İstiklal Harbimiz – Kazım Karabekir
Gerçi milletimizin istiklâlini kurtarmak için dört yıldır askerî, idarî ve siyasî icraat ve teşebbüslerimiz hakkında Mustafa Kemal Paşa ile bazı fikir ayrılıklarımız dolayısıyla münakaşalarımız olmuştu. Fakat sonunda fikir ve elbirliğiyle yürümek ve muvaffak olmak büyük mazhariyetti. Çünkü her fikrimiz, her hamlemiz şuurlu, hesaplı ve tabii neticeleri de muvaffakiyetli idi. Benim, fikirlerimi apaçık bütün samimiyetle söyler ve yazar bir adam olduğumu ve bütün düşüncelerime hâkim olan ruhun da millet ve memleket meselesi olduğunu Mustafa Kemal Paşa çoktan beri bilirdi. Bu dört yıllık müşterek fedakârlığımızdaki feragat ve vefakârlık ve açık yürekliliğimi daha yakından sonuna kadar görmüşlerdi. Bundan sonra yüz yüze, göz göze görüşmekle hassalarımdan hiçbir şey kaybetmediğimi ve düşüncelerimdeki samimiyeti daha kolay gösterebilecektim. Ancak bundan sonraki işlerimizde mesele ruhî bakımdan dahi çok çetin olacaktı.
Her Temas İz Bırakır – Behzat Ç.
Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri… ve Emniyet…
Cinayet Masası. Behzat Ç., “yeni müktesebata” uyum sağlayamamış, lambur lumbur, “dişli” bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. “İçimizden birinin” üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör’de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları… Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; “it uğursuz” kimdir, belli gibi görünüyor…
Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.’yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta… At izinin it izine karıştığı bir cinayet… Kim, niye öldürsün bu kızı? Hem niye bu şekilde? Siyaset karışmış desek?.. Garip…
Öğrenci âlemine, başka âlemlere, ama asıl polis âlemine dikiz atan, entrikası bereketli bir polisiye…
Dünyayı Değiştiren Makina
1990 yılında ilk defa basılan ve Türkçe’ye “Dünyayı Değiştiren Makine” olarak tercüme edilen kitap (The Machine That Changed the World), “Dünyayı Değiştiren Makine, Türkiye’yi Neden Değiştirmesin?”. Gerçekten de geçen zaman içerisinde Türk otomotiv sanayisi önemli atılımlar yapmış ve bugün önemli bir otomotiv ihracat üssü haline gelmiştir. Bu geçen zaman içerisinde dünyaca tanınan tüm markalar (Fiat, Mercedes, Man, Renault, Otokar) Türkiye’deki üretimlerini artırmış ve rekor seviyeye çıkartmıştır. Başta Toyota olmak üzere Hyundai, Honda ve diğer yeni otomotiv devleri de ülkemizde üretim tesisleri açmışlardır. Yeni gelenlerle birlikte, eskiden beri Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv üreticileri beraberinde çok önemli bir yerli ve yabancı yan sanayinin oluşmasına da önayak olmuşlardır. Toyota ve Honda beraberinde Japon yan sanayi firmalarını getirirken, Türkiye’de faaliyet gösteren Türk ve yabancı sermayeli yan sanayi kuruluşları ise atılım üstüne atılım yapmış ve bugün Türkiye’nin dünyanın sayılı otomotiv ihracatçısı (2006 yılında 14,4 milyar dolarlık ihracat) haline gelmesine sebep olmuşlardır. (önsöz)
Cool Anılar I-II
Çağdaş Fransız felsefesinin en çarpıcı yazarlarından biri olan Baudrillard Cool Anılar’da, 19801990 yılları arasında kendisi için tuttuğu notları okurla paylaşarak hayatı algılamanın, onu parmaklarının ucunda hissetme çabasıyla
Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm
Günümüz psikiyatri ve psikanalizmin en önemli iki sorunu sınır durumlar ve patolojik narsisizmdir. Kernberg terapisi oldukça güç olan bu durumlara yaklaşımla yeni, özgün kurumsal ve pratik ilkeler geliştirmiştir. Özellikle nesne ilişkileri ve ben psikolojisine dayanan kurumsal yaklaşımında Kernberg bu durumlardaki saldırganlığa yoğunlaşmıştır. Kernberg’in oldukça sade ve doktorca bir üslubu vardır. Bununla beraber eseri Amerika’da psikiyatri dışındaki disiplinlerde de yankı bulmuş, sanat eserlerini ve günlük yaşamı çözümlemede geniş ölçüde kullanılmıştır.
Dünya Savaş Tarihi (500-1500) – ORTAÇAĞ
Dünya Savaş Tarihi 1: Ortaçağ (500–1500), ateşli silahların savaş meydanlarını ele geçirmesine değin Avrupa ve Ortadoğu’da hâkim muharebe yöntemlerini anlatıyor. Kitap, eldeki kısıtlı teknolojik imkânlarla savaş kazanabilmek için gerek duyulan eşsiz taktikleri inceleyip, savaş sanatında, bir bakıma ne kadar az şeyin değiştiğini gözler önüne seriyor
Alanında uzmanlar tarafından hazırlanan bu kitapta bulacaklarınız…
• Aslanyürekli Richard, Cengiz Han, Selahaddin Eyyubi, Fatih Sultan Mehmed gibi askeri dehalar…
• Hunlar, Persler, Romalılar, Moğollar, Osmanlılar gibi tarihte büyük rol almış devletler…
• Mızrak, arbalet, demir ok, ateşli silahlar, yürüyen kuleler gibi tarihi değiştiren birçok teçhizatın ve Yeniçeriler gibi özel birliklerin öyküsü…
• Arsuf, Niğbolu, Latin İstilası, Paris Kuşatması gibi Ortaçağ’dan özenle seçilmiş 20 savaşa dair renkli haritalar, canlandırmalar….
• Taktikler, savaş teknikleri ve Ortaçağ’ın kaderini değiştiren askeri gereçlerin özel çizimleri ve hikayeleri…
Estetik Beğeni
Düşün tarihimizde ‘felsefi estetik’in kurucusu sayılan İsmail Tunalı’nın Estetik Beğeni eseri, bu topraklarda daha önce kimsenin girişmediği bir işe, yetkince girişiyor.
Güncel sanat ve estetik sorunlarına çağdaş yaklaşımlar sergileyerek, estetik üzerine şu ‘zamandışı’ felsefi soruları ele alıyor:
• Ontolojik estetik nedir?
• Zevkler ve beğeniler tartışılamaz mıdır?
• Aristoteles, Poetika’sında ne tür bir estetik yapı kurmuştur?
• Kant estetiğinde ‘yüce’ ve ‘hoş‘ ne anlama gelir?
• Kainz’a göre, diferansiyel estetiğin görevi nedir?
• Worringer’e göre insan evrende niçin huzursuzdur, niçin bir korku içindedir?
• Roman Ingarden için Faust ideal bir obje miydi?
• Pop art ve op art, modern insanın yabancılaşmasının ürünü müdür?
• Wittgenstein’a göre estetiğin bir felsefe bilimi olduğu nasıl kanıtlanabilir?
• Kandinsky için sanatın formlar konstruksiyonu olması ne anlama gelir?
Avrupa Ne İstiyor? – Avrupa Birliği ve Onun Hoşnutsuzlukları
Avrupa nedir?” sorusu, Eski Kıta’nın coğrafi olduğu kadar iktisadi, siyasal ve sosyokültürel sınırları, Avrupa Birliği, Avrupalılık-Avrupa vatandaşlığı gibi temalar hayli uzun zamandır tartışılıyor; bu tartışma özellikle 2000’li yılların henüz başında yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla daha da yoğunlaştı.
Dünyaca tanınan Sloven düşünür Slavoj Zizek, yanına Hırvatistan’ın genç kuşak entelektüellerinden Srecko Horvat’la Yunanistan’daki radikal sol muhalefet hareketi SYRIZA’nın lideri Aleksis Tsipras’ı alarak tartışmaya katılıyor, gündemdeki bu konulara hep beraber Avrupa’nın doğusundan bir perspektif sunuyorlar.
İlk bakışta, kitabın ana ekseni Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz ve buna bir tepki olarak doğan SYRIZA gibi gözüküyor; ancak Zizek, Horvat ve Tsipras bu çerçevenin ötesine geçiyor ve buradan hareketle yeni bir muhalefet biçiminin, yeni bir solun, hatta yeni bir Avrupa’nın mümkün olup olmadığını sorguluyorlar.
Yaşadığımız günleri anlamlandırma açısından, dünyanın nereye doğru gittiğini, yakın gelecekte insanoğlunu nelerin beklediğini düşünme açısından önemli bir katkı..
İnsan Doğasının Özü (Freud ve Marx Karşılaştırması)
19. yüzyılda ve sonrasındaki süreç içinde gelişen psikoloji bilimi, gelişim süreci içinde özellikle bireysel insan gerçekliğini anlama ve açıklama yönünde, çok çeşitli psikoloji kuramı geliştirmiştir. Yapısalcılık (strüktiializm). Davranışçılık (behavyorizm), psikanalizin, geştalt, varoluşçuluk (egzistansyializm) kuramları, hümanistik psikoloji bunların en önemlilerinden sayılır. Genel olarak, bireyi ya da insanı, tarihsel, toplumsal-ekonomik gerçekliğin dışında sadece antropolojk bir gerçeklik olarak alıp incelemeye çalışırlar. Toplumsal, ekonomik gerçeklikten soyutlanmış insan varlığına ilişkin, kuram al görüşler geliştirirler. Yapısalcı varoluşçu ve davranışçı psikolojilerin dışında, hemen tüm psikoloji kuramlarında “insan doğası” kavramı, metafizik niteliğiyle ele alınmış ve “insanı” incelemeye çalışan hemen tüm psikoloji kuramlarının başında yer almıştır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu – Kendi Sesinden Şiirler
Seni Düşünürken Bir Çakıltaşı Isınır İçimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hafızalarda yer etmiş şiirlerini, şairin kendi sesinden okuduğu makara bant kayıtlarından yararlanarak hazırlanan bir cd’yle okurlara sunuyoruz. Mart 1966 yılında Bedri Rahmi’nin kendi çabasıyla hazırlanan bu üç makara bantta yer alan yüzün üzerinde şiirden, Bedri Rahmi’nin şairlik yolculuğunda kat ettiği mesafelere tanıklık eden, farklı dönemlerini yansıtan kırk örneği, “Çakıl” adlı şiirinin ilk dizesinin ismi altında topladık.