Bir Kapı Önünde
“Ne zaman Özdemir Asaf’ı düşünsem, bir çift düşer aklıma. Uzun bir yüzde, sanki düşüncenin ağrılığıyla sarkmış bir çift bıyık. Sonra şiirlerini okuyuşu..sözcükleri mikrofona üflerken jestlerle besleyişi, bitince dinleyenler kısa bir bakışı. O an Özdemir Asaf’ın kendisi şiirleriyle dışındakiler arasında bir köprüdür. Çünkü bir jest adamıdır Özdemir Asaf, şiiri de jestlerinin açıklaması.”
Atilla Özkırımlı
Bir Kapı Önünde, Özdemir Asaf’ın üçüncü şiir kitabıdır.
İlk kez 1957 yılında, şairin kendi kurduğu Yuvarlak Masa Yayınlarında büyük bir özenle basılmıştır.
Ulysses (James Joyce)
Bundan yaklaşık 100 yıl önce, İngilizce konuşan ülkelerde sansür nedeniyle basılamadığı için Paris’te basılan, ancak 1934’ten itibaren serbest kalan Ulysses, o günden bugüne 20. yüzyıl edebiyatının en etkili kitaplarından biri olarak yerini sağlamlaştırdı.
Ulysses hayatın tüm gerçeğini anlatan, gündelik hayatımızı en çıplak haliyle, kahramanların zihninin içinden gösteren bir kitap. En sıradan, tekil ayrıntıları tam olarak tasvir ederek, tek bir şehir, tek bir gün ve üç kişinin hikâyesinden tüm insanlık haline bir ayna tutuyor. Anlatım sanatına getirdiği yeniliklerle, kitap boyunca üsluptan üsluba geçmesiyle, içeriğindeki sayısız çapraz referansla, dünya hallerine bıyıkaltından gülerek, hiçbirşeyi çok ciddiye almadan, ama hiçbir zaman sempatiyi de elden bırakmayan bakışı sayesinde, Joyce’un tahmin ettiği gibi profesörleri meşgul edegeldiği gibi, kitabın güzelliğini gören pek çok edebiyatseveri de kendine bağladı, Ulysses’i izleyen pek çok romanı etkiledi.
Armağan Ekici’nin çevirisi, Joyce’un mizahının, kalenderliğinin, dilindeki müziğin hakkını vermeyi; kitaptaki sayısız deyim ve gündelik konuşma özelliğini, Ulysses hakkındaki devasa bilgi birikiminden yararlanarak mümkün olduğunca doğru aktarmayı; Joyce’un standart İngilizce ile mesafesini Türkçede de korumayı hedefleyen bir çeviri. Ulysses’in zor, okunaksız, soğuk bir kitap olduğu yönündeki büyük ölçüde haksız ününü yıpratmayı amaçlıyor.
Aşklar ve Çiftler / Louis Aragon ve Elsa Triolet
Birinci Dünya Savaşı ertesinde farklı beklentilerin cazibe merkezi konumundaki Paris, Doğu’dan ve Batı’dan gelen göçmenlerin akınına sahne olmaktadır. Kafeleri, tiyatroları ve galerileriyle albenili bir dünya sunan bu şehri ev olarak benimseyenler arasında, Elsa Triolet ile Louis Aragon da vardır. Elsa iç savaşın perişan ettiği Sovyetler Birliği’nden kaçmış ve geçmişte kalan kalp kırıklıklarına sünger çekerek “mutlak aşkı” bulmak arzusuyla buraya sığınmıştır. Züppe bir delikanlı olarak avare bir hayat süren Aragon için Paris’i çekici kılan bambaşka bir şeydir: Genç şair, burada Paul Éluard ve André Breton’la birlikte sürrealist hareketin en parlak üyelerindendir. 6 Kasım 1928’de Montparnasse’da gerçekleşen buluşmadan sonra, Elsa aradığı beyaz atlı’yı, Aragon ise edebi kimliğini besleyecek yeni damarı, komünizme açılan pencereyi bulmuştur. Edebi rekabetin ve üçüncü kişilerin her an bıçak sırtında tuttuğu ilişkileri, 20. yüzyılın en ünlü aşk şiirlerinden birinde vücut bulur ve unutulmaz “Mutlu Aşk Yoktur” dizeleriyle hafızalara yerleşir. Çift, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Direniş Hareketi’nin simgesi olur ve savaş sonrası dönemin en önemli kültür elçisi haline gelir.
Dünyayı Değiştiren Beş Denklem
Harvard Üniversitesi’nde fizik ve matematik dersleri veren, Amerikan ABC televizyonunda bilim editörü olarak görev yapan Michael Guillen, Dünyayı Değiştiren Beş Denklem’de, günlük hayatımızı kalıcı bir biçimde değiştiren beş denklemin hem matematiğini hem de öyküsünü anlatıyor. Bu denklemlerin öyküleri bir yandan beş büyük bilim adamının portresni çizerken bir yandan da okuyucuya 17. yüzyıldan günümüze değin bilimin ve bilim-insan ilişkisinin kesintisiz bir tarihsel kaydını sunuyor. Çok soyut görünseler de, etkileri son derece somut olan bu beş denklem, aslında bilimin o meşhur elmadan kötü şöhretli atom bombasına doğru çıktığı yolculuğun beş önemli kilometre taşı.
Aşkın Coğrafyası
İki kadın, yirminci yüzyılın iki ucunda konforlu dünyalarının dışına çıkmaya cesaret ettiler. 1901 yılında Lady Anna Winterbourne, İngiltere’yi terk ederek, milliyetçi duygularla dolup taşmaya başlayan Mısır’a doğru yola koyuldu. Ancak şimdiye kadar kendisine yabancı olan bu toprakları sevinçle keşfederken, yeni bir aşk da onu bekliyordu.
Aradan neredeyse yüzyıl geçer. Bu kez bir aile yadigârı sandıkta keşfettiği defter ve günlüklerin izini sürmek için Mısır’a yolu düşen Isabel Parkman adında bir gazeteci olur. Keşfettiği belgeler atalarının yaşamını gün yüzüne çıkarırken onunkini tümden değiştirecektir…
Günaydın Yeryüzü – İlhan Berk
Yaşadıkça
Yaşamalıyız mutlaka
Büyümesi için peşin çocukların
Bin bir keyifle akan suyun
Hatta çiçekteki ağacın hatırına
Bir şey var ki biz dünyadakiler için
Boyuna üzülmesi
Boyuna dayanması düşüyor
Yaşadıkça altın yüreğinin
Bu pırıl pırıl dünyayı
Bizimle yaşar her şey sonsuz bir sevinç içinde
Bizimle hiç şüphesiz
Alabalıklar, dereotları
Hiçbir şey daha güzel değildir herhalde
Dünyada hiçbir şey
Bizim ona baktığımız
Duyduğumuz kadar yüreğimizde
Mutlaka yaşamalıyız
En çok da rüzgârda bir ağaç gibi hür
En çok keder içinde
En çok yaşamasını istediğimiz
Son ada
Son Ada’nın adsız anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri “son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: “Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmez: Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi, bu cennet adada yaşayanların huzurunu kaçıracaktır.
Başkan, Son Ada’yı her tür “anarşi”den kurtarmaya kararlıdır. Adanın halinden hoşnut toplumunu “çoğunluğun oyları neyi işaret ediyorsa onu yaparak” oluşturduğu “kurul”lar eliyle yönetmeye, adanın ağaçlıklı yolunu “park ve bahçe geleneklerine göre düzenlenmiş” bir hale getirerek başlar. Görünüşte her şey demokratik geleneklere uygundur.
Ütopya tam bir distopyaya dönüşürken, başta martılar, bu gidişe başkaldıranlar da vardır…
Sadıklar Planı – Ruhsal Tebliğler
“Bir bilgi her ne neviden olursa olsun beşerin iç yapısını, zihniyetini, ahlak seviyesini, Allah’a hizmet etmek arzusu ile doldurmuyorsa, o bilgi yanlış, o bilgi hiç olmazsa kısır bilgidir. Allah’a hizmet arzusu, şuurun berraklığı ve vicdanın nezaheti ile tebarüz eder.”
Bahçıvanın El Kitabı
1000’den Fazla Bitki, 2000 Renkli Fotoğraf
Bahçe planlaması ve çiçek yetiştirmek için pratik bir rehber
• Sebze bahçeleri, çiçek bahçeleri, kapalı balkon ve sera için yıl boyunca mevsim mevsim bahçecilik bilgileri veren geniş kapsamlı pratik bir rehber.
• Adım adım açıklamalarla birlikte 2000’den fazla renkli fotoğraf.
• Ev bitkilerinizden en iyi verimi alabilmeniz için, değişik bitki tiplerinin sulaması, gübrelemesi, tatil bakımı ve doğru saksı seçimini nasıl yapacağınızla ilgili değerli bilgiler.
• Bahçenizin özelliklerine en uygun bitkilerin seçimine karar verebilmeniz için 1000’den fazla bitkinin, hangi çevre koşullarında en iyi şekilde yetişeceğini belirten önerilerin de yer aldığı bir katalog.
• Bahçe planlaması yaparken; tasarımın temel ilkelerinden, bahçenizin yapısal öğelerini (duvarlar, süs havuzları, patikalar ve kemerler gibi) nasıl yerleştireceğinizi gösteren bir planın çizilmesine, elverişsiz ve zor bahçe alanlarının nasıl kazanılacağına kadar pek çok konuda bilmek istediğiniz her şey.
• Kusursuz bir bahçe yaratmak için bilmeniz gereken bütün pratik çözümler.
Bir Vefa Daha – Son İlaveler
İçindekiler
-Öldüğüme İnanın
-Sevmeler Kasidesi
-Mest-i Nazım Bir Kuyudan Su Çeker
– M’el Ange
– Hey Joe
-İnandırılmış Bulutlar
-Suri Mantık
-How Were The Life Of An Agent
-Mazlumları Kolla Ayol, Sende Biraz Fingirde!
-Neden Aşk Acısı
-Neden Kaybettiğini Hatırla
-Sıhhat ve Afiyetle
-Seher İzlenimi Bende Mahfuz Milattan Önce Irdische Paris
-Molla Değildi Sofu Sanıldı Sade
-Ölürken Lazım
-Sellice
-Nahoş Varoş
-Apar Topar Ölmek
-Dingabak Diyorduk Ki
-Vergi Muafiyeti
-Kısa Vade Orta Vade Kredi Garantisi
-Yevm Yed
-Dubitatio Humanum Est
-Anlatı Böreği
-Usta Ölmeden Bana
-Tıpatıp Ölürse Her Şair Tıbbın Elinden Ne Gelir
-De La Frayeur D’etre Plombier Borgne
(İçindekiler’den)