Süleymaniye Tıp Medresesi’nin açılmasıyla birlikte, Fatih Dârüşşifası ile başlayan İstanbul’daki tıp eğitimi kurumsallaştı. Osmanlı Devleti’nde ilk kez bir tıp medresesinin açılması, tıp eğitimi tarihimizde önemli bir adım olarak kabul edilir. Süleymaniye Tıp Medresesi (Süleymaniye Tıp Medresesi), yalnızca klasik medrese eğitimini tamamlayan öğrencilerin devam edebildiği bir uzmanlık medresesi veya “lisansüstü” dersti. Yetiştirilen hekimler sadece ilim sınıflarına katılmakla kalmıyor, aynı zamanda kadı olabiliyor veya şeyhülislam veya sadrazam seviyesine kadar yükselebiliyorlardı. Süleymaniye Tıp Medresesi’ndeki eğitimin, diğer medreselerde olduğu gibi, bir dizi derse dayalı olduğu düşünülmektedir. Öğrenci, ünlü hekimlerin seçilmiş klasik eserlerinden belirli bir seviyeyi bitirdikten sonra, hocasından icazet alır ve daha sonra kendisini daha yüksek bir seviyeye getiren başka bir hocayla derslerine devam ederdi. Kullanılan yöntem, klasik eserleri okumak, hastaların ve ilaçların klinik muayenesi/gözlemlenmesi, hekimlere eşlik ederek hastaların nasıl tedavi edileceğini öğrenmekti; yani eğitim hastalarla birlikte verilirdi. Medresede teorik dersler verilirdi. Medresenin yanındaki dârüşşifa, klinik eğitimin verildiği bir öğretim hastanesi olarak kullanılırdı.