İnsanoğlu Ayağa Kalk
Devasa bir eser. David Icke, şok edici sırları ve bastırılmış bilgiyi ortaya çıkarmak için yapmış olduğu yirmi yıllık çalışmalarını bu müthiş kitabıyla pekiştiriyor.
İnsanoğlunun ve “gerçek”in doğasının manipülasyonunu yeni anlayış seviyelerine taşıyor, insanların artık ayağa kalkıp, kendilerini beşikten mezara kadar sinsice kontrol altında tutan uğursuz aileler ve insan olmayan varlıkların elinden kurtarmaya davet ediyor. 1990’daki olağanüstü “uyanış”ından beri dünyadaki “keskin gerçek”leri dile getiren David Icke, yoluna bu kitapla devam ediyor.
“Dünya”nın ve kolektif insan zihninin; ezelden beri, masum bir gök cismi değil, yapay bir yapı, muhtemelen içi oyuk küçük bir gezegen/bir planetoid veya devasa bir uzay gemisi olan “Ay”da barınan dünyadışı bir ırk tarafından manipüle edilmekte olduğunu açıklıyor.
Olağanüstü bir zamandan geçiyoruz. Bir tarafta Ay Matriksi’ne hizmet eden kitlenin uyguladığı Orwell tarzı, tamamen gözetleme ve kontrole dayalı global bir devlet tipi, diğer tarafta, David’in ilk kez 1990’daki uyanışını takiben keşfetmiş ve ilk kitabına adını vermiş olduğu, muhteşem güzellikte bir enerji dönüşümü olan Gerçek’in Titreşimleri var. David’in, “Gerçek’in Titreşimleri” dediği pozitif enerji dalgası insanlara, varlıklarının asıl benliği olan “Sonsuz Sevgi/Sonsuz Bilinç” olduklarını hatırlatarak onları uyandırıyor.
Gen Çeviktir
Doğuştan Gelen Özellikler mi, Çevresel Etkenler mi?
Genlerle ilgili son keşiflere dayanan başarılı bilim yazarı Matt Ridley, insan davranışlarının kökenine eğildiği bu kitabında, dikkatini doğa yetiştirme tartışmasına çeviriyor. Ridley, doğa ve yetiştirme partizanları arasındaki yüzyıl savaşını naklediyor ve böylelikle insanoğlu dediğimiz çelişkilerle yoğrulmuş bu varlığın aynı anda nasıl hem özgür irade sahibi hem de içgüdüler ve kültürün etkisi altında olduğunu açıklıyor. İnsan genomunun şifresinin çözülmesiyle artık biliyoruz ki genler beynin yapısını kabaca belirlemekle kalmıyor, ayrıca deneyimlere yanıt verebiliyor, sosyal tepkiler meydana getirebiliyor, hatta bellek oluşturabiliyorlar. Genler, iradenin hem sonucu hem de sebebidir.
Az Para Kazanmak Kader Değil
Bu sorulardan herhangi birine evet yanıtı verdiyseniz, hak ettiğinden az kazanan biri olabilirsiniz. Finansal eğitmen, motivasyon konuşmacısı ve kariyer danışmanı olan Barbara Stanny kazanma potansiyellerini gerçekleş-memiş, hak ettiğinden az kazanan kişilerin kendi kendilerini sabote ettiklerini söylüyor. Saatte 10 dolar kazansalar da, bir yılda altı basamaklı kazançlar elde etseler de, bu kişiler maaş günlerini iple çekerek yaşarlar, genellikle borç içindedirler ve düşük ücrete yüksek tolerans gösterirler. Ne gariptir ki, bunların çoğu inanılmaz derecede fazla çalışır. İyi haberse, hak ettiğinden az kazanmanın kişinin kendi kendini soktuğu bir durum olmasıdır. Bu durumdan kurtulmaya odaklanarak, az kazananlar yalnızca hak ettiklerini kazanmakla kalmayacak, daha varlıklı bir yaşam da sürecekler. Barbara Stanny, binlerce kişiye yardımı olmuş teknikler ve alıştırmalarla, finansal bağımsızlığa götürecek beş temel adımı öğretiyor ve kronik olarak kendi değerini azımsayan herkese bir motivasyon mesajı veriyor.
Bir Kurt Cobain Biyografisi: Cennetten de Ağır
Eşsiz, şahane bir portre. Cross, Cobain’in son saatlerini harikulade bir dille, nefis bir sürükleyicilikle betimliyor. […] Bölümün sonuna geldiğimde ellerimi yüzüme gömmüştüm, gözyaşlarıma hâkim olamıyordum.
—The Globe and Mail
“Kurt Cobain hakkında yazılmış diğer kitapların hiçbiri, araştırma, titizlik ve bilinmeyenleri aktarma konusunda Cennetten de Ağır ’la yarışamaz.”
— The New York Post
Kurt Cobain’in Nisan 1994’te kendi yaşamına son vermesinin üzerinden yirmi beş yıl geçti. Kendisinin bu kararı, kısa, öfke dolu ama ilham verici hayatıyla paralel bir sondu. Tecrübeli müzik yazarı Charles R. Cross bu sıradışı hikâyesinde sanatının hem büyük şöhretini hem de onu yıldıran ıstırabı anlatırken, kendisine duyduğu derin şefkati Seattle müzik sahnesi hakkındaki geniş bilgi dağarcığıyla birleştiriyor. Dört yüzün üzerinde mülakata; dört yıllık araştırmaya; Cobain’in yayımlanmamış günlüklerine, şarkı sözlerine, aile fotoğraflarına ve çok sayıda belgeye dayanarak yazılan Cennetten de Ağır, Cobain’in Washington eyaletindeki Aberdeen kenti yakınlarında, bir karavanda geçen çocukluğundan yola çıkıyor ve şöhrete, başarıya, bir kuşağı kendine hayran bırakışına kadar uzanıyor.
Charles R. Cross bu yeni baskıdaki önsözünde bizlere Kurt Cobain’in ölümünden sonra hakkında ortaya çıkan şeylerle birlikte, bu kitap özelinde kendi yaşadıklarını da sunuyor.
Charles R. Cross, sorunlu ama müthiş Kurt Cobain’in hayatını okurlara hiç kimsenin yapamadığı kadar derinlemesine sunuyor. Ortaya çıkan yalnızca harika bir kitap değil… Cross yalnızca rock müzik hakkındakileri değil, tüm biyografi yazarlığını yeni bir seviyeye taşıyor.
-The Rocky Mountain News –
Öykücü Beyin
Beyindeki Hayaletler ve İnsan Bilincinde Kısa Bir Gezinti adlı kitapların yazarı ünlü nörobilimci Ramachandran, beyin biliminde son 15 yılın gelişmeleri ve yeni bulgularıyla derlediği bu son kitabında insanın aslında ne olduğunu irdeliyor. Dünyayı nasıl algılıyoruz? Zihin-beden ilişkisi denilen şey de ne? Cinsel kimliğimizi ne belirler? Bilinç nedir? Otizmde ters giden ne? Sanat, dil, eğretileme, yaratıcılık, kendilik farkındalığı ve hatta dini duyarlılıklar gibi özbeöz insana dair olan tüm bu gizemli yetilere nasıl açıklık getirebiliriz? Bir kuyruksuz maymun beyni, zihinsel becerilerin böylesi tanrısal bir düzenine erişmeyi nasıl başardı?
Ramachandran’ın bu sorulara olan yaklaşımı, beyinlerinin farklı bölümlerinde, davranışları veya zihinleri üzerinde garip etkiler oluşmasına neden olan hasar veya genetik tuhaflıklara sahip hastaları incelemesiyle şekilleniyor. Ramachandran’ın anlattığı öyküler Edgar Allan Poe veya Philip K. Dick’inkileri andırıyor olabilir, ama hepsi gerçek. Bu kişilerin ayrıntılı olarak incelenmesi, sadece tuhaf belirtilerinin neden ortaya çıktığını anlamamıza yardımcı olmakla kalmayıp, normal beyinlerin işlevlerini anlamamıza da yarıyor. Belki günün birinde insan beyni bilinci nasıl meydana getirdi sorusunu cevaplayabileceğiz. Kozmosun geri kalanı her tür insani endişeye rağmen yuvarlanıp giderken, evrenin ufacık bir köşesini aydınlatan içimdeki bu “ben” nedir veya kimdir? Tehlikeli bir şekilde teolojiye kayan bir soru.
Spiritüel Zeka
Kaç tür zekâ olduğu tartışılmaya devam ediliyor ama şu dördü konusunda bir kuşku yok: Fiziksel (PQ), Zihinsel (IQ), Duygusal (EQ) ve Spiritüel (SQ). Elinizdeki kitap bunların sonuncusunu ve en az anlaşılanı herkes için anlaşılır hale getiriyor. Ancak Cindy Wigglesworth’in çalışmasını daha da değerli hale getiren şu ki, haritası pek çıkarılmamış bu zekâ alanına girmeden önce diğer üç temel zekâyı da başlıca özellikleriyle ele alıyor ve ardından dördünün nasıl birlikte işlediğini ortaya koyuyor.
Spiritüel Zekâ, gerçek doğanızda saklı içgörüyü yaşamınıza, ilişkilerinize ve kariyerinize taşıma becerisidir. Spiritüel olarak zeki bir kişi, en zorlu koşullarda bile egosunun kendini yönetmesine izin vermez; iç ve dış huzuru korurken sağduyu ve şefkatle, merhametle hareket eder. Ayrıca yazar bu zekânın değerini ve işlevini kavratmakla yetinmiyor, bir dizi beceri belirleyereknasıl ölçülebileceğini ve yine bir dizi egzersizle nasıl güçlendirilebileceğini de gösteriyor. Bilgece yazılmış ve aynı zamanda eğlenceli bu kitap hayatınızın her alanına derin ve kalıcı değişim getirecek, daha sevgi dolu, dengeli ve doyumlu bir hayat için iyi bir rehber olacaktır.
Antikçağ Felsefesi
Batı felsefe geleneğinin temelini oluşturan antikçağ felsefesi, ilk filozof kabul edilen Miletoslu Thales’le başlayıp Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne değin sürer. Yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreç doğa araştırmalarıyla felsefi düşünmeyi başlatan ilk filozoflardan felsefe¬nin seyrini insana yönelten Sokrates’e. temel taşlarını döşeyen Platon ve Aristoteles’e, Yonan kültürünü Hindistan’daki Indos kıyılarına kadar yayan Büyük İskender’in yel açtığı kültür iklimin¬de insan hayatına yeni bir yön vermeye çalışan Epikuros ve Stoa okullarına ve Platon felsefesini yeniden yorumlayıp zenginleştiren Yeni-Platonculuk ile erken dönem Hıristiyan düşünürlerine değin uzanır.Felsefenin doğduğu, gelişip serpildiği bu süreç insan, tanrı, doğa, evren, ahlak, siyaset, toplum gibi belli başlı konularda felsefe tarihi buyunca tartışılacak en temel soruların belirlendiği, tartışmaya açıldığı dönemdir. Öyle ki, felsefe tarihinin en önemli filozoflarından Hegel’e, “Yu¬nanların arasında kendimizi evimizde gibi hissediyoruz” dedirtecek; zihninde adeta bütün bir antikçağı Platonun şahsında felsefe kavramıyla Özdeşleştiren Ralph Waldo Emerson’a, “Platon felsefedir, felsefe de Platon” diye yazdıracak denli her filozofun, düşünürün, edebiyatçının yu¬vası bildiği bir dönem.
İnsanlığın Garip Tarihi
“1438”de katil zanlısı bir domuz, Burgundy’de idam edildi. Birkaç yüzyıl sonra, İtalyan Jesuits, Cehennemin fiziksel boyutlarını hesaplamaya çalıştı. Süpürgeleriyle uçan cadılar, bir toplu iğnenin ucunda dans edebilen melekler, mezarından fırlayan hortlaklar, kurt adamlar, şeytana tapınan gizli tarikatlar ve daha niceleri. Son yüzyılı saymazsak, insanlık tarihinin bütününe dair bu doğaüstü olayların tüm bir hayatı nasıl belirlediğini kitaplardan, filmlerden gayet iyi biliriz.
Geç Ortaçağ dönemleri, 16. ve 17. Yüzyılda yoğunlaşan bu ve buna benzer daha pek çok olay günümüzde çok absürt görünüyor ancak o zamanın insanları için son derece mantıklıydı. Bu kitap bize şu anda garip gelen şeylerin bir zamanlar ne denli yaygın olduğunu ve insanlar tarafından nasıl kabul gördüğünü anlatıyor.
Korkunç cadı avları, engizisyon mahkemelerinde işkenceler, gizli tarikatlar, şehrin meydanlarında gerçekleştirilen idamlar karanlık çağlar boyunca yaşanan tüm bu tuhaf, garip ve korkunç olaylar nasıl oldu da bütün insanlığı etkisi altına aldı? Bunlara inanan milyonlarca insan bizim bugün sahip olduğumuz sağduyudan, akıldan ve iç görüden yoksun muydu?
Oldrige, insanlığın garip tarihine farklı bir ışığın altında bakmayı deniyor. Bu ışığın aydınlattığı zemine baktığımızda atalarımızın son derece aklı başında rasyonel varlıklar olduğunu; bugün bize “garip” gelen şeylerin onlar açısından nasıl da rasyonel temellere dayandığını şaşırtıcı bir netlikle görebiliyoruz.
Paranın Satın Alamayacağı Şeyler
Meşhur siyaset felsefecisi Sandel, piyasa ve paranın toplumda oynaması gereken rolü sorguluyor.
Çocuklara kitap okumaları veya iyi notlar almaları için para vermeli miyiz? Ne kadar kirliliğe izin verileceğine karar vermek için insan hayatına fiyat biçebilir miyiz? İnsanlara riskli yeni ilâçlar için denek olmaları veya organlarını bağışlamaları için para ödemek etik midir? Peki ya bizim savaşlarımızda çarpışmaları için paralı askerler tutmak; ya da tutukluları kâr amaçlı çalışan hapishanelere aktarmak; ya da seçkin üniversitelere girişi açık artırma ile satmak; ya da para ödemeye razı göçmenlere vatandaşlık satmak?
Michael J. Sandel, New York Times’ın çok-satanlar listesindeki Paranın Satın Alamayacağı Şeyler kitabıyla günümüzün en büyük etik meselelerinden birini ele alıyor: Her şeyin satılık olduğu bir dünyada yanlış bir şeyler yok mudur? Eğer varsa, piyasa değerlerinin, hayatın âit olmadıkları çeperlerine girmelerini nasıl engelleyebiliriz? Piyasanın ahlâkî sınırları nedir?Son yıllarda piyasa değerleri neredeyse hayatın hiçbir alanında piyasa-dışı normlara yer bırakmadı. Sandel, piyasa ekonomisine sâhip olmaktan, pek de farkında olmadan, piyasa toplumu olmaya sürüklendiğimizi iddia ediyor.
Performans İçin Koçluk
Performans için Koçluk, tüm dünyada koçlar, liderler, yetenek yöneticileri ve profesyoneller için eksiksiz bir kaynak. Etkisi kanıtlanmış G-R-O-W modelini öne çıkaran bu bir numaralı koçluk kitabı, koçluk mesleğinin temelini oluşturuyor. İnsanların içlerindeki en iyiyi çıkarmalarını sağlamanın neden üretkenlik, büyüme ve bağlılığın anahtarı olduğunu açıklıyor.
Anlamlı bir koçluk kültürü, organizasyonlar ve çalışanlar arasındaki ilişkiyi dönüştürme ve uzun vadeli başarı yolunda her iki tarafın da birlikte yürümesini sağlama potansiyeline sahiptir.Koçluk sektörünün öncüsü Sir John Withmore ve performans koçluğunda küresel pazar lideri olan Performance Consultants tarafından yazılan bu kapsamlı bir şekilde güncellenmiş ve genişletilmiş baskı, organizasyon kültürüne geleneksel yaklaşımda devrim yaratacak. Yeni faaliyetler, kurumsal örnekler, koçluk diyalogları ve terimleri sözlüğü ile öğrenme sürecini güçlendirirken, yeni eklenen çok önemli bir bölüm koçluğun faydalarının yatırım getirisi olarak nasıl ölçüleceğini gösteriyor.