Biçimin İşlevi
Biçimin İşlevi, tekrarlama ve farklılaşmaya dayanan yeni bir biçim kuramı önerir. Bu kuram, mimarlığı, çevreyle ilişkimize hükmeden özcü yaklaşımlardan sıyırmayı ve yapıları, giderek karmaşıklaşan çevremizi tanımlayan neden ve unsurların çeşitliliği içinde değerlendirmenin, “maddesellik” fikrini hem fiziksel hem de fiziksel olmayanı kapsayacak şekilde genişletmekle mümkün olacağını savunur. Bu aynı zamanda, yapılı biçimlerdeki işlevin yukarıdan aşağı doğru inen bir neden-sonuç ilişkisi içinde değil, çeşitli girdiler arasında çalışan bir çapraz işlem olarak kavramsallaştırılmasına olanak tanıyarak, onu matematik, biyoloji ya da bilgisayar bilimlerinde anlaşıldığı şekliyle kurgular. Kurgulamayı, biçimler ile onların tamamlayıcı parçaları ve bağlamı arasındaki karşılıklı etkileşime yardımcı olan bir çapraz işlev olarak tanımlayan Biçimin İşlevi, bu parçaların ya da maddi sistemlerin duyusal istekler ile üretim ve teknikle ilgili konular da dahil olmak üzere bir dökümünü ortaya koyar, bunların yenilikçi biçimler meydana getirmek için nasıl kurgulanacağını çözümler. Bu maddi sistemleri farklı şekillerde tekrarlayıp birleştirerek ve çeşitli konuları işin içine katarak, farklı algı ve etkiler veren benzersiz hibrit kurgular meydana getirmek için bir çapraz işlemin nasıl kullanılabileceğini gösterir.
Adriyatik’te Korsanlık – Osmanlılar, Uskoklar, Venedikliler (1575-1620)
16. yüzyılın başlarından itibaren Adriyatik’te saldırılarını arttıran Uskoklar ve onların Osmanlı hedeflerine yönelttikleri saldırılar, Adriyatik’te Osmanlı korsanlığının doğmasına ve Uskoklar kadar onların yardımcısı olduklarına inandıkları Venediklilere yönelmesine yol açmıştı. Bu durum ise korsanlık hareketlerinin ortaya çıkmasına ve giderek önem kazanmasına sebep oldu. Hatta Adriyatik’in dışında da olsa gerek Mağribli ve gerekse Moralı Osmanlı korsanlarının Adriyatik’e girerek buradaki ticaret ve korsanlık hareketlerine katılmışlardı.
Prof. Dr. İdris Bostan, Batılı tarihçilerin şimdiye kadar korsanlar üzerine sadece kendi arşivlerindeki belgelere dayanan araştırmalarına ek olarak Osmanlı arşivlerini de kullanıldığı, alanında bir ilk olan Adriyatik’te Korsanlık kitabını Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’ndeki çalışmalarının yanı sıra, muazzam Osmanlı belgeleri külliyatına sahip Venedik ve İspanya arşivlerindeki Osmanlı belgelerini inceleyerek kaleme aldı.
Batılılar tarafından “haydut” olarak gösterilen Osmanlı korsanlarının yanlış tanıtıldığını belirten, Osmanlı korsanları hakkındaki imajın düzetilmesi gerektiğini belirten İdris Bostan Adriyatik’te Korsanlık kitabında; Osmanlı Devleti’nin korsanlığa bakış açısı, Adriyatik’teki politikası, Venediklilerin korkulu rüyası haline gelen Novalı Levendler, Osmanlılara karşı yapılan ittifaklar, İnebahtı Savaşı gibi birçok konuyu ilk defa günyüzüne çıkarılan arşiv kaynaklarından istifade ederek ayrıntıları ile anlatılıyor.
Avrupa Tarihinin Oluşumu
-Avrupa tarihi, bir özgürlükler tarihi midir?
-Şehirler, neden medeniyetlerin ana yataklarıdır?
-Avrupa uygarlığının dünyaya kazandırdıkları ve sorunları nelerdir?
-İslâm medeniyeti atlanarak Avrupa tarihi neden anlaşılamaz?
-Medeniyetlerin yaratıcı dinamikleri nasıl harekete geçirilebilir?
Yaşayan en büyük tarihçilerden William McNeill, bu kitabında, Avrupa tarihinin oluşumuna ilişkin geliştirilen yaklaşımları “yıkıyor” ve alternatif bir Avrupa tarihi okuması öneriyor. McNeill, bu küçük ama önemli çalışmasında, tarihi, “eski çağ”, “orta çağ” ve “yeni çağ” şeklinde tasnif eden ve Avrupa tarihini, özgürlükler tarihi olarak gören ilerlemeci, dolayısıyla Batı-merkezci tarih yaklaşımının anlamsızlığını gösteriyor.
McNeill, tarihi, medeniyetler tarihi; medeniyetler tarihini de, “merkezî şehirler”in teşekkülü olarak izah ediyor. Avrupa tarihinin oluşumunda anahtar rolü İtalyan şehir devletlerinin oynadığını ve Avrupa’da geliştirilen düşünce, sanat, siyaset, ekonomi ve teknoloji atılımlarının tohumlarının İtalyan şehir devletlerinde atıldığını vukûfiyetle ortaya koyuyor.
McNeill’in çalışmasının bir başka dikkat çekici yanı da, hem Endülüs medeniyetinin, hem de Osmanlı medeniyetinin Avrupa tarihinin oluşumunda oynadığı role hakettiği yeri veren ilk çalışmalardan biri olmasıdır. McNeill’in önerdiği medeniyet eksenli tarihyazımı yaklaşımı, sadece Avrupa tarihi için değil, bütün dünya tarihi için ufuk açıcı yeni imkânlar sunuyor.
William H. McNeill Yaşayan en büyük tarihçilerden. Chicago Üniversitesi’nde tarih profesörü. The Journal of Modern History dergisinin editörü. Tarih araştırması’na medeniyet perspektifini yeniden ve başarılı bir şekilde uyguladı.
Orta Çağ Bilim Tefekküründe Türklerin Yeri
Türk Kültüründen Görüntüler Dizisi japonya’daki önemli bir uluslararası sergiye 1985 yılında Türkiyemizin de katılması vesilesiyle Türk kültürünü ve Türklerin dünya uygarlığına katkılarını tanıtmak maksadıyla hazırlanan birtakım kitapçıklara geri gitmektedir. Bu kitapçıkların bazısı ERDEM dergisi için hazırlanan makalelerden aynen alındı. Merkezimiz, bu örneklerden esinlenerek yeni bir yayın dizisi kurmanın uyun olacağını düşündü ve dergimiz ERDEM’de makale olarak çıkan yazılardan bu maksada uyanlarının ayrıca çoğaltılarak ya da genişletilerek müstakil broşürler halinde ve büyük sayıda yayınlanmasını kararlaştırdı.
Bu dizimizin kültürümüzün hem daha iyi tanınmak üzere incelenmesi ve hem de daha geniş kapsamlı olarak tanıtılması işinde yardımcı olacağını ummaktayız.
Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar
Türkiye’de kültür ve edebiyat tarihi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal, çok uzun yıllar üzerinde çalıştığı bu eserinde, orijinal ve el değmemiş sayısız arşiv malzemesi kullanmıştır. 1604-1909 tarihleri arasında, başta İstanbul olmak üzere Bursa ve Edirne’ye ait 3000 civarında mahkeme defterinin taranmasıyla elde edilen 200’e yakın sahaf terekesi yanında birçok arşiv vesikası da kullanılarak Osmanlı dönemindeki sahaflık ve kitap ticareti aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Osmanlı sahaflığının XVI. yüzyıldan itibaren yaklaşık dört asırlık tarihini inceleyen bu eser, sahaflığın Ortaçağ İslâm dünyasındaki yerini ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşadığı gelişme sürecini derinlemesine inceleyen ilk monografik çalışmadır. Müstakil bir meslek grubu olarak sahaflığı ilk defa ele alan bu çalışma, bünyesinde bir meslek grubu için yapılan ilk indeks denemesini de barındırmaktadır.
Osmanlı kültür hayatında sahafların yeri, sahafların kitap temin etme süreçleri, zengin bir esnaf kolu olarak sahafların ekonomik durumları, sahafların müşterileri, kitap fiyatları, kitap müzayedeleri, kitap kültürünün oluşmasında ve yaygınlaşmasında sahafların yanı sıra hattat, müstensih ve mücellidlerin rolleri, yabancılara kitap satışı gibi konuları ele alan bu kitap, Osmanlı’nın 400 yıllık karanlık kitap tarihine ışık tutmuş, kültür tarihimizin çok önemli bir eksikliğini ortadan kaldırmıştır.
Sultanın Casusları – 16. Yüzyılda İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları
“Akdeniz dünyasındaki siyasi gelişmeler, korsanlık faaliyetleri gibi konularda gerçekleştirdiği ilmî çalışmalarla öne çıkan isimlerden olan Emrah Safa Gürkan’ın elinizdeki kitabı, imparatorluk çağının doruk noktası olarak genel kabul gören XVI. asırda casusluk ve karşı istihbarat meselesini, orijinal yerli ve yabancı belge ve kitabî kaynaklara dayalı olarak incelemekte; çok az ciddî çalışmaya konu olmuş haber alma “ameliyesi” hakkında doyurucu sayılabilecek ilginç bilgiler sunmaktadır.”
Aşçıbaşı – Bir Osmanlı Subayının Yemek Kitabı
Mülazım Mahmud Nedim Efendi’nin eğlenceli üslubuyla Aşçıbaşı’nda altüst böreğinden peynirli katmere, ekşili loğusa çorbasından “onbilet”e, asideden kapuskaya, zeytinyağlı enginardan deniz kestanesi salatasına, hoşmerimden delioğlan sarığına kimi artık unutulmuş 315 yemeğin birbirinden ilginç tarifi yer alıyor.
Yüzyıl öncesinin tatlı diliyle eski tatlar.
Köle Gemisi – İnsanlık Tarihinde Bir Yolculuk
15. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılın sonu arasında yaklaşık 400 yıl süren Atlantik köle ticare¬tinde 12,4 milyon insan köle gemilerine yüklenip Atlantik üzerinden, binlerce kilometreye yayılmış yüzlerce teslim noktasına taşındı. Dehşet yolu boyunca 1,8 milyon insan ölmüş, cesetleri güverteden aşağı boca edilerek gemilerin peşinden ayrılmayan köpekbalıkla¬rına yem olmuştu. Sağ kalan 10,6 milyon kölenin çoğu katil plantasyon düzeninin vahşi ortamına atıldı, orada akla hayale sığmayan her türlü direnişi göstermeyi öğreneceklerdi.
Atlantik köle ticaretinin hikâyesi çoğunlukla plantasyonlar üzerinden anlatılmıştır. Bu vahşi sisteme katılıncaya kadar olanlar çok az bilinir. Bu kitapta okuyacaklarınız yeni bir köle ticareti tarihi. Konuya farklı bir bakış açısından, köle gemisinin güvertesinden bakan bir anlatı. Bu kitap size plantasyonların, yani köle yapılan insanların bu devasa üretim çarkında yok olup gitmelerinin hikâyesini değil, Afrika kıtasında nasıl, kimler tara¬fından kaçırıldıklarından başlayarak bitmek bilmeyen Atlantik Okyanusu Geçişi sırasında “köle gemisi”nde neler yaşandığını anlatıyor.
Tarihçi Marcus Rediker kaptanların seyir defterlerine düştüğü kayıtlar, görgü tanığı nizcilerin ve kölelerin anlatıları, mahkeme kayıtları yardımıyla bu tüyler ürpertici dramın yaşandığı “köle gemisi”ne binmemizi, onlarla birlikte bitmek bilmeyen bu dehşet rota¬sında yelken açmamızı sağlıyor.
Ağustos Işığı
William Faulkner, kendine özgü anlatım teknikleriyle 20. Yüzyıl edebiyatını derinden etkilemiş bir yazar. Önceleri bu yüzyılda Amerika’da yaşamış en büyük yazar olarak kabul edilirken, zaman içinde onu çağımızın en büyük romancısı sayanların sayısı artmaya başlamıştır.
Ağustos Işığı’nda Faulkner, Amerikan toplumunda yaşanan zenci sorunu, bireyin modern toplumdaki yalnızlığı ve kimliğini oluşturamayan köksüz insanın dramı gibi temaları dünya edebiyatının en ileri teknikleriyle ele alır. Babasında zenci kanı bulunduğu ileri sürülen beyaz tenli Joe Christman’ın çevresinde gelişen roman, çağımızın şimdiden klasikleşmiş yazarı Faulkner’in başeslerinden biridir.
Kafkas Fatihi Özdemiroğlu Osman Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa’nın siyasî kariyeri Kanunî Sultan Süleyman çağında (1522-1566) babası Özdemir Paşa’nın yanında Mısır’da başlamıştır. Henüz çocuk denecek yaşlarda küçük vazifelerde bulunduktan sonra babasının 1560’da ölümüyle Habeşistan Beylerbeyliği’ne tayin edilmiş, sonrasında patlak veren Zeydî ayaklanması (1567) onun Yemen Beylerbeyliği’ne getirilmesini sağlamıştır.
Ayaklanmanın bastırılıp, kaybedilen yerlerin geri alınmasından sonra mazulen geldiği İstanbul’da bir yıl kaldıktan sonra, önce Lahsa (1571) ve Basra (1574) akabinde (1576) Diyarbekir Beylerbeyliği yapmıştır.
III. Murad devrinde başlayan (1578) Osmanlı-Safevî savaşlarında Şark Serdarı Lala Mustafa Paşa’nın yardımcısı olarak bulunmuş, Çıldır ve Koyun-geçidi savaşlarında; Tiflis ve Şirvan fetihlerinde büyük hizmetleri olmuştur. Serdar Anadolu’ya dönerken Osman Paşa vezaretle Şirvan’da kalmıştır. Bu 5 yıllık süreçte İranlılarla girdiği muharebeleri başarıyla yürütmüş ve Şirvan’daki son muharebesi olan 1583 Meşaleler Şavaşı’yla tarihe geçmiştir.
Birbirinden parlak zaferlerin ardından İstanbul’a çağrılan Osman Paşa, sadaret makamına tayin edilmiştir (1584). Bir yıl sonra Safeviler üzerine seferle vazifelendirilmiş ve bu sefer sırasında Tebriz’in alınmasından sonra vefat etmiştir.