“Tanıyanı” çok. Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Seminerleri hınca hınç. Dinlemeye koşuyor insanlar onu; ana-babalığı öğrenmek, kendilerini tanımak için Ya… o?

“Hepimiz birbirimizin yaşamlarımızın çatlak ve aralıklarında yaşarız; her şeyi görebilseydik sanırım şaşkınlıktan dilimiz tutulurdu” diye yazmıştı Murdoch yıllar önce Ağ’ında. Ki altını döne döne çizmiş olduğum bu satırları, henüz hazırlanmakta olan bu kitabın 2003 güzünde yayımlanan tanıtım metnine de taşımıştım. Altına da; “Kalemimin ucuna bırakıverdi hayatını. Bütün içtenliğiyle. Gizlisiz-saklısız… ‘Tanıyanlar’ şaşıracaklar evet, ama ‘doğduğundan beri tanıyanlar’ın sanırım şaşkınlıktan dilleri tutulacak. Kocaman bir sürpriz var onlara” diye yazmıştım. Eklemeliyim; “tanıyanlar”ın ve “yakından tanıyanlar”ın şaşkınlığı, o hayat öyküsünü aktaranın; “insan ve davranışı”nı konu alan bir bilim dalında insanı aramak üzere yola koyulanın, yolu üzerinde kendi kendisiyle çarpışıp da kendine rastlaması ve sonrası sırasında duyduğu şaşkınlığın yanında hiç kalır. Anlattığı, bu toprağın çocuklarından birinin, önce kentin aynasında, sonra uzak bir kıtada, Amerika’da, farklı bir kültürün aynasında bıraktığı görüntüde kendini ve kültürünü fark etmesinin kahkaha ve gözyaşı dolu öyküsüydü…

Anlatan, burada ve orada, 45 yılın psikoloji bilimine vermiş biri olunca, anlatılan da sadece o aynadaki görüntüyü aktarmaktan, sergilemekten ibaret kalamazdı elbette. “Fark ediş”ti anlatılacak olan… (Sadece birbirimizin değil), nasıl? Kendi yaşamlarımızın “da” çatlak ve aralıklarında yaşıyor, yaşayabiliyor olduğumuzdu sergilenecek olan. Anlattı. Hayat öyküsünde… “insanlık hali” dile geldi. “Burada” ve “Orada”…