Tezkiretü’l Bünyân
Sinan’a ait otobiyografik diğer yazılar arasında Tezkiretü’l-Bünyan, büyük sanatçının düşünceleriyle en fazla buluştuğumuz yapıttır.
Bu kitap, dönemin mimari tasarım eğilimlerini anlatan bir kitap değildir. Fakat birçok yapı hakkında ancak Sinan’ın bilebileceği ayrıntıları nakleder… -Doğan Kuban
Mineraller ve Değerli Taşlar
Mineralleri keşfetmek için bir rehber
*Minerallerin renkleri nasıl oluşuyor?
*Koleksiyon yaparken nasıl başlayalım?
*Mineraller ve değerli taşları nasıl tanırız?
Eski Mısır ve Sirius Bağlantısı
Bu olağanüstü Kitap, Dünya’dan görülebilen yıldızların en parlağı olan çift yıldız Sirus’un, hanedan Mısır’ının erken gelişiminde ve kültüründeki önemini açığa çıkarıyor. Yazar, Sirius’la bağlantılı eski Mısırlıların onunla basit bir şekilde Nil’in taşmasıyla ilişkili mevsimsel olgular dolayısıyla mı ilgilendiğini, yoksa ruhsal hayatlarında çok muazzam ve ileri bir rol oynayan bir inancın mı sergilendiğini araştırıyor. Ayrıca eski Mısır tanrılarının kökenlerini ve Mısır toplumunda nesilden nesile aktarılan gizli bilgileri ele alıyor.
Murry Hope, ezoterik bilgelik ve eski majik dinler üzerinde araştırmalarda bulunan yazarların en tanınmışlarından biridir. Düzenli aralıklarla seminer ve konferanslar vermekte, ayrıca uluslararası çapta radyo ve televizyonlarda konuşmalar yapmaktadır.
Kozmik Gezgin
• Yaşamın anlamı nedir?
• Ruh arkadaşımı ne zaman bulacağım?
• Öldükten sonra bana ne olacak?
• Astrolojik kaderime bağımlı mıyım, onu değiştirebilir miyim?
Tüm bunları bu kitapta bulacaksınız.
Ek olarak bu kitap, size kendi astrolojik haritanızı bir profesyonel gibi yorumlamasını öğreterek bu on iki haftalık yolculuğu kişiselleştirecek.Kitapta, sizi zodyakın on iki burcunun her birinin arketip gücüne bağlayacak özel İbranice harfleri bulacaksınız. Bu güçlü simgeleri, göklerin enerjisine erişmek için anahtar olarak kullanarak hayallerinizi açığa çıkarabilecek ve astrolojik kaderinizin kısıtlamalarını aşabileceksiniz. Bu büyü sizi bir gizemciye dönüştürecek.
Bir Ada Hikâyesi
Bir Ada Hikâyesi, Yaşar Kemal’in 1997-2012 yıllarında yazdığı dört romandan oluşan serisidir. Seri, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1997), Karıncanın Su İçtiği (2002), Tanyeri Horozları (2002) ile Çıplak Deniz Çıplak Ada (2012) romanlarından oluşmaktadır.
İlk roman olan Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’da Ege’de mübadele hükümleri gereğince Yunanistan’a göç ettirilen Rumların boşalttığı bir ada ekseninde Balkan Savaşı’ndan Sarıkamış’a değin yakın tarihte yaşanan acıları dile getirimektedir. Serinin ikinci romanı olan Karıncanın Su İçtiği’nde Karadeniz ve diğer Anadolu bölgelerinde yaşayan insanların I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki dönemlerde yapmış oldukları göçler konu edilmektedir. Üçüncü roman Tanyeri Horozları’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki savaşları olan Sarıkamış, Çanakkale ve bağımsızlık savaşları konu edilmektedir. Serinin son romanı Çıplak Deniz Çıplak Ada’da yerlerinden edilen insanların Ege’de bir adada yeni bir yaşam kurma mücadelesi anlatılmaktadır.
Külkedisi Pinokyo’yu Seviyor
Bambaşka bir astroloji yolculuğu…
Kırmızı Başlıklı Kız, tutkulu bir Akrep…
Harikalar Diyarı’nı keşfeden meraklı Alice ise bir Yay…
Peter Pan mi dediniz? O bir İkizler tabii ki! Büyümeyen bir çocuk sonuçta, öyle değil mi?
Masalların ve mitosların esrarlı bahçesine açılan kapı aralandığında, burçlara özgü gizemlerin saklı ama bir o kadar da heyecan verici yüzleri ortaya çıkar. Kırmızı Başlıklı Kız, Akrep’in tutkularını, Harikalar Diyarı’nı keşfe çıkan Alice, Yay’ın değişim merakını anlatır. Prometheus, Zeus’a nasıl kafa tuttuysa, Kova da öyle isyankârdır. Kırılgan Külkedisi, Balık’ın duyarlılığını taşır. Uzayan burnuyla Pinokyo ise İkizler’den başkası değildir.
Psikolojik astroloji eğitmeni ve danışmanı Gülden Bulut’un kaleme aldığı Külkedisi Pinokyo’yu Seviyor, seni Zodyak’ın bambaşka yönlerini keşfetmeye davet ediyor…
Nataşa’nın Dansı – Rusya’nın Kültürel Tarihi
Rusya, tek bir kültürün ulusal miras olarak kabul edilemeyeceği kadar karmaşık, sosyal açıdan bölünmüş ve politik açıdan çeşitli bir yapı sergiler. Rus gelenekleriyle ilgili sanatsal çalışmalar, fikirlerin test edildiği birer laboratuvar, sembolik düşünmeyi gerektiren büyük şiirsel yapılardır. Bu çalışmaları kucaklayan özne ise tarihi, gelenek ve görenekleri, manevi özü ve kaderiyle Rusya’dır.
Ruslar için bunun anlamı neydi? Gerçek Rusya neredeydi? Avrupa’da mı, Asya’da mı?
St. Petersburg da mı, Moskova’da mı? Rus kültürünün altın çağındaki bütün önemli şahsiyetlerin aklını meşgul eden sorular bunlardır.
Siyasi görüşleri nedeniyle resmi Rusya’dan, eğitimleri nedeniyle köylü Rusya’dan dışlanan Rus sanatçılar, edebiyat ve sanat aracılığıyla ulusal değer ve fikirler topluluğu yaratma görevini üstlenmişlerdir. Rus geleneğinin Puşkin, Gogol, Tolstoy, Turgenyev, Dostoyevski, Çehov, Çaykovski, Rimski-Korsakov, Stravinski, Prokofyev, Şostakoviç, Chagall, Kandinski, Mandelstam, Ahmatova, Nabokov, Pasternak, Meyerhold ve Eisenstein gibi büyük kültürel şahsiyetleri sadece “Rus” değil, aynı zamanda Avrupalıdırlar.
Uygarlık Yargılanıyor
Uygarlık Yargılanıyor, Batı uygarlığının kendisine dair genel kabullerini temelden sarsıyor: Köken aldığını ileri sürdüğü Helen uygarlığı ile ilişkisinin aslını, Greko-Romen uygarlığının yekpare görünümünün altında yatan çok parçalılığı, sarsılmaz görülen yapısının içinden gelişen bilim, milliyetçilik ve yeni ideolojilere karşı ne denli savunmasız olduğunu sebep ve sonuçlarıyla ele alıyor.
Batı’nın tarihsel ufku hem mekân hem de zaman boyutunda muazzam bir şekilde genişlediği halde vizyonu hızla daralmakta ve âdeta at gözlüklerinin arasından bakan bir atın görüş açısı kadar dar bir alana sıkışmıştır. Batı uygarlığının da etkisiyle dünyamızda bugün insani duygular daha önce görülmemiş bir düzeyde gelişmiş; her ulustan, ırktan ve sınıftan insana artık evrensel haklar tanınır olmuştur. Fakat aynı zamanda, yine bu uygarlığın dayattığı kimi değerler nedeniyle insanlık, ekonomik sınıf savaşının, milliyetçiliğin ve ırkçılığın belki de dünya tarihinde şimdiye dek hiç görülmemiş derinliklerine saplanmış durumdadır. Tarihsel çatışma hatlarındaki birçok kriz hâlâ çözülebilmiş değil, yakın zamanda da bir şeyler değişecek gibi durmuyor. Bu evrensel kuşatıcı duygusallık ile grup bölünmüşlüğü arasında kalan insanlığın yarını nasıl olacak?
Romantik Komünist – Nâzım Hikmet’in Yaşamı ve Eseri
Nâzım’ın yaşamı XX. yüzyıl siyasetinin aynasıdır. O, uluslararası dayanışmayı savunan bir Türk yurt-severi ve kendisini işçi sınıfına adamış aristokrat yaradılışlı bir şairdi. Ne tehditler ne de vaatler, onu politik ideallerinden vazgeçirerek düzene katılmaya ikna edebildi ve inançlarının bedelini yıllarca hapishanede yatarak ödedi. Sürgündeyken Sovyet destekli barış hareketinin başşairi haline geldiyse, bu, yaşamını enternasyonalizme adamış olmasının bir sonucuydu. Stalinciliği hicvettiği, Sovyet yetkilileri tarafından yasaklanan İvan İvanoviç adlı eseri, Stalin’in kızı Svetlana Alliluyeva tarafından “romantik komünizm”le özdeşleştirilmesine yol açtı.
Sultan Alayı: 1657-1658 Yılı Sultan IV. Mehmed’in İsveç Elçiliği ve Ralamb Resimleri
1657’de İsveç Kralı X. Charles Gustaf, Claes Ralamb’ı elçi olarak Sultan IV. Mehmed’in sarayına gönderdi. Ralamb oradayken, Eylül 1657’de İstanbul’da bir imparatorluk alayını tasvir eden, Osmanlı Türkiye’sindeki Sultan IV. Mehmed’in sarayına dair aydınlatıcı bir fikir veren, tuval üzerine yağlıboya 20 büyük tablo sipariş etti. Ralamb’ın resimleri ilk kez burada, “Sultan Alayı”nda yayınlanıyor. 150’den fazla renkli resim içeren bu güzel resimli kitap, resimlerden birinin konservasyonundan elde edilen teknik analiz de dahil olmak üzere, resimlerin tüm tarihini kapsamlı bir şekilde kapsamaktadır. Kitapta ayrıca İsveç büyükelçiliğinin siyasi geçmişi, Ralamb’ın biyografisi ve İsveç ve Türk arşivlerindeki birincil kaynakların İngilizce çevirileri de dahil olmak üzere Claes Ralamb ve misyonunun tam tarihi yer alıyor. Çizimler arasında Ralamb’ın İstanbul’da edindiği kostüm albümünden Osmanlı toplumundan 100’ü aşkın suluboya resim yer alıyor. Bu eşsiz Ralamb resimleri, 17. yüzyılda Osmanlı sarayındaki hayata nadir bir pencere açıyor.