Kuantum Elektrodinamiği / KEDİ: Işık ve Maddenin Tuhaf Kuramı
“Fiziği yalınlıkla sunmaktla ünlü olan açıklama ustasından bir gövde gösterisi daha.”
John Roch, The Times, Yazın eki
“Konunun ana mimarlarından birisi olan Feynman 20. yüzyıl fiziğinin birkaç bağımsız zaferinden birini açıklamakta harikalar yaratıyor.”
The New York Times Kitap inceleme eki
“Kuantum elektrodinamiği ya da kısaca KEDİ, ışık ve elektronların nasıl etkileştiğini anlatan ‘tuhaf kuram’dır. Bu kuram Richard Feynman ve meslektaşları sayesinde aynı zamanda fiziğin kesinlikle bilinen ender kısımlarından birisi olmuş ve her türlü denemeden başarıyla çıkmıştır. Feynman’ın en çok satan anıları olan Eminim Şaka Yapıyorsunuz Bay Feynman, usta fizikçinin üstün bir yazar da olduğunu ortaya koymuştur. Güzelliği berraklığında olan bu konferans dizisinde de KEDİ’ye eksiksiz bir giriş yapmaktadır. Nobelli fizikçi Feynman özgün olmaktan kendisini alamamakta, bu canlı, hayranlık veren kitapta (oluşmasına belirli katkılarda bulunduğu) ışığın kuantum kutamını sıradan insanlara anlatmaktadır.”
New Yorker
Beni Öp Sonra Doğur Beni
BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
CEMAL SÜREYA
İki Gözüm Marika’m Rebetiko
Kızın adı Marika’ydı…Rum’du, İzmirliydi, göçmendi…Aşık oldu kanatlandı yüreği; aldatıldı, yenik düştü hayata ve rebetikolar onun çığlığı oldu ve çıkış yolu…
1922 Küçük Asya Felaketi sonrası, pek çok Rum yerini yurdunu terk ederek, Yunanistan’da gurbetçi oldu. Oranın egemenleri tarafından da kabul görmeyip dışlanınca marjinelleşen, açlık ve mutsuzluk sonucu esrara sarılan, barakalarda yaşayıp hayatlarını yasadışı yollardan kazanmaya çalışan ve üstüne bir de Türk tohumu, diye çağrılan bu insanlar, çaresizliklerini, özlemlerini, acıyla yoğrulmuş halk şarkılarıyla, rebetikolarla dile getirdiler.
Onlardan biriydi…Sesiyle varolmaya çalışan, acılarını rebetikoyla haykıran diğer kadınlar, rakibesi Roza, annesi Adriana gibi aşka, göçmenliğe, yoksulluğa ve kadınlığına yenik düşmüştü. Marika…Hangisi daha çok acıttı yüreğini bilinmez; ama dilinden bir rebetikonun şu dizeleri hiç düşmezdi.
Bu adaletsiz dünyaya-Bu yaşadığımız dünyaya
Sormadı kimse bize-Acaba gelmek ister miyiz diye?
Osmanlı Hayatından Kesitler – Emin Efendi
19. yüzyıl alimlerinden Kethudazade’nin devlet işlerine, toplumsal olaylara, tekke ve medreselerdeki dini hayata, eğitim öğretim sistemine, toplumun din ve devlet anlayışına bakışını, bazen öğrencilerin sorduğu sorulara zekice verdiği cevapları, nükteli ifadeleri çok miktarda içeren bu menakıb kitabı tarihi olayları nakletmesi sebebiyle kısmen bir tarih kitabı, yine içerisindeki Arapça, Farsça, Türkçe şiirler ve hikayeler sebebiyle de kısmen bir edebiyat kitabı olarak değerlendirilebilir.
Önceki Günün Adası
Önceki Günün Adası, batan bir gemiden kurtulup bir başka gemiyle “karaya” çıkan Roberto de la Grive’nin öyküsü. On yedinci yüzyılda geçen bu öykü, Roberto’nun sevdiği kadına yazdığı mektuplar ve gemide tuttuğu notlarla ulaşıyor bugüne. Roberto’nun ıssız gemide geçirdiği günler boyunca eski yaşantısıyla ilgili anımsamaları, bir dönemin siyaset, sevgi, bilim, toplum hayatını yeniden kurarak tarih, toplum, insan ilişkilerini değerlendiriyor. Üç aşamalı bir anlatı piramidiyle (Yazar/Roberto/Roberto’nun mektuplarını yorumlayan Anlatıcı) şekillenen öykü, bir yandan gizemli izler bırakarak sürekli Roberto’dan kaçan bir Davetsiz Konuk’un varlığıyla gerilim kazanırken, bir yandan da hem birinci elden tarihsel anlara ve mekânlara ulaşabiliyor hem de Anlatıcı kanalıyla on yedinci yüzyıl ile yirminci yüzyıl arasında karşılıklı bakış açıları oluşturuyor. Umberto Eco’nun her zamanki ustalığıyla yarattığı dünyaları değerlendirmek, tadına doyulmaz bir okuma zevki.
Masallar ve Eğitimsel İşlevleri
Bu araştırma çocuk-yetişkin ayrımı gözetmeksizin masalların halk eğitimi konusundaki işlevi ile dilin öğretilmesine ve gelişmesine katkısını göstermeyi amaçlamaktadır. Bu konuda toplam 90 masal üzerinde çalışılmıştır. Masalların Türkiye’nin her bölgesinden alınmasına özellikle dikkat edilmiştir. Tamamı derleme ürünü olan ve ilk kez yazıya geçirilen masallar bu yönüyle de özgündür.
Yoga Anatomy’nin ikinci baskısı, daha fazla asana, vinyasa, tam renkli anatomik çizimler ve derinlemesine bilgilerle, size her hareketin ve yoganın kendisinin altında yatan yapılar ve ilkeler hakkında daha derin bir anlayış sunuyor. Nefes almaktan ters dönmelere ve ayakta durma pozlarına kadar, belirli kasların eklem hareketlerine nasıl tepki verdiğini görün; bir pozdaki değişikliklerin etkinliği nasıl artırabileceği veya azaltabileceği; ve omurga, nefes alma ve vücut pozisyonunun temel olarak nasıl bağlantılı olduğunu. İster yolculuğunuza yeni başlıyor olun, ister yıllardır yoga yapıyor olun, Yoga Anatomisi her hareketi tamamen yeni bir ışıkta görmenizi sağlayan paha biçilmez bir kaynak olacaktır.
Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980)
“Turgut Özal, 31 Ekim 1989’da Türkiye’nin sekizinci cumhurbaşkanı seçildi. Artık ANAP’ın genel başkanı olmadığı için, partiyle birlikte Türkiye’nin siyasi kültürü de dağılmaya başladı… Aynı dağılma, Demirel Türkiye’nin dokuzuncu cumhurbaşkanı olunca DYP’nin de başına geldi… AKP ise 2002’den beri iktidarda ve Türkiye’nin demokrasi deneyinde yeni bir sayfa açmış bulunuyor… Peki, bu demokrasi deneyi nereye doğru gidiyor?” Feroz Ahmad
Demokrasi Sürecinde Türkiye, Feroz Ahmad’ın 1945-1980 arası dönemin kronolojik çözümlemesini yaptığı, yanı sıra bugünü açıklamaya yönelik değerlendirmelerini paylaştığı, siyasi tarihimizin bu çalkantılı dönemine dair en kapsamlı çalışma. Bu çalışmanın 5. baskısında da ünlü karikatürcümüz Ali Ulvi Ersoy’un ilk kez 1976 yılında yayımlanmış demokratik rejim karikatürünü kapağa taşıyoruz. Yakın tarihimizin günümüz siyasetine verdiği yönü keşfetmek ve bugünle bağını yeniden kurmak için Ali Ulvi’nin doktoru gibi siz de kulağınızı bu çok önemli 35 yıllık sürece verip Türkiye siyasi tarihinde demokrasinin kalp atışlarını dinleme imkanı bulacaksınız.
Anubis Kapıları
On dokuzuncu yüzyıl şiiri konusunda uzman olan Brendan Doyle bir milyonerden bir davet alır. Kendisinden, zaman yolculuğu yapacak bir grup insana rehberlik etmesi istenir. Fakat 1983 yılından 1810 yılına atlayıp Samuel Taylor Coleridge’in yaptığı bir konuşmaya katıldığında Londra’da mahsur kalır. Ve buradaki tehlikeli ve karanlık güçler zamandaki geçitler hakkında bilgi sahibidir. Rakip dilenci grupları arasındaki entrikalar arasında kalan, Mısırlı büyücüler tarafından takip edilen ve Coleridge’le arkadaş olan Doyle, araştırdığı esrarengiz yazar William Ashbless hakkında hayal edebileceğinden daha fazlasını öğrenir. Basıldığı yıl Philip K. Dick Ödülünü kazanan Anubis Kapıları muhteşem karakterleri ve atmosferiyle başka zamanlara bir yolculuk sunuyor.
İslam’ın Mirası – Batı’yı Büyüleyen İslam
“Bu kitapçıkta boyutları farklı iki taslak var: İlki, daha uzun, olaylar ve örnekler bakımından daha zengin. Bütün olarak basılması için uzun bir zaman gerekti. Az çok uzmanlaşmış okuyucular bile yanlış anlayabilir bu bölümü. Filhakika, amaç, ne bilginlere seslenen “bir telif” kaleme almaktı, ne de bir çırpıda okunacak “hafif siklet” bir deneme. Biyografik ayrıntılar ve Batı’nın İslam doğu ile ilgili görüşlerinin tarihini merak edenler başka kitaplarda daha bol bilgiler bulabilirler. Ben bu bilgi yığınından sadece ana temayülleri belirteceğini sandığım anlamlı, tipik, örnek alınabilecek, konuşan parçaları seçmekle yetindim. Gerçi, geniş bir kitleye seslenecek okunabilir bir kitap yazmak istiyordum, ama asıl amacım bu ana temayülleri belirtmek, anların amillerini ortaya çıkarmaktı.
Kimi, suçluyordu Doğu’yu, kimi ise vicdan huzuru içindeydi. Nasıl bir temele dayanıyordu bu şikâyetler? Bu vicdan huzurunda ideolojik kalıntıların payı neydi? Başlangıçta bunları göstermek istiyordum.
Okuyucular benden basit, tasviri bir tablo istemişlerdi. İyi ama başka bir yöneliş daha yok muydu? Denemem böyle bir davranışa katkıda bulunabilirdi. Kafamda hep böyle bir amaç vardı. ”