Kızın adı Marika’ydı…Rum’du, İzmirliydi, göçmendi…Aşık oldu kanatlandı yüreği; aldatıldı, yenik düştü hayata ve rebetikolar onun çığlığı oldu ve çıkış yolu…
1922 Küçük Asya Felaketi sonrası, pek çok Rum yerini yurdunu terk ederek, Yunanistan’da gurbetçi oldu. Oranın egemenleri tarafından da kabul görmeyip dışlanınca marjinelleşen, açlık ve mutsuzluk sonucu esrara sarılan, barakalarda yaşayıp hayatlarını yasadışı yollardan kazanmaya çalışan ve üstüne bir de Türk tohumu, diye çağrılan bu insanlar, çaresizliklerini, özlemlerini, acıyla yoğrulmuş halk şarkılarıyla, rebetikolarla dile getirdiler.
Onlardan biriydi…Sesiyle varolmaya çalışan, acılarını rebetikoyla haykıran diğer kadınlar, rakibesi Roza, annesi Adriana gibi aşka, göçmenliğe, yoksulluğa ve kadınlığına yenik düşmüştü. Marika…Hangisi daha çok acıttı yüreğini bilinmez; ama dilinden bir rebetikonun şu dizeleri hiç düşmezdi.
Bu adaletsiz dünyaya-Bu yaşadığımız dünyaya
Sormadı kimse bize-Acaba gelmek ister miyiz diye?