Karnavaldan Romana / Edebiyat Teorisinden Dil Felsefesine Seçme Yazılar
Mikhail Bakhtin 1920’lerde başlayıp 1975’teki ölümüne dek Sovyetler Birliği’nde sürdürdüğü çalışmalarla Avrupa ve ABD’nin 1980 sonrası entelektüel ortamına damgasını vurmuş bir insan bilimleri ve dil felsefecisi, kültür ve edebiyat kuramcısıdır. Bu konudaki tartışmalara 60’larda egemen olan yapısalcı ve 70’lerde yaygınlık kazanan yapısalcılık sonrası yaklaşımların sınırlarını belirlenip aşılması yolundaki çabaların en güçlü, en verimli esin kaynağı olmuştur…
Bu derleme için seçilen yazılarda incelenen alan edebiyat, tanımlananlar ise tür, karnaval ve romandır. Edebiyatta özgün yaratıyla onu mümkün kılan verili anlam dünyası, tek bir söz edimiyle bütün bir dil, şimdiyle geçmiş, tür kavramı içinde birbirine dokunur. Karnaval, edebiyatla edebiyat dışının kamsimum temas noktasıdır. Romandaysa tür ve karnaval kavramları kesişir…
Bakhtin’in kuramı, yapısalcılık sonrası dönemde hayat olup olmadığını merak etmeye başlayan edebiyat eleştirmenlerine yeni bir umut verdi.
David Lodge
Delişmenlik Çağı – Ergenlikten Erişkinliğe İnsanların ve Diğer Hayvanların Destansı Yolculuğu.
İnsan hayatının belirleyici dönemlerinden biridir ergenlik, hayatla başa çıkmayı öğrendiğimiz dönemdir bir bakıma. Bu yüzden de zor bir süreçtir; yaşadığımız fiziksel değişime eşlik eden ruhsal çalkantılar nedeniyle hem yetişkinlerle hem de kendi içimizde çatışmalar yaşarız sık sık. Peki, insanlar için bu kadar önemli bir süreç olan ergenlik diğer hayvanlarda nasıl geçer? Onlar da bizimkilere benzer tecrübeler yaşar mı?
“Vücudumuz ister deriyle kaplı olsun ister pullar ya da tüylerle, ister koşarak hareket ediyor olalım ister uçarak, yüzerek veya sürünerek, erişkinliğimizi inşa eden ve biçimlendiren biyoloji hepimizde ortaktır,” diyen Barbara Natterson-Horowitz ve Kathryn Bowers, Delişmenlik Çağı’nda çocuklukla yetişkinlik arasındaki dönemin evrenselliğini inceliyor. İnsana özgü olduğunu düşündüğümüz ergenlik çağı deneyimlerinin hemen hepsinin bütün hayvanlarda gözlemlendiğini ilginç örneklerle açıklayan yazarlar, “bu ortak tecrübelerden aktarılan kadim mirasın, yetişkinliğe geçerken hayatta kalmak ve büyümek için modern bir yol haritası oluşturabileceğine” inanıyor.
Ergenlerde sık gözlenen riskli davranışlardan zorbalık ve kaygıya, ebeveyn-çocuk çatışmasından akran baskısı ve cinsel rızaya pek çok konuyu evrimsel bakış açısıyla açıklayarak bunlara yepyeni bir gözle bakmamızı sağlayan bu kitabı, ergenlik çağındaki insan ve hayvanları daha iyi anlamak isteyen tüm okurlarımıza tavsiye ediyoruz.
Ölümün Sonu (Cixin Liu)
Son yılların en önemli bilimkurgu serilerinden Üç Cisim Problemi, Ölümün Sonu ile sona eriyor.
Kıyamet Savaşı’ndan yarım asır sonra, Karanlık Orman Caydırması’nın sağladığı gergin denge, işgalci Trisolar medeniyetini uzakta tutmaktadır. Dünya, Trisolar teknolojileri sayesinde daha önce görülmemiş bir refah dönemine girmiştir. İnsan biliminin günbegün gelişmesi ve Trisolarların Dünya kültürüne entegre olması, iki medeniyetin birbirini yok etmeden birlikte var olabileceğini göstermektedir.
Yirmi birinci yüzyılın ilk zamanlarından bir uzay mühendisi olan Cheng Xin, bu yeni çağda hibernasyondan uyanır. Ancak beraberinde, Trisolar Krizi’nin başlangıcından kalan unutulmuş bir programın bilgisini de getirecek ve varlığı, bu iki dünya arasındaki narin dengeyi tepetaklak edecektir. İnsanlık yıldızlara ulaşabilecek midir yoksa beşiğinde can mı verecektir?
“Olağanüstü bir kitap! Bilimsel ve felsefi tartışmaların eşsiz bir karışımı.” –George R. R. Martin
“Türünün en iyilerinden, alışılmış ama aynı zamanda da tuhaf.” –Kim Stanley Robinson
Barış Manço: Uzun Saçlı Dev Adam
Biz milyonlar hiç unutmadık seni… Zaten hiç ayrılmadık ki seninle… Öyle değil mi sevgili BARIŞ MANÇO… Arkadaşım Barış… Sevgili BARIŞ ABİ… Ya da milyonların dediği gibi BARIŞ BABA…
Parlamenter Demokrasinin Krizi
Sonsuz bir erdem kaynağı olarak demokrasi fikrinin onun siyasi bir rejim ve/veya ideoloji olarak sahip olduğu pozitivist özü çoktan aştığı bir çağda yaşıyor insanlık. Artık demokrat olmanın değil, olmamanın ya da öyle görünmemenin imkansız olduğu bir konjonktür kökleşiyor dünyanın her yerinde. Carl Schmitt, demokrasi düşüncesinin her tür çiftanlamlılığı aşan bir “fikri hile” olarak teşhir edildiği bu çarpıcı yapıtında, demokrasiyi “eşitlerin eşitliği” olarak tanımlıyor. Yönetici sınıfın incelmiş manipülasyon tekniklerinden, doğrudan demokrasinin fiziken ortadan kalktığı gün ölen bir halk erkinin içi boş ülküsünden, “büyüsü bozulmuş” bir dünyaca demokrasiye yüklenen anlamın bir siyasi mitologya olarak donandığı masalsı aldatmacadan söz ediyor.
Gnostik İttifak – Gnostik Hristiyan ve Gnostik Müslümanların 1400 Yıldır Bilinmeyen İttifakı
Kadim öğretileri içinde barındıran Gnostisizm, insanlık tarihi boyunca seçkin topluluklar tarafından günümüze ulaştırılmıştır. Önce Hristiyanlık, sonra İslâm altında varlıklarını sürdüren, Heretik toplulukların aralarındaki benzerlik, ilk bakışta göze çarpmasa da detaylarda gizlidir.
Hristiyan ve İslâm mistizmini birbirine bağlayan unsurlar, maddeden manaya geçerken Tanrı’ya ulaşma amacı taşıdığı düşünülse de, “en-el hak” söylemi ana ekseni oluşturan mihenk taşıdır. “Yaratıcı zekâya sahip olmak” iki dinin okültistleri için yegâne hedeftir.
Bin altı yüz yıl boyunca başkent olan İstanbul, kadim bilgilerin muhafaza edildiği doğu-batı üzerindeki yegâne köprü ve iki dünyanın mistisizm ustalarının buluşma yeridir.
Felsefe taşının mucidi Nicolas Flamel, toksikolojinin kurucusu Paracelsus, Goethe’nin Faust’u, ünlü çapkın Giacomo Casanova, üç bin yaşındaki Kont Alessandro di Cagliostro, Thule örgütünün kurucusu Rudolf von Sebottendorf, ünlü mistik George Gurdjieff, “Dünyanın En Kötü Adamı” unvanlı Aleister Crowley, Hitler’in Yahudi medyumu Erik Jan Hanussen ve Britanya Şeyhülislamı Abdullah Quilliam gibi birçok okültist İstanbul’a gelerek Mevlevi veya Bektaşi tekkelerinde inisiye edildiler.
Anadolu, Türkistan Erenleri’nin sayesinde Fuad Köprülü’nün deyimiyle, “Yesevi’nin İslamlaşmış Şamanizmi” ile tanışmıştır. Selçuklu’yu yıkan Horasanlı dervişler, Osmanlı’nın kuruluşunun yegâne bânileri olmakla beraber; Şeyh Edebali, Geyikli Baba, Ahi Evran, Akşemseddin, Hacı Bayram, Ebul Vefa, Hacı Bektaş, Muhammed Celaleddin ve Tebrizli Şems gibi tüm mutasavvıflar Gnostisizm çatısı altında birleşmişlerdir.
Gnostik İttifak, Hristiyan ve Müslüman mistiklerinin birbirleriyle olan ilişkilerindeki sır perdesini aralarken, yanı sıra İslam’ın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan “Ali Meselesi”ne bu zaviyeden bakarak, İslâm içindeki Heretik grupların “Alici” olarak nasıl yaşam bulduklarını ele almaktadır.
İstanbul’un Sokak İsimleri Tarihi
Sokaklar, şehirlerin hafızalarıdır. İstanbul da hazinelerini sokaklarında saklar. İstanbul’u anlamak, biraz da sokaklarını anlamaktır. Bazen kıvrım kıvrım merdivenli dik bir yokuşun sonunda sizi karşılayan bir çeşmenin hayratıdır sokağa adını veren, bazen bir ulu kişinin türbesidir; bazen sokağın sakinlerini sarsan onulmaz bir yaradır, bazen bir gururun ifadesidir sokağın adı. İstanbul’un sokakları hikayeleriyle, insanlarıyla, hatıralarıyla hem birbirine benzer hem de biriciktir. İstanbul’un İlk Şeyhülislamı Molla Fenari ile bir köşe başında karşılaşabilir, sultanlara sultanlık yapmış Aziz Mahmud Hüdai ile bir başka sokakta rastlaşabilir, Vefa’da Şeyh Ebul Vefa’ya bir selam verebilir, şehrin en çok ‘Vefa’ya muhtaç olduğunu hatırlar ve hatıralardaki İstanbul’u arzuyla özlersiniz. İstanbul’a vefa duygusunun sonucu olarak hazırlanacak bu kitap, İstanbul’un sokak sokak kültürel envanterini ortaya koymayı hedefliyor. İstanbul’un kültürel hayatına önemli katkısı olan, tarihi nitelikleri ve hikayeleriyle öne çıkan toplam 2010 sokağa dair bilgiler, efsaneler ve hikayelerin ortaya çıkarılması, bu sokakların kentin sosyal ve kültürel dokusundaki yeri ve öneminin vurgulanması amacıyla yayımlanacak olan bu kitap, kentlilik bilincini geliştirmede, İstanbulluların yaşadıkları bölgeyle ilgili bilinç düzeyini arttırarak bölgeye ve dolayısıyla da İstanbul’a aidiyet duygusunu pekiştirmelerinde önemli katkı sağlayacak.
Devlet Ana (Kemal Tahir)
‘Devlet Ana’, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insaanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir’in en önemli romanı olarak gösterilen ‘Devlet Ana’, onun düşünce yapısını da en iyi yansıtan eserlerinden biri sayılmaktadır.
1967’de yayımlanan roman, 1968 Türk tarihi ve toplumu hakkındaki örijinal ve sağlam görüşlerinen hareket ettiği için hem ‘mahalli ağızları’, hem Türkçe’nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir.Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik ‘Devlet Ana’da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe’nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini göstermektedir.
Selahattin Hilav
Kaçakçı’nın Kaçışı – Star Wars
Star Wars Bölüm IV: Yeni Bir Umut ile Star Wars Bölüm V: İmparator maceralarının arasındaki süreçte gerçekleşenler bu yeni öyküyle gün yüzüne çlklyor. Asiler için çok gizli ve tehlikeli bir görevi kabul eden Han ve Chewie, Millenium Falcon ’u tam gaz uçuruyor, acımasız ödül avcılarından ve pes etmeyi asla öğrenemeyen bir İmparatorluk ajanından kurtulmaya çalışıyorlar.
Serinin yeni filmi STAR WARS: GÜÇ UYANIYOR hakkında
birçok özel ipucu da öykünün içinde gizli.
Modern Sanatın Felsefesi
Modern Sanatın Felsefesi, modern sanat akımlarına dair dikkat çekici görüşleriyle yirminci yüzyılın ilk yarısında estetik kuramı alanında kendine özel bir yer edinen İngiliz düşünür, eleştirmen ve şair Herbert Read’in farklı tarihlerde yazdığı çeşitli makalelerini ve seminer notlarını bir arada okuma fırsatı sunuyor. İlk kez 1952 yılında yayımlanan kitap, hem Read’in estetik kuramının gelişiminin izlenebileceği hem de günümüzde halen üzerinde yoğun araştırma yapılan modern sanatın dinamiklerinin incelenebileceği içeriğiyle güncelliğini korumaya devam ediyor.
Sanatın toplum üzerindeki dönüştürücü gücünü her zaman önemseyen Read’in modern sanatın sahip olduğu bu güce dair yorumlarının okunabileceği kitapta, Modernizm’in önemli temsilcilerinden Paul Gauguin, Pablo Picasso, Paul Klee, Paul Nash, Henry Moore, Ben Nicholson, Naum Gabo ve Antoine Pevsner’in çalışmalarına ayrı başlıklar altında yer veriliyor. Ayrıca Herbert Read ile sanatçıların yazışmalarını da içeren kitap, bir dönemin sanat anlayışını şekillendiren akımlara hem kuramcının hem de sanatçının gözünden bakma imkânı sağlıyor. Modern Sanatın Felsefesi, okuru yalnızca sanat değil medeniyet ve kültür tarihi üzerinde düşünmeye de yönlendiriyor.