Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi (Turhan Baytop)
Günümüzde bitkilerle tedavi, tüm dünyada artan bir önem kazanmış, tamamlayıcı ve alternatif (Comp-lementary and Alternative Medicine-CAM) tedavinin en önemli kollarından birini oluşturmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre, bugün dünya nüfusunun % 80’i bitkilerle tedaviyi öncelikli tedavi yöntemi olarak kullanmaktadır. 90lı yılların öncesi ile kıyaslandığında, son 20-25 yıldır hızla yeni bitki-sel ilaçların tedaviye girdiği ve bunların tüm dünyada ve ülkemizde de halk tarafından kullanımının çok yaygınlaştığı görülmektedir (örneğin, Echinacea, Ginkgo biloba ve Hypericum perforatum ekstreleri gibi). Yine son yıllarda yapılan çalışmalarda, bazı bitkisel ilaçların yıllardır bilinen etkilerinin yanında çok daha etkin ve farklı kullanımları ortaya konmaktadır. Buna iyi bir örnek olarak, kuşburnu meyveleri gösterile-bilir. Kuşburnundan hazırlanan ekstrenin, antienflamatuvar etkisi ortaya konmuş ve romatizma tedavisin-de önem kazanmış bir bitkisel ilaç olarak tedavide yerini almıştır. Bitkisel ilaçların tedavide kullanımına uzun yıllar olumsuz yaklaşan tıp doktorlarının da bugün artık bu yaklaşımlarının değişmekte olduğu ve bu ilaçların özellikle tamamlayıcı tıptaki kullanımına yer verdikleri görülmektedir. Bu olumlu yaklaşımın en büyük etkisi olarak, bitkisel ilaçlar üzerinde yapılan farmakolojik, toksikolojik ve klinik araştırmaların hızla artarak etkilerinin kanıtlanmış olması gösterilebilir.
Hulusi Tunca ile Seksenler
Efsanevi HEY dergisinin son Genel Yayın Yönetmeni Hulusi Tunca, müzik tarihimizin arşivini paylaşmaya devam ediyor. Hulusi Tunca ile Yetmişler kitabının ardından sıra 80’li yıllarda…
1980’li yıllarda yaşanan önemli siyasi gelişmelerin müzik tarihimize etkisini anlamak, yazı ve röportajları okumak, HEY dergisinin Türk Müziği ve Pop Müziği listelerini hafta hafta takip etmek için Hulusi Tunca ile Seksenler tam bir başucu kitabı.
Sanatçılar askeri yönetim için aynı görüşte birleşti:
“Mutluyuz. 12 Eylül ülkemize hayırlı olsun.”
Bir 12 Eylül sabahı… Kenan Evren’in sesiyle uyandın mı hiç?
Bülen Ersoy, sahneye çıkabilecek mi?
İlhan İrem: “Yeter artık! Pop Müziği bırakıyorum.”
Zeki Müren: “Müziği son nefesimi verirken bırakacağım.”
Doğumdan çıkınca ilk sorusu; “Kulakları büyük mü?” oldu.
“Minik Serçe” oğlan doğurdu!
Barış Manço, doğum günü pastasına 40 mum yerine 40 hıyar dikti…
Cem Karaca, 10 gün içinde Türkiye’ye dönmezse vatandaşlıktan çıkartılacak!
Durul Gence, “Arabesk bir sorun değil bir sonuçtur” dedi…
Ajda Pekkan ilk kez bu kadar dobra dobra konuştu…
Orhan Gencebay yorumluyor: “Her Mecnun’un bir Leyla’sı vardır”
Bu topluluğun tüm elemanları üniversiteli
Yeni Türkü’nün Dünü, Bugünü, Yarını!
Hülya Avşar’ın Hey’in sayfalarına yansıyan ilk tam sayfa haberi…
Ferdi Özbeğen: “Ayıp değil ya… Pavyondan geldim.”
Gizemler
Gizemler’i okuduktan sonra Nagel karakterini hiçbir zaman unutamayacaksınız.
“Gizemler’e duyduğum yakınlığı hiç kitaba duymadım.”
Henry Miller
“Nobel ödülünü hiç kimse Hamsun kadar hak etmemiştir.”
Thomas Mann
“Geçen yaz ortasında Norveç’in küçük kıyı kasabalarından biri epeyce sıra dışı olaylara sahne oldu. Bir yabancı geldi; Nagel adındaki bu ilginç, kendine özgü şarlatan, yığınla tuhaflık yapıp geldiği gibi birdenbire ortadan kayboldu. Dahası, genç ve gizemli bir kadın, kim bilir ne için, onu ziyaret etti; ancak birkaç saat kalma cesareti gösterdikten sonra kendi yoluna gitti. Ama olaylar böyle başlamıyor…”
KNUT HAMSUN
Kanatlarımda İstanbul
Biz bir İstanbul masalı anlatmak istedik. İstanbul, masalların en görkemlisini verdi bize. Bir İstanbul tablosu çizmekti niyetimiz. İstanbul gökkuşağının tüm renklerini saçtı önümüze. Coşkuyla! Sürprizlerle! Cömertçe…
İstanbul’u anlatmak için önce anlamak, anlamak için de önce hissetmek gerekti. Hislerin peşine düştük. 8500 yıllık tarihe de döndük yüzümüzü, 21. yüzyılın metropolüne de… Kalıplara sığmayan, her zaman şaşırtan, keşfetmeye doyulamayan, şahsına münhasırlığın şımarıklığını yaşayan ve yaşatan bir kenti anlatmak elbette kolay değildi. Kolay olsun diye değil, adı İstanbul olsun diye yazdık, anlattık, fotoğrafladık.
Daha önce hiç görmediğiniz açılardan bir İstanbul seyri, daha önce aynı karede hiç buluşmamış yapılarla bir İstanbul zenginliği sunduk.
Biz bir İstanbul anlattık. Çok kültürlü, çok renkli, eskiyi ve yeniyi harmanlayan, farklılıkları koynunda yan yana saklayan, güzelliği küsleri barıştıran, tarihi kendine hayran bırakan bir İstanbul. Bir martı kanadına takılıp dünyanın en güzel şehrini dolaştık; kanatta size de yer açtık. Takılın peşine, seyreyleyin İstanbul’u. Söyleyecek çok şeyi var…
Baburname – Gazi Zahireddin Babur Şah
Babur, 1483’ten 1530’a kadar süren hayatını, padişah olduğu 1494 yılından başlayarak ölümüne dek Çağatay Türkçesiyle kaleme aldığı hatıratına nakşetmiştir. Ona böylesi bir hatırat yazma esinini neyin verdiğini, hatta çevresindeki insanlara hatırat yazmalarını telkin etmesinin ardında yatan ulvî ve kavlî amacı bilemeyiz? Ancak bilebildiğimiz ve önünde saygıyla eğileceğimiz tek şey elimizde kalan bu kıymetli, gerçeğe adanmış ve önyargılardan uzak metindir ki yazarımız da bize çağların ötesinden açıksözlülükle seslenir: “Bunları yazmaktaki amacım şikâyet değil, gerçekleri söylemektir; bu söylenenlerdeki amaç kendimi tarif değil, gerçekleşmiş olanları beyan etmektir. Burada böylece her sözün doğrusunu ve her işin olduğu gibi yazılması gerekli sayıldığı için şüphesiz ki, baba ve büyük kardeşten iyi ve kötü ne duyulup görülmüşse onları söyledim, akraba ve yabancıdan da ne kusur veya meziyet görülmüşse onları yazdım. Okuyan mazur görsün, işitenler de kınamasın.”
Sahte Domuz Gribi – Gıdalar, Üstün Irk Yaratma Dünya Nüfus Azaltımı Projeleri
İktisatçı yazar W, Engdahl büyük ilgi uyandıran Ölüm Tohumları adlı kitabından sonra dünyadaki egemen güçlerin gizli plânını açıklıyor: Üstün Irk Yaratma ve Dünya Nüfusunun Azaltımı.
Aile plânlaması, doğum kontrolü, tarımda sözde “yeşil devrim”, moleküler biyolojideki gelişmeler, biyo-yakıt, biyo-teknoloji, Dünya Sağlık Teşkilâtı, Dünya Bankası, Rockefeller Vakfı ve daha niceleri hep bu gizli amaca kilitlenmiş. Küçük bir elit dışında kalanlar ise habersiz bu gizli amaçdan. Oysa biyo-savaş için hazırlıklar aralıksız devam ediyor.
Domuz gribi diye bir salgın korkusu yaratılarak insanlar aşıyla boş yere hasta ediliyorlar. Daha önce Kuş Gribi ile küçük tavuk çiftliklerine büyük bir darbe vurulmuş tavuk üretim işi dünyada 5 büyük şirketin tekeline girmişti.
Milyonları aç bırakmak, gıdayı biyolojik ve ekonomik silâh olarak kullanmak kalıtımı değiştirilmiş tohumlarla daha da kolay. Kalıtımı değiştirilmiş, Sahte Gıdalar sayesinde yeni, olmadık hastalıklara mâruz bırakılıyoruz. Tohum şirketlerinin gıda kontrolü ile dünya nüfusunun azaltımı gerçekleşiyor.
Dört Arketip
Tıp ve psikiyatri kökenli bir ruh çözümlemecisi olan Carl Gustav Jung’un, psikolojik tiplemeler, kompleksler teorisi ve sözcük çağrışım testi gibi özgün bilimsel katkıları günümüz psikolojisi ve psikiyatrisi içinde hâlâ yerini korumaktadır. Bunun ötesinde, bugün Jung’u bir ekol olarak anmamızın nedeni, bütün insan bilimlerine yansıyan türev ve etkileriyle “simge” alanındaki çalışmaları, ve kişisel ya da kolektif bilinçdışının dinamiklerini ve görüngülerini irdeleyen yapıtlarıdır.
Jung düşüncesinin antropolojiden teoloji ve felsefeye, etnolojiden sosyolojiye çok geniş bir alanda kalıcı izleri vardır.
Anne arketipi, yeniden doğuş, masallarda ruhun fenomenolojisi ve hilebaz figürünün psikolojisi üzerine kaleme aldığı bu dört makale, Jung’un simge alanındaki çalışmalarına ışık tutacak önemli bir toplam.
The Simpsons Movie
Amerikan ailesinin televizyon ekranlarındaki en gerçekçi ve en komik tasvirlerinden birisi olarak nitelendirilen The Simpsons, Springfield kasabasının en çılgın ailesi. Do’nuts düşkünü Homer; kocaman mavi saçlarıyla ailenin denge unsuru olan Marge; sinsi ve kurnaz Bart; sadece ailenin değil bütün kasabanın da entelektüeli, zeki kız Lisa ve emzik ile konuşabilen yegane bebek Maggie’den oluşan The Simpsons, sadece çocukların değil, yetişkinlerin de çizgi film bağımlısı olabileceğinin en büyük göstergesi.
Aile Terapisi Tarihi – Kuram ve Uygulamaları
Toplumumuzun yaşamakta olduğu sosyal değişim sürecinin bazı doğurguları karşısında aile terapisi alanı, acilen ihtiyaç duyulur hale gelmiştir. Türkiye’de boşanma istatistiklerinden internet aracılığıyla başlayan romantik ilişkilere dek çok geniş bir yelpazede oldukça dinamik bir süreç yaşanmaktadır. Kitap, bu süreçte, aile terapisi ve sistemik bakış açılarının birey, çift ve ailelerin iyi oluşlarına katkı sağlayabilmek amacıyla Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği yayını olarak meslektaşlarımızın ve bu alanda çalışan profesyonellerin hizmetine sunulmuştur.
Çimen Yaprakları
Çimen Yaprakları, Amerikan edebiyatının yapıtaşlarından biridir. Whitman, bu ölümsüz eserinde işçilerin, kadınların, kölelerin, sıradan insanların hikâyelerini destansı bir anlatıya dönüştürmüş, eşitlikçi fikirlerini şiire yansıtarak döneminin edebiyat anlayışında büyük bir kırılma yaratmıştır.
Çimen Yaprakları’nın her dizesinden fışkıran coşku, umut ve esrime, iyi ve güzel olana varma umudunu taze tutuyor. Whitman, çağlardan beri ne geçmişe ne de bugüne benzemeyen, insanlığın evrensel değerleriyle örülmüş bir gelecek tahayyülünün sözcülüğünü yapmaya devam ediyor.
“Yeter, ey hazırlıksız, gizli işler,
Yeter, ey akıp giden şimdiki zaman – yeter, ey geçmiş.”