Savaşları , Kralları ve Filleri Anlat Onlara
Leonardo da Vinci’nin projesini reddettikten sonra, kendisinden Haliç üzerinde yapılacak bir köprü planı isteyen II. Bayezid’in davetini kabul eden Michelangelo, 13 Mayıs 1506 günü İstanbul’a ayak basar. İtalya’yı, ardında yarım kalmış bir anıtmezar projesi, kızgın ve eli sıkı bir Papa bırakarak terk eden Michelangelo, hiç tanımadığı, tehlikeler ve güzelliklerle dolu yeni bir dünyanın kapısındadır artık.
Gerçek bir olaydan yola çıkarak baştan sona tarihî dokunuşlarla gelişen ve Rönesans insanının Osmanlı dünyasının gizemleriyle karşılaşmasını incelikli ve özenli bir anlatımla işleyen roman, yaratma edimi ve uygarlığın başka bir kıyısına doğru uzanan ancak yarım kalan bir eserin simgesel anlamı üzerine büyüleyici bir düşünce aynı zamanda.
Tarihin bu unutulmuş birkaç haftasının heyecan verici sırlarının izini süren anlatı, çizdiği yetkin ve şaşırtıcı Michelangelo portresiyle de edebiyata damgasını vuracak nitelikte.
Felsefe Dili Olarak Türkçenin Gelişim Aşamaları ve Felsefe Sözlüklerimiz
Okura, bir felsefe dili olarak Türkçenin gelişim aşamalarını topluca takip etme imkânı sunmaktadır: Türkçede yazılan felsefe sözlükleri, bu sözlükler etrafında şekillenen dil tartışmaları, eser sahiplerinin felsefe dilinin doğasına dair yazıları, Harf inkılabının ve dil reformu çalışmalarının Türkçe felsefe diline kazandırdığı veya kaybettirdiği hususlar ilk defa yayımlanan arşiv niteliğindeki belgeler eşliğinde verilmektedir. İki ciltten oluşan eserin bu birincisinde ayrıca, Cumhuriyet sonrasında çokça ifade edilen “Niçin Türkçede bir filozof yetiştiremiyoruz?” sorusunun da, derleme içinde yer alan son derece zengin tartışma metinleri üzerinden bir cevap bulacağı ümidindeyiz.
Adım Hiç Unutulmayacak
Kasırga nasıl sökerse
meşeleri kökünden
öyle sarsıyor yüreğimi aşk
Edgar Allan Poe
KUZGUN
Korkunç, huzursuz bir gecede
eski bir cildi yeniden oku
duyduğumu düşündüğümde
aniden garip bir ses
sanki biri nazikçe dokunmuş gibi
kapımda: “küstah ziyaret
öyle, dedim ve başka bir şey yok ».
II
ah! çok iyi hatırlıyorum; kışındı
ve sabırsız sonsuz zamanı ölçtü
aramaktan yoruldum
kitaplarda iyiliksever sakinlik
ölü Leonora’mın acısına
şimdi kim meleklerle yaşıyor
sonsuza dek!
III
İpeksi, çatırtılı ve esnek hissettim
perdelerin fırçalanması, harika
daha önce hiç olmadığı kadar korkunç
bir anlam vardı ve ben o sesi istiyordum
Anlatıyor mazlum ruhum
sonunda sakin: «Kayıp bir gezgin
öyle, dedim ve başka bir şey yok ».
IV
Şimdiden daha sakin hissediyor: «Efendim
Haykırdım hanımefendi yalvarırım istiyorum
Lütfen kusura bakma
ama dikkatim tamamen uyanık değildi
ve araman çok belirsizdi…»
Sonra kapıyı ardına kadar açtım:
daha fazla karanlık yok
V
Uzaya bakıyorum, karanlığı keşfediyorum
ve sonra zihnimin dolup taştığını hissediyorum
fikirler çetesi hangi
daha önce başka hiçbir ölümlü onlara sahip değildi
ve özlem duyan kulaklarla dinle
«Leonora» bazı fısıldayan sesler
daha fazla fısıldama
VI
Gizli bir korkuyla odama dönüyorum
ve solgun ve huzursuz olanı dinle
daha güçlü vuruş;
“Bir şey, diyorum kendi kendime, camımı çalıyor,
anla, gizemli işareti istiyorum
ve bu insanüstü ıstırabı yatıştırın »:
rüzgar ve başka hiçbir şey!
VII
Ve pencere açıldı: yuvarlanmak
Sonra tapan bir kuzgun gördüm
başka bir çağın kuşu gibi;
daha fazla tören yapmadan odalarıma girdi
görkemli jest ve siyah kanatlarla
ve bir büstün üzerinde, lento üzerinde, Pallas
tünemiş ve başka bir şey yok.
VIII
Gülen kara kuşa bakıyorum
Mezarı ve ciddi kıtasından önce
ve onunla konuşmaya başladım
alaycı bir niyet olmadan olmaz:
«Ey kuzgun, ey saygıdeğer çağdışı kuş,
Plütonik bölgedeki adınız nedir? »
Kuzgun “Asla” dedi.
IX
Bu durumda, grotesk ve nadir ikili
bu kadar net duyunca şaşırdım
telaffuz edilecek böyle bir isim
ve korktuğumu itiraf etmeliyim
Sanırım daha önce hiç kimse zevk almamıştı.
bir büstün üzerine tünemiş görmek için bir kuzgunun
böyle bir adla: “Asla”.
X
Sanki o aksana dökmüşüm gibi
ruh, kuş sustu ve bir an için değil
tüyler çoktan hareket etti,
“Diğerlerim kaçtı ve bana yetişti
yarın gecikmeden ayrılacağını
umut beni nasıl terk etti »;
dedi kuzgun: “Asla! »
XI
Çok net dinlemeye bir yanıt
Gizli bir endişe duymadan kendi kendime söyledim,
“Bu daha fazlası değil.
Talihsiz bir ustadan ne çok şey öğrenmiş,
kaderin inatla zulmettiği
ve tuttuğu tek nakarat için
asla, asla! »
XII
Yüzümü dönene kadar koltuğumu yuvarladım
kapının, büstün ve kahinin
kuzgun ve sonra zaten
yumuşak ipeğin üzerine uzanmak
Fantastik rüyalara daldım,
her zaman ne söyleyeceğimi düşünüyorum
asla, asla
XIII
uzun süre öyle kaldım
o garip uğursuz kuş
durmadan bakmak,
kadife divanı işgal etti
birlikte otururuz ve yasımda
Ella’nın asla bu katta olmadığını düşündüm.
Daha çok işgal ederdim.
XIV
Sonra bana yoğun hava gibi geldi
yanan tütsü kokusuyla
görünmez bir sunağın;
ve hararetli seslerin tekrarladığını duyuyorum:
“Leonor’u unut, nepenthes iç
unutulmayı ölümcül kaynaklarında iç »;
dedi kuzgun: “Asla! »
XV
«Peygamber, dedim, diğer çağların mülahi
Kara fırtınaları fırlatan
benim hatam için burada
Bu hüzün yurdunun konuğu,
Söyle, karanlık gecenin karanlık yumurtası,
sonunda acıma bir merhem olacaksa »:
dedi kuzgun: “Asla! »
XVI
«Peygamber, dedim ya da şeytan, bahtsız kuzgun
Allah için, benim için, acı acım için,
senin ölümcül gücünle
söyle bana Leonora
Sonsuz şafakta tekrar göreceğim
meleklerden mutlu olanın yaşadığı yer »;
dedi kuzgun: “Asla! »
XVII
“Böyle bir söz son olsun
plütonik nehre döner,”
Bağırdım: “Artık geri gelme,
iz bırakma, tüy bırakma
ve ruhum yoğun bir sisle sarılmış
Sonunda seni bunaltan ağırlıktan kurtul! »
dedi kuzgun: “Asla! »
XVIII
Ve hareketsiz karga, kasvetli ve acımasız
Her zaman büstteki Pallas’ı takip edin
ve fenerimin altında,
halıda pis bir leke bırakır
ve şeytani bakışları hayretler içinde…
Ey! Yaslı ruhum gölgesinden
Yayınlanacak? Hiçbir zaman!
(Carlos Arturo Torres’in çevirisi)
Yaşadığım Boğaziçi Anılar, Öyküler
Tarihten bugüne boğaziçiyi, yalıları, doğayı ve kültürünü anlatır.
Uzun birkaç yüzyıl dünya haritasının önemli bir bölümüne hükmetmiş ve beşyüz yıl boyunca, onun kalp şehri İstanbul’a sahip olmuş olan Osmanlı, bunların her ikisini, bütün tadı ve olanca bereketiyle yaşamıştır. Ama bugünün aklıyla, onun önemli bir eksiğini farkediyoruz: Hem o devlet, hem bu şehir, hiçbir bahiste tam olarak yazılmamıştır. Yazanlar da çok özet geçmiştir. Yaşanmış, ama yazılmamış bir medeniyet. Bir yüzyılı aşkın zamandır etkisi artan Batı anlayışı içinde, geçmişe artık daha bir “yerleşik hayat” ölçüleriyle bakıyor, inceliyor ve birçok konuyu ilk defa kağıda ve kaleme geçirmeye başlıyoruz. Bugüne dek özel çabam, büyük ve renkli İstanbul’u, yazmak ve yazdırmak telaşı olmuştur. Kolay çürür, çabuk yanar tahta evler bitmeden, iyice yaşlanmış çınarlar bütün bütüne çökmeden, eskiyi bilenler, birer birer yitmeden… Bu kitabın birkaç özelliği var: Önce, içindeki bahisler, uzun uzun etütler değil. Hatıra yanı ağır basan gözlemler. İkincisi, yazarın Boğaziçi’nin yabancısı olmayışı. Kitabına konu olarak aldığı yalılar, ağaçlar, kuşlar ve çiçekler gibi, kendisi de aynı masal ikliminin bir ürünü, çiçeği ve mensubu olan, bir Boğaziçi hanımefendisi. Okuyucuya sundukları da, gördüğü, tattığı ve hatırladığı her şey. Bu niteliklerinin bir toplamı olarak, isim babalığımla, size değişik ve kadri bilinmesi gereken bir şey sunuyor: Yaşadığı Boğaziçi’ni.
-Çelik Gülersoy
Grimm Masalları
Grimm Kardeşler olarak da bilinen Jakob Grimm (1785-1863) ve Wilhelm Grimm (1786-1859) tarafından derlenen masallar Alman edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Külkedisi, Parmak Çocuk ve Cesur Terzi gibi dünya çapında ün salmış ve günümüzde hemen her çocuğun dinleyerek büyüdüğü bu masallar aslında Alman halkının gelenek ve göreneklerinin temelini oluşturan hakikati içeren tarihi belge niteliği taşıdığı düşünülerek derlenmiş.
Kaplanı Uyandırmak – Travmayı İyileştirmek
“Kaplanı Uyandırmak” bize travmaya dair yeni ve umut dolu bir bakış açısı sunuyor. Kitapta insan, içgu¨du¨sel kendini iyileştirme kapasitesi ve doğuştan gelen bu kapasiteyi kullanacak entelektu¨el zekayla donatılmış eşsiz bir varlık olarak göru¨lu¨yor. Sorulup cevap bulunan ilgi çekici bir soru da yok değil: Vahşi doğada su¨rekli tehdit altında yaşamakta olan hayvanlar neden nadiren travmatize olurlar? Vahşi hayvanları travma semptomlarına neredeyse tu¨mu¨yle bağışık hale getiren dinamikler anlaşıldığında, insanoğluna ilişkin travmanın gizemi de ortadan kalkıyor.
“Kaplanı Uyandırmak” travma semptomlarını ve onları iyileştirmek için gerekli adımları standartlaştırıyor. İnsanlar genellikle sıradan göru¨nen deneyimlerden dolayı travmatize oluyorlar. Okuyucu burada, hayata dair boğucu olaylara karşı verdiğimiz tepkileri yöneten, örtu¨k olmakla birlikte gu¨çlu¨ du¨rtu¨lere ilişkin rehberli bir tura çıkarılmış gibi gezdirilmekte. Bunu gerçekleştirmek için ise bedensel algılarımıza odaklanmamıza yardımcı olan bir dizi egzersizden faydalanılıyor. Bu algılara ilişkin farkındalığın artırılmasıyla da travma iyileştirilebiliyor.
Zeki Demirkubuz – Yönetmen Sineması
Yeni nesil Türk sinemacılarından Zeki Demirkubuz’un sinematografisi, kesif bir acı, hınç, mağlubiyet, daha az kesiflikte de kayıtsızlık, nihilizm ve arabesk-kitsch karışımı bir görünüm sunar. Yılmaz Güney-sonrası bir çizginin şekillendirdiği bu hissiyat, yönetmeni adeta pasif hırçın bir psikolojinin içine sürükler, felsefi manada kötü’nün dünyasının tasviri ve temsili adına gerçek hayatta bir varoluş oluşturmanın bununla yüzleşmeden geçtiğinin altını çizer.Sinemada varoluşçuluğu öne alarak ama buna Dostoyevskiyen-Marksist bir renk vermeyi deneyerek dramatize etmeye girişen yönetmen, kişi ve toplum diyalektiği veya uyuşumunda insanın başına gelen adeta değişmez kader gibi olayların toplumu şekillendirdiğini ve her katmanda sömürü etiğinin cari olduğunu savunur.Zeki Demirkubuz’la söyleşi:“Dostoyevski olmasaydı, edebiyat olmasaydı sinemacı olmazdım”
Uçuşa Başlangıç – Uçak ve Uzay Mühendisleri İçin
Havayolu işletmesinde ve havacılık tasarım ve imalat sanayisinde son yıllardaki hızlı gelişmeye ve ülkemiz insanının bu alanlardaki büyük ilgisine karşılık ne yazık ki havacılığa ilişkin Türkçe kaynak neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu konudaki talepler sıklıkla dile getirilmektedir. Bu kitap tercümesi, ihtiyaca yönelik atılmış bir ilk adım olarak nitelendirilebilir.
J. D. Anderson ‘un son olarak 7. Basımı yapılmış olan kitabı “Introduction to Flight” çok uzun yıllardır tüm dünyada geniş biçimde kullanılan bir kaynak kitap olma özelliği taşımaktadır. Yazarın, ilk basımın ön sözündeki kelimeleriyle bu kitap hava-uzay mühendisliğine teknolojik ve tarihsel bakış açılarından bir giriş mahiyetindedir. Hava-uzay mühendisliğini tanımaya çalışan lise son sınıf öğrencilerine, mesleği tanımaya çalışan üniversite birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine, meslek hakkında daha geniş bakış açısı elde etmeye çalışan lisans-yüksek lisans öğrencilerine ve mesleğin esasları ve tarihsel geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen çalışan mühendislere hitap etmektedir.
Anglo-Amerikan Eğlence Endüstrisinde Televizyon Program Formatları
Türkiye, 1990’lı yıllarla birlikte, daha çok tecimsel bir paradigmada şekillenmiş olan ticari yayıncılık girişimleri ile tanışmış, ticari televizyon kanalları, izleyicilerin pek alışık olmadığı yeni televizyon program formatlarını ekranlara taşımaya başlamıştır. Türkiye’de, ticari televizyon yayıncılık sektörü, küresel medya pazarı için oldukça çekici bir sektör haline gelmiştir. Küreselleşme eğilimleri ile iç içe geçmiş bir yapıda gelişen ticari yayıncılıkta, bazı televizyon program formatları televizyon izleyicisinden büyük ilgi görmüştür. 1998 yılında, Who Wants to Be a Millionaire? adlı formatla başlayan süreçte, uluslararası televizyon endüstrisi, televizyon program formatlarının başarısına tanıklık etmiştir. Aslında, ticari bir süreç olarak medya ürünle-rinin ve markalarının isim hakkının kullanılması ya da kiralanması pratiği yeni bir pratik değildir, ancak, bu pratiğin medya sektöründe yaygınlık kazanması görece yenidir. Bu kitap, Anglo-Amerikan eğlence endüstrisinin vazgeçilmez bir unsuru haline gelen uluslararası televizyon pro-gram formatlarının küresel pazardaki başarısını garantileyen prodüksiyon aşamasına odaklanmış ve bu görece yeni pratiği, prodüksiyon aşamasının detaylarıyla birlikte, gözler önüne sermeyi amaçlamıştır.