
SUÇ – Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikayeler
Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikayeler I – II
Ferdinand Von Schirach
Tanınmış, iyi kalpli bir doktor kırk yıllık karısını baltayla öldürüyor, cesedi parçalayıp polisi arıyor. İtirafı da cezası kadar sıradışı.
Bir adam banka soyuyor. Kulağa ne kadar garip gelse de, “haklı” sebepleri var.
Genç bir kadın kardeşini öldürüyor. Sevgisinden…
Bir köpek bir anahtar yutuyor ve ardından kanlı bir mafya hesaplaşması geliyor…
Bir lise öğrencisi İlluminati adına neredeyse ölümüne işkence görüyor…
Bir kasaba bandosunda çalan dokuz mazbut adam bir genç kızın hayatını karartıyor ama hiçbir ceza almıyor…
Bir adamın çantasından 18 cinayetin fotoğrafı çıkıyor, karakolu elini kolunu sallayarak terk ediyor…
İnanılmaz ama gerçek hikayeler…
Ferdinand von Schirach bir savunma avukatı. Akıl almaz olan onun için sıradan bir durum. Schirach, yasalarla yolu kesişen suçsuzları savunduğu gibi, ağır suçluları da savunuyor. Ve işte burada, o insanların hikayelerini anlatıyor.
Ferdinand von Schirach, ceza davalarını etkileyici hikâyelere dönüştürüyor; kendine özgü sade diliyle çarpıcı bir yoğunluğa ulaşıyor. Yavaş ama kendinden emin, “iyi” ile “kötü”yü, “suç” ile “suçsuzluğu” ve her birimizin ahlaki sorumluluğunu sorguluyor.

Yüzüklerin Efendisi
Yüzüklerin Efendisi son yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantezi, polisiye, best-seller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantezi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. Bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakârlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman.
Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, dünyanın kaderini değişterecek olan yüzükten kurtulmak için verilen mücadeleyi konu ediyor. Yıllar önce üretilen ve Orta Dünya topraklarına kandan başka hiçbir şey getirmeyen yüzüklerin sonuncusu, üretiminden yüz yıllar sonra ortaya çıkar. Amcasının kendisine emanet ettiği yüzüğün nelere kadir olduğundan habersiz olan Frodo, büyücü Gandalf’ın anlattıkları sonrasında dehşete kapılır. Bu yüzükten ve müstakbel savaşlardan kurtulmanın tek yolu, gücünü toplamaya çalışan Sauron’u da engellemek için bu yüzüğü yok etmektir. Yüzüğü yok edilebileceği tek yer olan Mordor’a götürmek için kendini feda eden savaşçılardan oluşan bir ekip oluşturulur. Çok uzun ve çetin geçecek olan yolculuk başlar. Orta Dünya’nın kaderi, bu insanların ellerindedir.

Kemal Sunal
Kemal Sunal kendi ağzından, ilk yıllarını ve komediye yönelişini şu sözlerle dile getirmektedir;
“Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu’ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum; ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bu gündür insanları güldürmeyi seviyorum.” Tiyatroya neden devam etmediniz sorusuna, “Film, tiyatro provalarına engel oluyordu. Aksatmaya başlayınca, bırakmamın daha iyi olacağını düşündüm.” diyerek cevap vermiştir.

Sadri Alışık
1944 yılında Faruk Kenç’in yönettiği Günahsızlar adlı film ile sinemaya adım attı. Sinemada, 1961-62’deki, Nejat Saydam’in yönettiği başrollerinde Ayhan Işık ve Belgin Doruk ile birlikte yer aldığı Küçük Hanımefendi serisi, 1964’ten başlayarak canlandırdığı Turist Ömer ve Ofsayt Osman tipleriyle ile dikkat çekti ve seyircinin beğenisini topladı. Yaşamı boyunca 200’ü aşkın filmde rol aldı. Afacan Küçük Serseri’deki rolüyle 1971 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Yengeç Sepeti filmindeki rolüyle de Mehmet Aslantuğ’yla beraber 1994 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı.

Cüneyt Arkın
1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi, Arkın’ın kariyerinde bir kırılma noktası oldu. Halit Refiğ’in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi. Bu dönemde İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde altı ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantür filmlerin en aranan oyuncusu haline geldi. Romantik filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürse de birçok farklı türde karaktere can verdi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere kadar değişik türde filmler çekti.

Grapon Kağıtları – Didem Madak
GRAPON KAĞITLARI
Bu kitapta yer alan şahıs ve mekanların gerçekle alakaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları… hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır. Şiirden hazzetmeyenler, Grapon Kağıtları’nı yılbaşı ve diğer ehemmiyetli günlerde evi süslemek için kullanabilirler ya da bir ruh çağırma seansında, inatçı ruhlara seslenen uyduruk şarkılar olarak mırıldanabilirler. – Didem Madak..

Belgin Doruk
Belgin Doruk, Çakırcalı Mehmet Efe’nin Definesi adlı film ile sinema kariyerine başladı. Daha sonra Ölüm Korkusu, Çölde Bir İstanbul Kızı ve en önemlisi Küçük Hanımefendi filminin serisiyle 1950’ler ve 1960’ların en popüler film yıldızlarından birisi oldu.
1961 yılında Nejat Saydam’ın yönettiği Küçük Hanımefendi filminde Ayhan Işık ile birlikte başrol oynadı. Film o yıl gişe rekoları kırdı, yılın en çok izlenen ve en beğenilen filmlerinden birisi olmuştur. Film o kadar çok olumlu eleştiriler almıştır ki daha sonra dört tane daha devam filmi çekilmiştir ve bir seri haline getirilmiştir. Daha sonra bu seri Türk sinemasının unutulmazları arasına girmiştir.

Filiz Akın
Türk sinemasının asil, modern, kentli ve zarif yüzü olarak sinema tutkunlarının hayranlığını kazanan Filiz Akın, beyaz perdenin Avrupai yüzü, kolejli kızı, sarışın yıldızı olarak da tanınmaktadır.

Fatma Girik
6. Datça Altın Badem Sinema ve Kültür Festivali kapsamında festivalin onur konuklarından Fatma Girik için Bircan Usallı Silan ve Burçak Evren tarafından hazırlanan bu kitap söyleşiler, sanatçının filmleri ve filmografisi hakkında bilgiler içermektedir.

Gulag Takım Adaları
Aleksander Soljenitsin – Gulag Takım Adaları ne Rus edebiyatında, ne de dünya edebiyatında benzeri bulunmayan edebi bir anıttır. Soljenitsin bu dev eserini kendi mahkumiyetinden, kamplarda başından geçenlerden ve zulüm altında ölen sayısız insanların kaderinden derleyerek yaratmış. Bu eserle insanlığın yüreğini parçalayan milli bir destan doğmuştur. Soljenitsin bu eserinde modern bir tarihçi gibi, kudretli kalemiyle, yok edilen milyonlarca hayatın dökümanter tarihini sunmaktadır.
Gulag Takım Adaları , Rusya’da 1917’de Bolşevikler’in iktidara gelmesinden kısa süre sonra başlayan tutuklamaların, tutukluların konduğu hapishanelerin ve onların zorla çalıştırıldığı çalışma kamplarının ve yok edilen milyonlarca hayatın Soljenitsin’in gayretleriyle tutulmuş yazılı tarihsel bir kaydıdır. Bu sistem Stalin’in 1924’ten 1953’e kadar olan yönetiminde olağanüstü boyutlara ulaşmıştır.
3 ciltteki değişik bölümler 40 yılın üzerinde bir süre boyunca Sovyet otoriteleri tarafından tutuklanmış, sorgulanmış, mahkum edilmiş, sürgüne gönderilmiş ve hapsedilmiş Gulag mağdurlarını anlatır. Çalışma Soljenitsin’in hapishane günleri boyunca kendi hatıralarından ve zulüm altında ölen hücre arkadaşlarının ayrıntılı ifadelerinden toparladıklarıyla tarihsel bir yorumu harmanlar.
Birinci cildin yayınlanmasından sonra Soljenitsin derhal Sovyet basınının saldırısına maruz kalmıştır. Batı’da başına gelenlere gösterilen yoğun ilgiye rağmen Soljenitsin 12 Şubat 1974’te tutuklandı ve vatana ihanetle suçlandı. Ertesi gün ise Sovyetler Birliği’nden sürgün edildi.