Eski İstanbul Yosmaları
Geçmiş zamanlara ait bu gravürleri canlandırırken eski İstanbul’u tanımış olmanın günahını, vebalini de yüklenmek lazım geliyor. Anlatılan vakıalarda realist olmak icab ettiğine göre Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi gibi üstadlar, eğer günah ise, bu günahtan kendilerini tenzih edememişlerdir. Bu itibarla bu yazılarda bir nevi günahların itirafı gibi oluyor..
Yaşanmayan hayat yaşatılmaz. Mazinin yosmalarına dair yazdığım hatıralarda rivayet yoluyla gelenler olduğu gibi belki yakından tanıdıklarım da olmuştur. Okuyuculardan nasılsa hala yaşayan ne pinpon zampara dostlarım var ki onlara açtığım bu tarih sahifelerini okuduktan sonra bana rastladıkları zaman, gözlerinde ama yalnız gözlerinde uyanan bir neşenin hazzı ile koluma girerek bir sır verir gibi kulağıma
-Ah azizim ben de Ra’na’yı tanıdım..Ne kadındı o? diyenler oldu. O halde eğer şimdi küllenen bu aşk hatırlarının mangalını kalemimle karıştırırken bir günah işliyorsam hepimiz suç ortağı oluyoruz. Ben yazdığım siz de okuduğunuz için…
Teknopolis – Akıllı Makineler Dağınık Zihinler
Elinizdeki kitap, teknoloji hakkında. Yani her şeye dair! Teknolojinin insanı yarattığını iddia ediyorsanız, zaten her şey hakkında konuşmanız gerekir, öyle değil mi? Teknopolis de bunu yapıyor; akıllı telefonlar ve tabletlerden, yapay zekâdan, posthümanizmden, Charles Bovary’den, 12 Eylül’den ve 11 Eylül’den, Wikipedia’dan, faydasız bilgilerden, ütopyalardan ve oyundan, sayfalardaki portakal lekelerinden, dolaptaki cüceden, cyborglardan, ağustos böcekleri ve çekirgelerden bahsediyor. Bir yönüyle okuma kılavuzu gibi: İnsan doğası ve teknoloji üzerine yazılmış onca metnin içinde dolaşırken elimizden tutuyor. Metinleri, fikirleri, soruları birbirine bağlıyor, yepyeni bir coğrafya kuruyor. İnternetin, yapay zekânın ve ütopyaların izini sürebileceğimiz bir yer hazırlıyor bizim için. Bunu yaparken eski ve bildik coğrafyaların, gürül gürül yanan bir sobanın başında kıvrılıp kitap okumaların, arkadaşlıkların, oyunların işaretlerini de yerleştiriyor. Ki hatırlayalım, hiçbir zaman sil baştan yepyeni bir coğrafyada değilizdir; internetin de, yapay zekânın da (ütopyaların zaten) gayet heyecanlı birer tarihleri vardır. Yaşadığımız coğrafya sürekli değişiyor bir yandan da, büyük bir hızla: İnternetin, yapay zekâ uygulamalarının, dijital teknolojilerin gelişimi, ütopik umutlara ve distopik kaygılara yol açıyor. Elinizdeki kitap, denebilir ki, teknolojinin biçimlendirdiği dünya ile insanların özlemini çektiği, hayallerinde ya da kâbuslarında yaşattığı dünyaları aynı kefede tartmaya çalışan denemelerden oluşuyor.
Bürokrat Tevfik Biren’in; II. Abdülhamid Meşrutiyet ve Mütareke Hatıraları
Zeki Bir Devlet Adamı. Tevfik Bey, Osmanlı İmparatorluğunun son devirlerinde mühim vazifeler almış, fazileti, namusu ve kültürüyle tanınmış olan mümtaz şahsiyetlerden biriydi. Arka Kapak Yazısı Tevfik Bey, Osmanlı İmparatorluğunun son devirlerinde mühim vazifeler almış, fazileti, namusu ve kültürüyle tanınmış olan mümtaz şahsiyetlerden biriydi. II. Abdülhamid, Mülkiyeden birinci çıkanları mâbeyn kâtibi olarak yanına alır ve bu iyi yetişmiş gençler sonradan idarî vazifelere verilirlerdi. Tevfik Bey, bu çalışkan ve zeki birincilerden biriydi.;
İlk gençlik yıllarında Yıldız Sarayında vazife alması onun için müstesna bir tecrübe devresi teşkil etmiş ve buradan Kudüs Mutasarrıflığına tayin olunmuştu. Bu muvaffakiyeti üzerine Kudüs Mutasarrıflığından Selânik Vâliliğine tayin olunmuştu. Bu vazifeyi Konya, Yemen Bursa, Ankara valilikleri takip etmiş, her yerde dürüst ve iyi bir vali olarak tanınıp sevilmişti. O devir içinde, garb neşriyatını takib eden, bir içtimaî ve felsefî görüşe sahip bulunan sayılı idare adamlarımızdan biriydi. Tevfik Bey, vazifesinin icablarını her şeyin üstünde tutan, liyakatsizlere sıra vermeyen, hakkı çiğnemeyen karakteriyle en çetin zamanlarda, en çetin şahıslara karşı durmasını bilmişti. İkinci Meşrutiyetin fırka mücadelelerine girişmemiş, İttihadçı-İtilâfçı kavgaları arasında tarafsız bir ihtisas adamı olarak kalmayı tercih etmişti. Bu vasfı ile Şûrâ-yı-Devlet Reisliğinde, daha sonra da, Dîvân-ı Muhasebat Reisliğinde, dairelerin istiklâlini hakkiyle korumuştu. Maliye Nâzırlığı vazifesini deruhte ettiği bu yıllarda İmparatorluk son zamanlarını yaşıyordu. Buna rağmen onun malî, iktisadî işler mevzuundaki vukufuna güveniliyor, namusu ve dürüstlüğü büyük bir emniyet unsuru sayılıyordu. Tevfik Bey, uzun bir idare ve siyaset hayatının bütün safhalarını zeki görüşüyle ve müsbet tahlilleriyle yazmış, vakıaları, siyaset adamlarını, tarafsız bir lisanla canlandırmıştır.