İm Bilse Er Ölmes – Nâzım Hikmet ile Don Quijote’nin Arzu Serüvenleri
Ölümsüz gençliğin şövalyesi
ellisinde uydu yüreğinde çarpan aklına,
bir Temmuz sabahı fethine çıktı
güzelin, doğrunun, haklının:
önünde, şirret, aptal devleriyle dünya,
altında mahzun, fakat kahraman Rosinant’ı.
Nâzım Hikmet
Nâzım Hikmet, köşeye sıkışmış hissettiği anlarda kimlere, hangi kahramanlara öykünüyordu, sığınıyordu? En önemlisi, adına şiir yazdığı Mahzun Yüzlü Don Quijote, bu kahramanlardan biri miydi? “Bunları onun düşünüp duyumsadığı kadar bilmek mümkün değil ama bunun yapıtları yardımıyla düşünülmesinde sayısız yarar umanlardanım ben de,” diyen Mahmut Temizyürek’in bu bakışı bizi kitap boyunca pek çok çağrışıma itiyor.
Nâzım Hikmet’in yaşamı çetin bir tren yolculuğuysa eğer –hem de en çetini, Sibirya Ekspresi belki– her istasyon, şairin yeldeğirmenlerine karşı mücadele verdiği bir uğraktır. Mahmut Temizyürek de aynı kompartımanda yola koyuluyor. Uzun güzergâh boyunca Dostoyevski’yi, Kaşgarlı Mahmud’u, Girard’ı, Vico’yu, Foucault’yu ve daha nicelerini yoldaş seçiyor kendine. Yolculuk sırasında dostluklar kuruyor, münakaşalara giriyor. Bunu yaparken, bir çağrışım zinciri boyunca ilerleyip Türkçe’nin ve edebiyatın sınırlarına dek gidiyor; bizi de yanında götürüyor.
İlk Kan – (Rambo Karakterini Oluşturan David Morrell)
İlk Kan (First Blood)” adlı romanıyla “Rambo” karakterini oluşturan Kanada doğumlu ABD’li yazar David Morrell, “Rambo’nun bu kadar uzun süre gündemde olacağını hiç kimse öngöremezdi” dedi.
Rambo “İlk Kan” adlı kitabıımızla doğdu ve aynı adlı film ile sinema tarihinin en meşhur karakterlerinden biri haline geldi. Rambo’nun bu kadar ünlü olacağını düşünmemiştik.
Morrell: “Rambo; tıpkı Sherlock Holmes, Tarzan ve James Bond gibi 20. yüzyılın en ünlü karakterlerinden biri. Şimdi, bu karakter, Rambo 4 ile yeni yüzyıla taşınıyor ve bu filmle birlikte yeni bir tartışma başlıyor. ‘İlk Kan’ adlı romanım 1972’de yayımlandı ve her zaman, dünya çapında yeni baskıları yapıldı. 36 yaşına giren bu kitabı dünya çapında duymayan kalmadı. Kitap 26 dile çevrildi. Daha ilk Rambo filmi çekilmeden çok zaman önce lise ve üniversitelerde okutuldu. Rambo’nun bu kadar uzun zaman gündemde olacağını hiç kimse öngöremezdi. Bu sebeple bazen kendimi Rambo’nun babası olarak görüyorum. Çocuklar ana-babanın kontrolü dışında büyürler ya Rambo da tıpkı böyle kendi yolunu çizdi.”
Aşk Mektupları
Simone de Beauvoir, bir Amerika seyahatinde yazar Nelson Algren’le tanışır. Bu kıtalararası aşk, ağırlıklı olarak mektuplarla yirmi yıldan uzun sürer. Beauvoir tüm zorluklarına ve kalp kırıklıklarına rağmen, aşkına ve Algren’e ömrü boyunca sadık kalır.
Ancak Aşk Mektupları yalnızca bir aşkın hikayesini anlatmakla kalmıyor, bu iki yazarı her yönüyle tanımamızı da sağlıyor: yaşantıları, kitaplarının yazım süreçleri, entelektüel çevreleri, okudukları kitaplar ve dünyaya bakış açıları… Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden Beauvoir ve Algren’in mektupları hem dünya edebiyatına hem de Fransız siyasi ve entelektüel çevresine mercek tutuyor. Camus’den Capote’ye, Giacometti’den Sartre’a, Koestler’dan Wright’a pek çok yazarın altın çağını yaşadığı bir döneme birinci ağızdan tanıklık edebiliyoruz.
Paraşütün Ne Renk ?
Dünyanın en popüler iş bulma kitabı, iş arayanlara ve kariyer danışmanlarına en güncel ve gerekli bilgileri sunuyor. Bugünün zorlayıcı iş bulma koşullarında içinde olduğu zamana göre güncellenmiş “Paraşütün Ne Renk?” size en çok ihtiyacınız olan bilgileri sağlıyor.
Ekonomik krizler, zorlayıcı iş koşulları çok yakın bir gelecekte çok daha fazla iş değiştirmemizi gerekli kılacaktır. Her işi arama süreci en iyi koşullarda ve bilgelikle yapılandırılmalıdır. Richard N. Bolles tüm okurlarına destek, bilgi, bilgelik ve cesaret sağlıyor. Kitabın içerisinde bulacağınız alıştırmalar ve sosyal medyaya yönelik önerileriyle fark edilmeniz için gerekli olan tüm araçlara sahip olabilirsiniz. İş arama sürecinin tüm ayrıntılarını öğrenebilir ve hayal işinize ulaşmak için gerekli adımları atabilirsiniz.
Ekspresyonistler – ARTBOOK
Kricher ile Pechstein‘in Köprü akımı, Kandinsky‘nin Mavi Atlı grubu, Grosz ile Dix‘in Yeni Nesnelciliği. Bunlara ek olarak, Nolde‘nin öne çıkan soyutçuluğu, Franz Marc ile August Macke‘nin renk tutkusu, Javlensky‘nin incelikli üslubu, Feininger‘in şiirsel renk kullanımı, Paul Klee‘nin resim araştırması, Max Beckmann‘ın keskin zarafeti. 20. yüzyılın başlangıcında, Birinci Dünya Savaşı‘nın dehşeti yaşanırken karşı karşıya gelen Almanya ile Avrupa‘da, resim ve heykel gibi betimleme sanatlarının yanı sıra sinemada, müzikte ve tiyatroda da Alman Ekspresyonizminin vurgusu hissedilir. Özellikle toplumda genel kabul görmüş biçimlere ve geleneklere bir kaşı duruş niteliği taşıyan bu akım, yaratıcı sanatçılarla, yeni bir düzenin ve yeni bir insanın yaratılmasında etkili olur.
Aydınlıktan Karanlığa – Karanlıktan Aydınlığa / Masalın Aslı
Masalın Aslı birbirini izleyen 10 masaldan oluşur. İlk 6 masalın yer aldığı 1.bölüm “Aydınlıktan Karanlığa” başlığını taşır. 4 masalın yer aldığı 2.bölüm ise “Karanlıktan Aydınlığa”.
Masalları bir çocuk anlatır. Anlatmadan önce de masalı dinleyebilmenin ilk koşulunu açıklar, masalı on kişi dinlemek zorundadır. İkinci koşulsa masalı her öğrenenin on çocuğa daha anlatmasıdır.
Adem’in Kekliği ve Chopin
Galeri denilen yer üç tane salon. Biz birinin işini bitirince gidiyoruz. Haftaya kalmadan diğer salon için çağırıyorlar. İş kolay, hem de makara yapıyoruz. Hasan’la tıkır mıkır çalışıyoruz. İşte böyle çalışırken ben O’nu gördüm.Beyaz bir elbise giymiş, boynuna kırmızı bir şey sarılı, yürümüyor, sanki uçuyor. Geldi salonun en dibindeki resme bakmaya başladı. O resme bakıyor, ben O’na bakıyorum. Ne kadar baktık bilmiyorum, Hasan gelip koluma vurdu.
– Bora Bey seni çağırıyor.
“Geliyorum,” deyip kafamı çevirdim ki, O gidiyor.
Yozgat’tan Ankara’ya gidenler, Ankara’dan Yozgat’a dönenler… Böcüklü saksılar, hayırlı kısmetler, Pabrikalar, yevmiya hesabı yapan ırgatlar, usul aksak evlerine varanlar, perzulaya yumulanlar, kalbi taş olanlar, dudakları kıpır kıpır diyeşet okuyanlar, essahlı konuşanlar… Oy oyy Doktur melhamı yok mu bunun? Bozkırda Altmışaltı’yla tanıdığımız, iyimser ve insancıl Mustafa Çiftci dünyasının ilk örnekleri. Adem’in Kekliği ve Chopin, Çiftci’nin ilk hikâye kitabı…
Yeni Defterler
Yeni Defterler kitabı, Ece Ayhan’ın Avrupa’da (Berlin’de) ve özellikle İsviçre’de (Zürih’de, Lozan’da) 1974 Ekim ayından başlayarak yazdığı dipyazıların bu kez tümünden oluşuyor. Kitap iki bölümdür. Bir çeşit anı ya da günce denebilecek olan bu kitapta Ece Ayhan’ın çizdiği resimler de var. İşte İsviçre’de yaklaşık 2,5 yıl bulunmak durumunda kalmış bir yazarın izlenimleri…
Kognitif Nörobilimler
Bu kitap, aslında (alışılmamış geniş kapsamı nedeniyle) küçük bir kütüphanedir. Türkiye’nin bilim sistemi içinde yaratılmış olan bu kitap, yeni bir neslin heyecanını, kalitesini ve çalışkanlığını yansıtıyor. Belki de bir gün bu kitabın tercümelerini başka ülkelerin kütüphanelerinde ve başka ulusların genç insanlarının elinde göreceğiz.
Bu kitaptaki bölümler çeviri ya da letiratürdeki makalelerden yapılan derlemeler olmayıp, yazarların deneyimlerine, araştırma bulgularına ve sentezlerine dayanan özgün makalelerdir. “Kognitif Nörobilimler” kitabında, beyin ve onun kognitif fonksiyonlarının anlaşılmasını ve temel bilim çalışmaları sonucunda elde edilmiş olan bilgilerin uygulamaya geçirilmesini sağlayacak bilgiler sunulmaktadır.
Kökler: İngiliz Futbolunun Yakın Tarihi
Hollanda futbolunu ve kültürünü incelikle anlatan Harika Portakal’ın yazarı David Winner’dan bu kez yakın İngiliz futbol tarihine ışık tutan bir kitap: KÖKLER.
İngiltere’nin Dünya Kupası’nda başarısız sonuçlar almasının arkasında yatan sebep ne? Roy Keane ile asla karşılaşmamış ancak hafif piyade tugayı teyakkuzunda ölen asker arasında nasıl bir bağlantı var? İngiltere’nin ruhu üzerinde çamurun ve ıslak meşinin ne gibi bir önemi bulunuyor?
İşte İngiliz futbolunu ilgilendiren bu ve bunun gibi sorulara sıradışı ve eğlenceli bir yaklaşımla yanıt bulan Winner, İngilizliğin ve sürekli devinim içinde olan futbolun ruhunu benzersiz üslubuyla anlatmayı başarıyor.