Kapalı Dünyadan Sonsuz Evrene
Alexandre Koyré usdışı Batı akademizmine karşı, görgücü pozitivizme karşı usun kavgasını verdi. Gerçekte yabancı bir ekin adına, bir özgür ussallık ekini adına, kendi ekinine, modern Batı Uygarlığına karşı çıktı. Düşkırıklığı söz konusu bile değildi. Tersine, bir felsefeci olarak, irrasyonalizmin, nihilizmin, sadizmin Batı uygarlığının tüm dokularını, tüm kurumsallıklarını nasıl ele geçirdiğini çok iyi biliyordu.
Koyré sıradan bilincin pozitivist/popüler ‘bilim’ anlayışını ciddiye almadı. Ona göre—ve tüm felsefeye göre—bilim a priori üretilir. Tıpkı Galileo’nun, Kepler’in, Maxwell’in yaptıkları gibi. Evren ona ancak onda kendi kendisini bulmak için yaklaşan usa yanıt verir. Ancak onda bir kavramlar ve yasalar dizgesi, bir kozmoz, düzenli, ussal, bilinebilir bir yapı bulmak için yaklaşan bilimciye gizlerini açar. Bilimsel usun nesnesi—evren—kuramsız, mantıksız, usdışı bir olgular yığını, kavramsal belirlenimden soyutlanmış bir görüngü öbekleşmesi değildir. Tersine, olgu, görüngü kavram tarafından belirlenir, ve kurama uyar. Bu yüzdendir ki olgunun (deney ve gözlemin) kuramı doğrulaması yalnızca dışsaldır. Bu yüzdendir ki doğru kuramı, doğru mantığı onun tarafından belirlenen olgunun çürütmesi söz konusu değildir. Tersine, olguyu olgu yapan şey ondaki mantıksal belirlenimdir. Gözlem ve deney hiçbir kuram üretmez, evren yasaları gökyüzünde teleskopla okunmaz. Ancak herşey olup bittikten sonra kuramı kitaptan okuyan fizikçi bilimin de aynı a posteriori okuma yoluyla kazanıldığı, “duyusal” dediği gözlem ve deneyden türetiliverdiği yanılgısına düşer.