İnsanlık Tarihi
Bu yapıtta anlatılan insanlığın öyküsü ulusçu, dinci, batıcı tarihlerde-kinden farklıdır. İnsanlığın tarihi, UNESCO’nun çok ciltli History of Humanity (İnsanlık Tarihi, İmge) yayını doğrultusunda, insan odaklı bir bakış açısıyla, tek ciltte aktarılmaya çalışılmaktadır.
Bu yolda, maddenin biyokimyasal evrimi ile başlanıp, genel olarak canlıların organik evrimi evresine geçilmektedir. Özel olarak insanın organik evrimi ise uzak hayvan anaataları olan prosimiyen kemirgen noktasından uzak insan anaataları sayılan, araç kullanan insanımsı=hominoid cinslerine dek izlenmektedir.
İnsanlığın kültürel evrim evresi, eşitlikçi-kararlı denge yasası uyarınca görece durağan yapılı ilkel topluluk ile giderek daha büyük bir artının üretilip aktarıldığı eşitsizlikçi, dinamik uygar toplum dönemlerine bölünerek incelenmektedir.
Uygar topluma geçişte göçebe çoban-yerleşik çiftçi topluluklar arası savaşçı ve barışçı alışveriş ilişkilerinin belirleyiciliği üzerinde durulmaktadır. Bunun ürünü olarak, talan, yağma, haraç, vergi evrelerinden geçilerek doğan kentli, sınıflı, devletli, ideolojili uygar toplumun iç ve dış dinamikleri ortaya konulmaktadır.
Uygarlığın ilk ve Afroavrasya’daki tek beşiği olan Aşağı Mezopotamya’dan, Sami, Hint-Avrupa, Moğol-Türk göçebe akınları, Hıristiyanlık, İslamlık akımları kanallarıyla dünyanın dört bir yanına yayılışı sergilenmektedir. Toplumun kent devletlerinden dünya imparatorluklarına doğru gelişmesi, üretim ve savaş teknolojileri etkileşimi, kenttanrıcılıktan tektanrıcılığa, sihirsel düşünüşten, önce dinsel, sonra bilimsel düşünüşe geçiş koşulları vurgulanarak verilmektedir.
İyileştiren Bitkiler
Bitkilerle tedavi, en çok istismar edilen konuların başında geliyor. Piyasada ne ararsanız var! Konuyla alakasız profesör unvanlarıyla ahkâm kesenler, her derde deva pazarlayanlar, ‘çakma’ ürünleri mucize diye lanse edenler… Halkın güvenini zedeleyen müthiş bir bilgi kirliliği… Oysa insanların talebi çok net: Konunun uzmanı güvenilir bir isimden güvenilir bilgiler!
Prof. Yeşilada bu kitabında ‘Hangi hastalığa hangi bitki iyi gelir ve nasıl kullanılmalıdır?’ sorusunun yanıtını veriyor. Merak edilen konulara açıklık getiriyor. Sansasyona kaçmadan kanıta dayalı konuşuyor, doğruyu-yanlışı ayırıyor. Önerdiği her reçeteyi bilimle destekliyor. Ülkemizde bitkilerle tedavi konusuna ‘son nokta’yı koyuyor!
Bu kitapta bu hastalıklara doğal çözüm var:
Alzheimer, anne sütü eksikliği, bağışıklık zayıflığı, bebeklerde gaz sancısı, beyin yaşlanması, böbrek taşı ve kumu, dikkat eksikliği, diş çürükleri, diyabet, diyabetik yaralar, diyabetlilerde yüksek tansiyon, eklem romatizması, erkeklerde cinsel sorunlar, sperm kalitesizliği, saç dökülmesi, göz kapaklarında yangı, gut, güneş yanıkları, hamilelerde bulantı ve kusma, hemoroit, idrar yolu hastalıkları, insülin yüksekliği, yüksek kolesterol, trigliserit yüksekliği, iştahsızlık, kabızlık, kalp ve damar hastalıkları, kan şekeri yüksekliği, karaciğer hasarları, karaciğer kanseri, kemik erimesi, kemoterapiye bağlı bulantı ve kusma, kireçlenme, kronik kalp yetmezliği, meme kanseri, menopoz dönemi şikâyetleri, osteoartrit ağrıları, pankreas kanseri, Parkinson, prostat büyümesi, regl sancıları, bacak şişliği, sınavlarda başarısızlık, sigara tiryakiliği, stres, sonbahar ve kış hastalıkları, uykusuzluk ve yorgunluk, şişmanlık, taşıt tutmasında bulantı ve kusma, ülser, demir eksikliği, aşırı yağlanma, erken yaşlanma.
Liderlik Etmeyi Öğrenmek | Learning to Lead
Yönetim geliştirme uzmanı Joan Goldsmith ile ortaklaşa yazılan Liderliği Öğrenmek’te Bennis, yöneticilerin kendilerini liderlere dönüştürmelerine yardımcı olacak bir program sunuyor. Dünyanın en iyi liderlerinden akıllıca içgörüler, faydalı öz değerlendirmeler ve düzinelerce bir günlük beceri geliştirme alıştırmaları kullanan Bennis ve Goldsmith, Liderlik Etmeyi Öğrenmede liderlik mitlerinin ötesini nasıl görebileceklerini ve vizyonu başkalarına ileteceklerini gösteriyor. Baştan sona güncellemelerle, Liderliği Öğrenmek hem bir çalışma kitabı hem de en iyi ve en deneyimli iki uygulayıcısı ve öğretmeni tarafından liderliğin doğası üzerine derinlemesine düşünülmüş bir incelemedir.
Cinsel Kimlikler | Nefertiti’den Emily Dickinson’a Sanat ve Çöküş
Camille Paglia, bu devasa çalışmanın amacını şöyle açıklıyor: “Batı kültürünün antik çağlardan günümüze kesintisizce devam eden bütünlüğünü–devamlılığını göstermek ve kadının çok eski zamanlara dayanan gizemi ve ihtişamına hak ettiği değeri yeniden kazandırmak.”
Tabuların tarihini kışkırtıcı bir tarzda ihlâl eden ve dağıtan Camille Paglia, cinselliğin ve cinsel kimliklerimizin biçimlendiği tarihi, antik çağlardan günümüze edebiyat, sanat tarihi, psikoloji, din gibi disiplinlerin ürünlerinden yararlanarak araştırıyor.
İnsanın radikal bir biçimde yeniden ele alındığı bu cüretkâr ve devasa kitapta, etkisi altında olduğumuz batı kültürüne içeriden bir gerilla hareketi gerçekleştiriliyor. Cinsel Kimlikler’de Antik dünyadan, Kleopatra’ya ve Mısır’ın saray ihtişamını kendi topraklarına taşıyan Roma’dan, Rönesans ve Romantizme ve aralarında E. Dickinson’ın da bulunduğu belli başlı yazarlardan, yirminci yüzyıl sineması ve televizyonuna, spora ve nihayet Rock müziğe varıncaya kadar Batı Kültürü’nü yapılandıran tarihin bütün öğeleri ve cinselliğin uçsuz bucaksız, bitimsiz ve dehşet verici tarihi tüm ayrıntılarıyla inceleniyor.
Camille Paglia, büyülenerek ya da dehşete düşerek ‘taşıdığımız’, ama bir türlü terk edemediğimiz cinsel maskelerimizin/kimliklerimizin ve cinsel kâbuslarımızın nasıl bir hiyerarşi içerisinde biçimlendiğini/biçimlenmeye devam ettiğini anlatıyor.
Cinsel “maskelerimizi/kimliklerimizi” tahakküm ve itaatin toplumsal temsili olarak günlük hayatımızda taşıyoruz. Pek çok insan, edinilmiş ahlâkî ilkelerle üstünü örttüğü “kölelik gerçeğiyle” sadece uyanır uyanmaz unuttukları rüyalarında yüzleşebiliyorlar.
Cinsel kimliklerimiz ve cinsel rollerimiz farkında olmadan yaşadığımız hayatımızdaki özgürlük arayışını ve talebini köleliğin insana tatlı gelen bir başka biçimine dönüştürmüyor mu?
Darth Vader and Friends
Çok satan Darth Vader TM serisinin bu eğlenceli ve tatlı yeni kitabında, Eisner Ödüllü yazar Jeffrey Brown, Darth Vader ve İmparator’dan Leia ve Ewok arkadaşları Han’a kadar Star Wars evrenindeki en iyi arkadaşlar arasındaki dostluklara samimi bir bakış sunuyor. ve Chewie, C-3PO ve R2-D2, ödül avcıları ve diğer favori karakterler. Kıskançlık, doğum günü partileri, ışın kılıcı savaşları, paylaşım, galaksiler arası isyan ve daha fazlası, Brown’ın büyüleyici çizimleri ve mizahı, çok çok uzaklardaki bir galaksideki arkadaşlarımızın maceralarını eve daha yakın günlük olaylarla karşı konulmaz bir şekilde birleştirirken devreye giriyor.
Devre Sonu – Ergün Arıkdal
Dünyanın bu siklus içerisinde geçirmiş olduğu aşamalar daima bir çağdan diğer bir çağa, bin yıllık umutlarla sıçrayarak olmuştur. Her yeni bin yılın arkasındaki umut dağlarına tırmanan beşeriyet, şu son bin ılın içinde, siklusun sonunda olduğunu için için fark ederek artık maddenin kendi üzerindeki tahakkümüne bir sınır koyabilmenin savaşını vermeye çalışmaktadır. Her şey Büyük Sıçrayış’ın son hazırlıklarının bir yansımasından ibarettir.
Pinokyo’nun Maceraları
Pinokyo’nun Maceraları bir çocuk klasiğidir. İtalya’nın en çok okunan kitaplarından biridir. Carlo Lorenzini, 1820’de Floransa’da mütevazı bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Collodi takma adını çok sevdiği annesinin doğduğu Collodi köyünden almıştır. 1881’de Collodi’nin acil paraya ihtiyacı vardı ve onun “Pinokyo”su ilham ve zorunluluktan doğdu. “Pinokyo”nun karakterleri canlıdır ve uzun süre bizimle kalır. “Pinokyo”, insanın içinde bulunduğu durumlarla ilgili bir metaforlar ağından oluşur. Sınıf mücadelelerini, sosyal adaletsizliği tasvir eder ve ayrıca zengin ve fakir arasındaki karşıtlığı gösterir.
1940’ta Walt Disney “Pinokyo”yu uyarladı. Bu ünlü hikayenin çevirileri iki yüzden fazla dil ve lehçede yayınlandı.
Bu hikaye, Mavi Peri tarafından hayata döndürülen tahta bir kukla hakkındadır. Peri sırayla ona, öğrenme, cesaret, nezaket ve dürüstlükle layık olduğunu kanıtlarsa gerçek bir çocuk olabileceğini söyler. Böylece kuklanın gerçek bir çocuk olma maceraları başlar ve bu maceralar bir dizi tatsız karakterle karşılaşmayı içerir.
Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum
Sanat ile toplum insanda çakışır. Eğer değiştirilmesi gereken bir toplum varsa onu değiştirecek olan sanat değil, insandır. Eğer toplum sanatı teslim alabiliyorsa, aslında teslim olan sanat değildir, fakat insandır. Sanat yalnızca insana “yanlış bütün” içinde biraz daha geniş bir alan sağlamanın bir aracıdır. Tikelin genel içinde varolmaktan başka bir seçeneği, gideceği başka bir yer yoktur. Frankfurt Okulu’nun temel bir savı, sanatın tikele, genel içinde sınırlı da olsa belli bir özerklik sağlayabileceğidir. İnsanın ütopyasını, umudunu, düşlerini saklayabileceği bir alandır sanat; hepsi o kadar. Kuşkusuz, bu da az şey değildir. Çünkü sanat, “somut olmayan”ın alanı olarak, genelin tikel üzerindeki egemenliğinin olası en zayıf anını da temsil eder. Bu egemenliğin en zayıf olduğu nokta, umudun yeşereceği en verimli yerdir. Sanat, insanın “yanlış bütün”e karşı en güçlü olduğu alandır.
Doğu Batı Arasında İslam – Aliya İzzetbegoviç
Son yüzyılın en önemli Müslüman düşünür ve devlet adamlarından birisi olan Aliya İzetbegoviç’in başyapıtı sayılan Doğu Batı Arasında İslam, büyük bir bilgi birikimini derin bir tefekkür ile harmanlayarak geniş bir bakış açısı sunuyor. Felsefe, sanat ve sosyoloji gibi disiplinlerin kültürel öğelerle etkileşimlerini temel alan bir düşünce sistematiği inşa eden İzetbegoviç, İslam’ın kuşatıcı ve dönüştürücü özüne doğru bir yol izliyor. Doğu’da ve Batı’da, İslam’ın bütün güzelliklerini tıpkı güneşin hareketlerini takip eder gibi modern dünyanın karanlık yanlarına ulaştırmak isteyen bu eser aynı zamanda örnek bir yaşamın da ürünü. “İslam, adını kanunlarından, emir ve yasaklarından, talep ettiği bedensel ve ruhsal çabadan değil, tüm bunları kapsayan ve aynı zamanda aşan, bir marifet anından, ruhun zaman ile yarışma kuvvetinden, bir mevcudiyetin sunabileceği her şeye tahammül etme dirayetinden, tek kelime ile teslimiyet hakikatinden almıştır. Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!”
Derrida Sözlüğü
Terminolojisinin zorluğuyla okurların gözünü korkutan Derrida’nın dilden siyasete kadar kalem oynattığı birçok alanda “adalet”ten “zar”a kadar pek çok temel kavramını ele alan Derrida Sözlüğü –tam da filozofun eleştirel ruhuna uygun bir biçimde– sabit bir tanımlar kümesi olarak sözlük düşüncesini bir yana bırakıp okuru kavramlar arasında akış halindeki bir düşünme ağını kurmaya davet ediyor.
Derrida Sözlüğü sözlük çatlatan bu filozofu anlamak için hem eğlenceli hem de öğretici bir “metin”.