Bilimin Sınır Bölgeleri
“On dokuzuncu yüzyılın başında Alman filozofu Immanuel Kant, tarihin ve insanlık durumunun şu gözlemini yaptı: “İnsanlığın eğri odunundan düzgün hiçbir şey çıkamaz.” Bilimin Sınır Bölgesi: Geçerli Fikirler Nerede Aykırı Görüşlerle Karşılaşır’ın alt fikri, insan duygularının, ön yargılarının, önceliklerinin ve özellikle kültürün, dünyamızı (bilimi), geçmişimizi (tarihi) ve kendimizi (biyografimizi) araştırma sürecimizi nasıl şekillendirdiği ve hatta bilim adamlarının ve bilim yöntemlerinin kendilerinin nasıl değişmez bir şekilde sosyal ve kültürel çevreleriyle iç içe girmelerine rağmen, bizim hâlâ önümüzde gerçeği anlamak için şu ana kadar ortaya konmuş en iyi yönteme sahip olduğumuzdur. Bilimi, ister normal ister sınır bölgesi durumunda olsun, bilgi ve bilgeliğimizi en üst durumuna çıkarmak için kullanalım.”
Bilim, bilginin çok insani bir biçimidir. Her zaman bilinenin kenarındayız; her zaman ümit edilene doğru gidiyormuş gibi hissederiz. Bilimdeki her yargı ise hatanın kenarında durur ve kişiseldir. Bilim, sonunda yanıldığımız ortaya çıksa bile, bildiğimiz şeyler için övgüdür. Bunu kullanarak, mutlak bilgi ve güç isteği karşısında kendimizi iyileştirmeli, düğmeye basma düzeniyle insani davranış arasındaki uzaklığı kapatarak, insanlığa dokunmalıyız. Radikal devrimler yapan bireylerin, kuvvetli bir kararlılığa, cesarete ve akıl bağımsızlığına ihtiyaçları vardır. Peki, ama nasıl?