.
Osman Hamdi Bey İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin 29 yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Osman Hamdi Bey’i çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu sayanlar, bunu Osmanlı dönemindeki ilk Türk müze yöneticisi olmasıyla ve müzeyi geliştirmesiyle gerekçelendirirler.
State, Democracy and the Military | Turkey in the 1980’s
PART I. STATE AND SOCIETY: THEORETICAL APPROACHES
Chapter 1 State and Society in Turkish Political Experience
Metin Heper
Requires Authentication 1
Chapter 2 Political Modernization, the State, and Democracy: Approaches to the Study of Politics in Turkey
C.H. Dodd
Requires Authentication 11
Chapter 3 Freedom in an Ottoman Perspective
Şerif Mardin
Requires Authentication 23
PART II. POLITICAL STRUCTURE
Chapter 4 The Status of the President of the Republic under the Turkish Constitution of 1982: Presidentialism or Parliamentarism?
Ergun Özbudun
Requires Authentication 37
Chapter 5 The 1983 Parliament in Turkey: Changes and Continuites
Ersin Kalaycioǧlu
Requires Authentication 47
PART III. POLITICAL PROCESSES AND POLITICAL ACTORS
Chapter 6 Political Parties and the Party System in Post-1983 Turkey
Ilter Turan
Requires Authentication 63
Chapter 7 The 1983 General Elections in Turkey: Continuity or Change in Voting Patterns
Üstün Ergüder and Richard I. Hofferbert
Requires Authentication 81
Chapter 8 Political Leadership in Turkey: Continuity and Change
Frank Tachau
Requires Authentication 103
Chapter 9 The State, Politics, and Religion in Turkey
Binnaz Toprak
Requires Authentication 119
PART IV. THE MILITARY, THE STATE, AND POLITICS
Chapter 10 Military Interventions: Army-Civilian Relations in Turkey Before and After 1980
Kemal H. Karpat
Requires Authentication 137
Chapter 11 Transition to Civilian Governments in Turkey: The Military Perspective
William Hale
Requires Authentication 159
Chapter 12 The Role of the Military in Turkey in the 1980s: Guardians or Decision-Makers?
George S. Harris
Requires Authentication 177
PART V. THE STATE AND DEMOCRACY
Chapter 13 Changing Patterns of Cleavages Before and After 1980
Ahmet Evin
Requires Authentication 201
Chapter 14 The Military, the Presidency, and the Constitution: A Comparative Approach to the Weimar Republic, France 1958, and Turkey 1982
Christian Rumpf
Requires Authentication 215
Chapter 15 Transitions to Democracy: Turkey’s Experience in Historical and Comparative Perspective
Dankwart A. Rustow
Requires Authentication 239
Chapter 16 Conclusion
Metin Heper
Requires Authentication 249
Selected Bibliography
Requires Authentication 259
Contributors
Requires Authentication 263
267-268
Requires Authentication 267
Boğaziçi’nde Yalılar, İnsanlar
Bir Boğaziçi Tarihi değil bu; yalıların mimarî özellikleri üzerine bir kitap da değil. Yalılardan çok, yalılarda yaşayanların kişilikleri ve hayatları üzerine bir kitap. Yapmaya çalıştığım şeyi Çelik Gülersoy’a anlattığımda “Anladım,” demişti; “Binadan çok zina yazacaksın…”
Her ne kadar mimarî bir iddiası olmasa da, Boğaz ve yalılarla ilgili bir şey yazan insan, artık iyice sayıları artan yeni, beton, zevksiz yapılarla ilgilenmek istemiyor. Sonunda “bina” anlatmasan da, anlattığın insanların oturduğu konutlar mimarî özellikleriyle ilginç ve çekici olmalı. Bu zorunlu kararı verince, böyle güzelliklere sahip yapıların, bir kaç istisna dışında, geçen yüzyıldan kalma olduğu görülüyor. Sözü geçen insanların çoğu da, hiç değilse doğum yıllarıyla, o yüzyılın insanları. Tabiî epeycesinin hayatı bu yüzyılda da devam etmiş.
Dolayısıyla sonuçta ortaya çıkan şey dedikodu düzeyinde bir Ondokuzuncu Yüzyıl Tarihi oluyor (“dedikodu” derken bunu küçümsemiyorum, çünkü bence en ciddi tarihçilik en fazla dedikoduyu içermeli). Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet boyunca, bu ülkede adı geçen herkes bir şekilde Boğaziçi’yle bağlantılı olmuş.
Fransızca “histoire” kelimesi hem “tarih” hem de “hikaye” anlamına gelir. İşte bu kitap da tam bu kesişme noktasına oturmak üzere yazıldı.
Bir Günbatımının Ayrıntıları
Toplu Hikayeler 1-
Orman Cini, Burada Rusça Konuşulur, Sesler, Kanat Çırpması, Tanrılar, Talihin İşi, Liman, İntikam, Lütuf, Bir Günbatımının Ayrıntıları, Fırtına, La Veneziana, Bachmann, Ejderha, Noel, Rusya’ya Hiç Gitmeyen Mektup, Kavga, Çorb’un Dönüşü, Berlin Rehberi, Çocuk Masalı, Dehşet, Ustura, Yolcu, Kapı Zili, Bir Onur Meselesi, Noel Hikayesi, Patetes Cini, Tırtılcı, Fiyakalı Bir Zat, Kötü Bir Gün.
Evet İsyan (İlk Baskı)
İsmet Özel ilk şiirlerinde İkinci Yeni akımına yakın çizgide yazmıştır. Şair bir süre İkinci yeni akımında yazdıktan sonra Toplumcu şiir anlayışına yönelmiştir. Kafiye, redif gibi şiirin ahenk unsurlarından yararlanmış ve kelime oyunlarına başvurmuştur. Şairin şiirlerinde isyan, öfke içeren unsurlar vardır.
EVET, İSYAN
Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların
onu yaralar kıpırdatıyor
ve o sertelmektedir yaralardan
kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri
saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran
içimize güneşler bırakan nal sesleri.
Keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın
varınca bayrakları, marşları duyuyorum
başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor
durup dineliyorum bütün taframla
bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün
hantal yüreklerin olduğu orda.
Kesik kolları var aşkın
döl ve inat barındıran.
Hırpanî bir okşayışla akşam
yanaşınca çocuklara
ben karakavruk yüzümün arkasında
kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum
bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan
halksa kal’am onu kal’a kılan benim
boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim.
Kırmızı Kahverengi Defter
Şimdilik, açıklamamız okurlara: Nilgün Marmara’nın günlüklerinde yer alan, okuduğu kitaplardan yaptığı alıntılar ve mektup taslakları dışında, her satır, her harf, elinizdeki kitaptadır. Üzerlerinde, düzeltme dahil, en küçük bir redaksiyon müdahalesi yapılmamış; defterlerde nasıl yazılmışsa, günlükler, insanların çalakalem iç dökmeleridir, yayına hazırlanan metinler değil. Doğal olarak, harf hataları, tümce düşüklükleri görülebilir.
Sonsuz Günbatımı – Furuğ Ferruhzad
1965 yılında yaşamöyküsünü ünlü yönetmen Bertolucci’nin belgesel film yaptığı, şiirleri ve hayatıyla tüm dünyada “biricik” yere sahip adlardan Furuğ Ferruhzad.
Kısacık yaşamına rağmen (1935-1967) modern İran şiirinin en parlak temsilcilerindendir Furuğ.
Sonuncusu “tamamlanmamış” olmakla birlikte beş şiir kitabıyla önce İran’da sonra tüm dünyada ezilen kadınların sesi olmuş bir şair aynı zamanda.
Sonsuz Günbatımı, Furuğ’un tüm okuyanları etkisi altına alan duyarlılığıyla; insanı, doğayı, zamanı, mekânı derin şiir diliyle sorguladığı şiirlerinden ustalıklı bir seçki. Sonsuz Günbatımı hacmen küçük ancak her kelimesi, her dizesiyle zihinlerinizde balyoz etkisi yaratacak bir kitap.