• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Kubbenin Altında – Stephen King

119 Karayolu’nun aşağısında, Chester’s Mill’de kıyamet kopmak üzere…
Güzel, güneşli bir günde küçük kasabanın dünyayla olan bütün bağlantısı görünmez bir güç tarafından kesilir. Uçaklar görünmez bir kalkana çarpar, şiddetli bir yağmur önüne geleni yıkıp yerle bir eder. Kubbe yavaş yavaş alçalırken bahçevanın eli kopar. Arabalar infilak eder. Aileler birbirinden kaçar, herkes panik içindedir. Hiç kimse bu kalkanın nedenini, neden, ne zaman geldiğini ve ne zaman ortadan kalkacağını bilemez. Bir Irak savaşı gazisi ve acımasız bir politikacı Kubbe’nin altındaki gücü ele geçirmeye kararlıdır, ama onların asıl düşmanı Kubbe’ dir, çünkü zaman gittikçe azalmaktadır.

Read More

Genç Werther’in Acıları – Goethe

Johann Wolfgang von Goethe’nin kaleminden çıkan “Genç Werther’in Acıları”, edebiyat dünyasında derin izler bırakan bir başyapıttır. Bu eser, genç bir adam olan Werther’in tutkulu aşkının ve içsel çatışmalarının hikayesini anlatır. Goethe’nin etkileyici dili ve duygusal derinliği, okuyucuyu Werther’in dünyasına çeker ve onunla birlikte bu duygusal yolculuğa çıkmasına olanak tanır.

Werther’in aşkı, umutları ve hayal kırıklıkları arasında gidip gelen bu hikaye, okuyucunun kalbine dokunur ve onu düşündürür. Goethe’nin ustalıkla ördüğü bu anlatı, aşkın ve acının evrenselliğini gözler önüne serer. Werther’in yaşadığı duygusal çalkantılar, okuyucuya kendi yaşamında karşılaştığı benzer duyguları hatırlatır ve derin bir empati kurmasına neden olur.

Eserdeki karakterlerin derinliği ve olayların gerçekçiliği, okuyucuyu kitaba bağlayan unsurlar arasındadır. Goethe’nin zarif ve akıcı üslubu, kitabı elinizden bırakmadan bir solukta okumanızı sağlar. “Genç Werther’in Acıları”, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine yapılan bir yolculuktur.

Bu kitabı okurken, Werther’in içsel çatışmalarına tanık olacak, onun umutlarını ve hayal kırıklıklarını hissedeceksiniz. Goethe’nin büyüleyici anlatımı sayesinde, Werther’in dünyasında kaybolacak ve onun duygusal yolculuğuna ortak olacaksınız. Bu eşsiz eser, her okuyucunun kitaplığında mutlaka yer alması gereken bir klasik.

Read More

Karanfil Elden Ele – Edip Cansever

YERÇEKİMLİ KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce

Read More

Türk’ün Genetik Tarihi

Bu kitap yaklaşık on yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Daha bitmiş değildir, ama “Türkiye’de Türk nüfusu ancak % 10 kadardır,” diyenlere cevap verebilmek için bu hali bile yeterlidir!!!

Read More

İttihat ve Terakki

Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti 2 Haziran 1889 tarihinde Askeri Tıbbiye’nin bahçesinde toplanan İshak Sükûti, İbrahim Temo, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmet Reşit adındaki dört öğrenciyle sonradan onlara katılan Hüseyinzade Ali Bey, Konyalı Hikmet Emin Bey, Cevdet Osman, Kerim Sebati, Mekkeli Sabri Bey, Selanikli Nazım Bey, Şerafettin Mağmumi ve Giritli Şefik tarafından kurulmuştu. Genç öğrencileri bir araya getiren, devletin içinde bulunduğu bunalım ve II. Abdülhamit yönetimine duyulan hoşnutsuzluktu. Kurtuluş için acilen Meşrutiyet yönetiminin kurulması, II. Abdülhamit yönetiminin yıkılması gerektiği düşüncesindeki gençler, bu konuda propaganda yapmak üzere örgütlendiler ve diğer Osmanlı eğitim müesseselerindeki çok sayıda öğrencinin katılımıyla örgütün üye sayısını hızla arttırdılar.

Read More

Cumalı Ordugahı – On Günlük Manevranın Hatırası 

Cumalı Ordugâhı, Atatürk’ün Nutuk’ta bahsettiği bir eseridir. Suphi Paşa’nın İştip havalisinde Cumalı’da yaptırdığı süvari manevralarından sonra kaleme alınmıştır. “Salahiyetim ve rütbem müsait olmadığı hâlde Paşa’yı, bütün subaylar önünde acı bir tarzda tenkit etmiştim ve müteakiben Cumalı Ordugâhı isminde küçük bir eser de yazmıştım.” diyen Mustafa Kemal, o esnada “Kolağası” rütbesini taşıyordu.

Osmanlı ordusunda uzun zamandır talim ve tatbikat için bir süvari livasının toplanmamış olması, Ordu kumandanlarının da manevra meydanlarında varlık göstermeleri gibi sebeplerle bu küçük manevrayı önemseyen Mustafa Kemal, Cumali Ordugâhı’nı “hasretini çektiği askerî hayatın yeniden başlaması gibi telakki” etmiş ve “orada geçirdiği on günlük hayatın hatırası olmak üzere tuttuğu bazı notları silah arkadaşlarına hediye etmek” istemiştir.

29 Ağustos-8 Eylül 1909 (16-25 Ağustos 1325) tarihleri arasında gün gün tutulmuş notlardan oluşan ve krokilerle geliştirilen bu eserde Atatürk’ün askerlik anlayışına dair önemli ipuçları vardır. Asıl nüshasının tıpkıbasımıyla karşılıklı sayfalar hâlinde basılan eser, Kopernik Kitap’ın Atatürk’ün eserleri dizisinde bir altın halkadır.

Read More

31 Mart Ayaklanması ve Sultan Abdülhamid

33 yıllık istibdattan sonra Meşrutiyet ilan edilmiş,  bundan 9 ay sonra da, 31 Mart ayaklanması çıkmıştır. İstanbul’un tüm medrese talebeleri, tüm medrese hocaları, tüm Bab-ı Meşihat uleması, isyancı askerleri desteklemek için, sabah erkenden Ayasofya meydanını doldurmuşlardı. Meydan “şeriat isteriz” sloganlarıyla inliyordu.
Birinci ordu yerinden kıpırdamamış, İttihatçı hükumet istifa etmiş, Abdülhamid isyancı askerleri affı şahaneye mazhar kılmıştı. “Şeriat isteriz” sloganları görmezden gelinse, tezgahın arkası tam olarak aydınlanmasa bile, ayaklanmanın ideolojik kimliğine, Saray yanlısı “irtica ve gericilik” damgası vurulabilir, bir karşı-devrim provası sayılabilirdi…
Alemdar Mustafa Paşa ümmiliğini değil Meşrutiyet devrimciliği ve İttihat-Terakki’nin komitaci dinamizmini temsil eden hareket Ordusu, Selanikten gelerek bu isyanı bastırdı. Sonuç olarak bu isyan yanlışa oynayan Abdülhamid’in felaketi oldu ve 33 yıllık tahtından indirilip Selanik’e sürgün edildi…

Read More

Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı

Fransız edebiyatının en sıradışı ve üretken kalemlerinden, prestijli Goncourt ödülünü iki kez kazanmış Romain Gary, namıdiğer Émile Ajar, aydınlık bilincini derin bir mizah duygusuyla harmanladığı ve şiirsel bir dille kaleme aldığı başyapıtı Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı‘da, tek başına ayakta durmaya çalışırken biricik oğlunu da yetiştirip hayata hazırlamak için boğuşan göçmen bir kadının zorluklar karşısında verdiği amansız mücadeleyi, onun ihtişamlı bir yazgıya erişebilmesi adına seferber ettiği o büyük enerjiyi ve oğlunun “çok sevdiği o kadının naif hayallerinin yansımasını” yaşamına aktarabilmek için gösterdiği muazzam çabayı anlatır. 
 
Sığındığı müşfik kucakta dünyanın tüm acımasızlığına göğüs geren direngen bir çocuğun, Gary’nin yaşamından kesitler içeren, her aşamasında yaşamla ölümün, yoksullukla yüceliğin kol kola gezdiği bu önemli eserinde, anlatıcının askeri ve diplomatik kariyerinden edebi başarısına ve insan ilişkilerine dek her şey, sarsılmaz karakterli, duygulu, heyecanlı ama aynı zamanda katlanılmaz annenin sevgisi altında şekillenir.
 
Benliğiyle boğuşmaktan sıkılan ve yarattığı personayla edebiyat otoritelerine çalım atan Gary’nin hayatının şafağında verdiği sözün romanı olan bu başucu kitabı, yazarın diğer tüm kurgularının izleğinin sürülebileceği bir başlama vuruşu…

Read More

Sevmek Yetmez-Çocuk Yetiştirmedeki Eksik Parça

Çocuklarımızı çok seviyoruz, bunda şüphe yok. Fakat sorumluluklarının bilincinde ve kendi kendine yetebilen bireyler yetiştirebiliyor muyuz?
    
Çocuklarımız sorumluluklarını yerine getirmediklerinde, mızmızlandıklarında, birbirleriyle kavga ettiklerinde, yemeklerini yemediklerinde ya da bizi dinlemediklerinde onlara büyük tolerans gösteriyoruz. Bazen de buna gücümüz yetmediğinde, patlıyoruz. Kızıyor, bağırıyor, tehditler savuruyoruz. Sonra da bunları yaptığımız için kendimizden nefret ediyoruz.
 
Tüm bu sorunlar doğru dili kullanmamamızdan kaynaklanıyor. Çocuklar doğru dili kullanmadığımızda bizi dinlemiyor. Böyle olduğunda da işler sarpa sarıyor. Mesela odasını onun yerine biz toplamak zorunda kalıyoruz. Ama bu hem yorucu hem de sürdürülebilir değil. Ayrıca sonradan kendimizden nefret etmemize sebep olacak öfke patlamalarına da sebep oluyor.
 
Doğru iletişim olduğunda ise tüm sorunlar kendiliğinden çözülüyor. Çocuklar ebeveynlerini dinlemeye ve sorumluluklarını yerine getirmeye başlıyor. Anne ve babalar da asıl yapmaları gerekenlere odaklanabiliyor. Öfke patlamaları ve sonrasında gelen pişmanlıklar ortadan kayboluyor.
 
Sevmek Yetmez kitabı çocuklarla doğru iletişimi nasıl kuracağımızı anlatıyor. Anlatılan yöntemler onlarca yıldır başarıyla uygulanıyor. Kitap, gerçekten yaşanmış sayısız örnek diyalog ve olayı da barındırıyor. Böylelikle anne ve babalar en sık karşılaştıkları durumlara verdikleri yanlış tepkileri görebiliyor ve doğru olanları öğrenebiliyor.

Read More

Kusursuz Casus Yoktur

Dünyaca ünlü adli bilimler uzmanı ve kriminolog Prof. Dr. Sevil Atasoy, casusların gizemli dünyasını, istihbarat yöntemlerini ve nasıl yakalandıklarını aydınlatıyor.
 
Soğuk Savaş sırasında İstanbul casuslar için nasıl bir arenaydı?
Gececiler, çöpçüler, pizzacılar… FBI’ın casusları yakalamak için kullandığı sıra dışı yöntemler nelerdi? 
Filmlere konu olan ünlü casus Çiçero’nun akıl almaz hikâyesi…
Mata Hari bir günah keçisi miydi?
Epstein gerçekten intihar etti mi?
Naziler genelevleri bir istihbarat merkezi olarak nasıl kullanıyordu?
 
“Casusların cinselliğe başvurması istisna değil. Her ne pahasına olursa olsun bilgiye ulaşmayı hedefleyen istihbarat örgütleri, kadınları baştan çıkaracak erkekleri ya da erkekleri baştan
çıkaracak kadınları kullanırlar.
 
Tuzak kurmak, şantaj yapmak, ulusal sırlara ulaşmak için cinselliklerinden yararlanan kadın ve erkek casuslar her devirde, her ülkede karşımıza çıkar. Amaç ve yöntem farklılaşsa bile
ortak yanları tektir: Aldatma.”

Read More