Hayli karanlık kalan Anaerkil Dönem dışında kadın hep ikinci sınıf bir varlık, bir eklenti, bir eksikli olarak görülmüş ve de yoksunluklar içinde bırakılmıştı. Kaba gücüne bir de özel mülkiyeti ekleyen erkek, kadını her yönüyle onun bir parçası durumuna getirmekten çekinmemişti. Onlar alınıp satılan birer ürün, erkek zevkleri için evlere tıkılan bencil haz kaynakları, üretim ilişkilerinde edilgen birer köle, cariye ve kapatmalıydılar ; birer karı, birer metres, birer kızoğlan kızdırlar. (…) Atina Demokrasisi´nde, baba ile vasi, kadına istedikleri kocayı güç yoluyla kabul ettirebilmekteydi. Koca, kadını değiştirme ya da başkasına verme hakkına sahipti. (…) Kadınlar kesinlikle erkeklerin buyruğu ve korumalığı altında idi; kişisel mal edinemezlerdi. Öz çocukları bile kadınların egemenlikleri altında değildi. Yasal olarak hiçbir hakları yoktu. (…) Derebeylik Düzeni´nde bile eşler arası ilişkiler alabildiğince kaba tutulmuş; üremeyi bile haksız gerçekleştirebilmek için teknikler geliştirilmiş; savaş ve tecimin gücemli kıldığı uzun ayrılıklarda kadınların cinselliği kilit altına alınmıştır. (..) Geçmiş kuşakların hepsinden daha çok ve daha büyük üretim güçleri yaratarak tüm kız ve anaları yarım günlük tezgah hizmetlerine süren Kapitalizm de Kadın Sorunsalını çözebilmiş değildir. (…) Kadınla birlikte yol alamayan ve kadınsal gizil gücü dıştalayan toplumsal girişimler ya sözde başarı ya da net başarısızlıklar olarak tarihte yerlerini almışlardı.