Dolunaya Tül Düştü – Aşık Mahzuni Şerif
Ardında 453 plak, 58 kaset bırakan ve şiirlerini “Dolunaya Tül Düştü” kitabında toplayan Aşık Mahzuni Şerif ; “Dom Dom Kurşunu”, “Yedin Beni”, “Yuh Yuh”, “Fadimem”, “Gül Yüzlüm”, “Ciğerparem”, “Merdo”, “Dostum Dostum”, “Han Sarhoş Hancı Sarhoş”, “Çeşmi Siyahım”, “Yalan Dünya”, “Ağlasam mı?”, “Abur Cubur Adam”, “Katil Amerika” ve “Ekmek Kölesi” gibi birçok esere imza attı.
Aşık Mahzuni’nin albümlerinin başlıcaları arasında, “Gel Gizli Gizli”, “Zincirli Vize”, “Fadimem”, “Dargın Mahkum”, “Dom Dom Kurşunu”, “Benim Neyim Var”, “Barışak” ve “Son Acı (Orta Doğu)” bulunurken, türkülerinin yanı sıra serbest vezinde yazdığı şiirleri “Dolunaya Tül Düştü” adlı kitabında topladı.
Hallac-ı Mansur’un Çilesi | İslam’ın Mistik Şehidi
Louis Massignon bu yeni edisyonu hazırlamak için ölümüne 1962 dek aralıksız çalıştı. Karakterinin doğal özellikleri olan bilimsel nesnelliği ve konusuna duyduğu derin entelektüel sempatiyle, Hallac’ın yaşadığı ve öldüğü Bağdat çevresini gittikçe daha geniş ve derin biçimde tanımaya, bu çevrenin manevi olduğu kadar toplumsal yapı ve düzenini de kavramaya çalışıyordu. Böylece bize eski metnin kökten yenilenmesi denebilecek nitelikte, son derece özenle çalışılmış ve ayrıntılı bi müsveddeler bütünü bıraktı. Institut üyesi Henri Laoust ve M. Louis Cardet’nin başkanlığında kalabalık bir bilim ekibi de, bu malzemeye dayanarak, bu dört ciltlik tamamen yeni edisyonu hazırladı.
Konuşuyorum Ama Anlayamıyorum – İngilizce Sözcüklerin Etimolojisi
Sözcük hazinemiz kişiliğimizi yansıtır; çünkü bildiğimiz sözcüklerle düşünürüz. Düşündüklerimizi konuşur ve yazarız. Ancak bildiğimiz sözcükleri kullanırken, bu sözcüklerin nereden geldiklerini düşünmeyiz.
Konuşuyorum Ama Anlayamıyorum: İngilizce Sözcüklerin Etimolojisi, çoğu Türkçede de kullanılan sözcüklerin İngilizceye hangi dilden hangi anlamda girdiğini açıklar.
Aslında trajedinin keçi şarkısı, karantinanın 40 gün, kimyanın demleme, kanaryanın köpek, okaliptüsün iyi saklanmış, Fırat’ın güzel akan, bütçenin küçük çanta, şirketin ekmeğini kazandığın yer, seminerin fidelik olduğunu biliyor muydunuz?
Bu kitapta, bunun gibi 300’ün üzerinde sözcüğün etimolojisini okurken, tarihten mitolojiye matematikten bilime, sanattan yemeğe, politikadan ekonomiye birçok konuyu inceleyerek İngilizce sözcüklerin sırlarını da keşfedeceksiniz.
Üzerinde pek de düşünmediğiniz bu bilgileri bir yandan en eğlenceli şekilde öğrenirken, öte yandan kelimelerin hikâyeleriyle birlikte, İngilizce ve Türkçe arasındaki benzerlikleri keşfetmeye hazır olun!
Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim
YAKIN TARİHTE ÇOK ŞEY GÖRDÜM, ÇOK ŞEY GEÇİRDİM.
Bu kitapta son Yetmiş yıl içinde memlekette ve dünyada olup bitenlerin hikâyesini, hepsinin yakından bir görgü şahidi olan bir gazetecinin ağzından dinleyeceksiniz. Altmış iki yılı bulan gazetecilik hayatımda yurt ve cihan sahnesini yalnız seyretmekle kalmadım, bir hürriyet ve ıslahat sevdalısı olarak değiştirme ve iyileştirme yaratmağa ve daima “Doğruya doğru, eğriye eğri” derneğe çalıştığım için başımdan bin bir bela ve macera geçti. Bunların da bir roman gibi ilgi çekici bir akışı vardır ki geçmiş yıllar hakkında anlattıklarımı tamamlar ve canlandırır. Gördüklerimi ve geçirdiklerimi bu şekilde anlatabilmiş olmayı uzun ve velveleli gazetecilik hayatım için iyi bir son sayarım. Bu hatıralarımı, bunların uzun yıllarını tam bir ahenk içinde elele geçirdiğim hayat ve meslek arkadaşım Rezzan Yalman’a sevgiyle ithaf etmeği tabii bulurum.
Beyaz Kelebek | Kopya Hayatlar
Tarihin karanlık sayfalarından günümüze uzanan dünyanın en eski sırlarından biri gün yüzüne çıkıyor. Profesör Richard dostu Profesör William’ın esrarengiz bir şekilde kaybolmasının ardından Beyaz Kelebek lakaplı esrarengiz ve gizemli bir siber suçlunun izini sürer. Keşfettiği sır sayesinde doğaüstü güçlere sahip olan Beyaz Kelebek hem Richard’ın hem dünyanın hem de evrenin kaderini değiştirebilecek derecede önemli bilgilere sahip birisidir…
Tüm çıplaklığıyla gerçeği öğrenmeye ve onunla cesurca yüzleşmeye hazır mısınız?
“Beyaz Kelebeği takip edin!”
Resim Yaparken
Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun yalnızca resim yapmakla yetinmediği; resim yaparken, resim ve resme dair yan konular üzerine bitmez tükenmez düşüncelere daldığı ve bu düşüncelerini yazıya döktüğü herkesçe bilinen bir gerçek. İşte bu yazılar da, sanat ve sanat sorunları üzerine görüş ve düşüncelerini dile getirmekten çekinmeyen aydınlık tutumunun birer belgesi. Her biri ayrı bir birikimin, doğruya ve güzele ulaşma tutkusuyla yürünen büyük kültür yolunda varılan yeni bir aşamanın ürünü.
Osmanlı’da Sportif Atıcılık Nişan Taşları
Okçuluk başta olmak üzere, sportif atıcılığa paralel olarak nişan taşlarının tarihimizde, özellikle de Osmanlı yaşamında önemli bir yeri vardır. Osmanlı’da zaman zaman padişahlar ve ülkenin üst düzey yöneticileri de düzenlenen yarışmalara katılırdı. Bu yarışmalarda dereceler belirlenir, rekorlar belgelenirdi. İşte en dikkate değer belgeler de rekorların kırıldığı menzillere dikilen taşlar, nişan taşlarıdır. İstanbul’un nişan taşları yalnızca Teşvikiye ve Nişantaşı’nda bulunmuyor; bu türden tarihe mal olmuş pek çok nişan taşının yer aldığı bölge ve meydan var İstanbul’da. İstanbul’daki nişan taşlarının en önemli merkezi olan Okmeydanı semtindeki nişan taşları kitapları özel bir bölümde inceleniyor.
Ancak M. Şinasi Acar, bununla yetinmiyor, Okmeydanı dışındaki nişan taşlarına da erişiyor. Köşede bucakta, hoyratça davranışlarımıza karşın ne kalmışsa, hepsine ulaşmayı deniyor. Taşların yerlerini, konumlarını, şekillerini, boyutlarını, kitabelerindeki yazıları ve ebced hesabıyla dikiliş tarihlerini aktarıyor; yazıtlardaki sözcüklerin Türkçe karşılıklarını veriyor.
Müslüman Osmanlı Toplumunda Arzu ve Aşk 1500-1900
Büyük Evlenme adlı oyunun eğlenceli bir yerinde, ince dümenleri her zamanki gibi ters giden Karagöz, kendisinin damat olacağı bir düğün tertiplemek isteyen bir grup kadınla karşılaşır. Muhataplarını tanımayan kadınlar, ona Karagöz hakkında ayrıntılar sorarlar. Kadınları bu düğünden caydırmaya çalışan Karagöz, “O hırsızdır” der. Kadınlar “Biz de hırsızız” diye cevap verirler. Karagöz, “Her gece Beyoğlu’nda gezer” der. Kadınlar “Aman ne iyi, biz de gezeriz” diye karşılık verirler. “Hamamdan çıkmaz.” “Aa, demek ki temiz adam.” Çileden çıkan Karagöz sonunda, “Mahbûb-dosttur” [Oğlancıdır] der. Kadınlar “Biz de zen-dostuz” [Biz de seviciyiz] deyince şaşkınlıktan Karagöz’ün ağzı açık kalır. Modern öncesi Ortadoğu’daki cinsel söylem, bu Karagöz oyununda da görüldüğü gibi, şaşırtıcı derecede açık sözlüydü. 19. ve 20. yüzyılın cinsel söyleminden çok günümüzün Sex and the City ya da Will and Grace adlı televizyon dizilerine daha yakındı, ancak önemli bir farkla: Bu söylemin bir kısmı kadınların ihtiyaçlarına ve cinsel tercihlerine göre düzenlenmiş olsa da, tekil biçimde erkeklerin sesini yansıtıyordu. Cinsel söylem erkeklerin ve kadınların çok çeşitli cinsel tercihleriyle de uyumluydu. Yelpaze muhakkak ki din ve toplumsal kurallarla kısıtlanmıştı, ancak bu tercihlerin çok azı doğuştan kusurlu görülüyordu. Gölge oyununun ilk dönem örneklerinin ortaya koyduğu gibi, cinsellikten utanma gibi bir duygu da yoktu.
Ancak kitapta incelenen çeşitli nedenlerle bu söylem bir değişim geçirdi. Söylemi cinsel açıdan uygun görülmeyen her unsurdan arındırmak için 19. yüzyılda koca bir kültürel susturma mekanizması harekete geçirildi. Ancak bu, basitçe tepeden inme bir hareket değildi. Devlet susturma konusunda kendi payına düşeni yapsa da, kendi kendini sansürleyen yayıncılar, yazarlar, tüketiciler, hayalciler ve ulemadan oluşan küçük güç odakları da elbirliğiyle cinsel söylemi susturup adeta yok olma noktasına getirmişlerdi. 20. yüzyıla girildiğinde dönüşüm tamamlanmış, Ortadoğu kültüründe cinselliğin üzerine bir suskunluk perdesi inmişti.
Az Aslında Çoktur
Daha fazlanın genellikle “daha iyi” kabul edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Daha fazla paranın, daha büyük evler ve arabalar satın almanın, daha fazla giysinin, eşyanın ve mobilyanın peşinde koşuyoruz. Geçmişin küçük dükkanlarının aksine daha büyük alışveriş merkezlerine ihtiyaç duyuyoruz. Daha fazla tüketiyoruz, daha fazla üretiyoruz ve her zamankinden daha fazlasını yapıyoruz. Ama işin aslı böyle değil. Daha fazla şey yapmak, bir sürü önemsiz şey yaptığınız, aynı zamanda aşırı yükleneceğiniz ve stres yaşayacağınız anlamına gelir.
Leo Babauta size hayatınıza odaklanma fırsatı sunuyor: Azın gücünden yola çıkarak yani daha azdan gelen daha fazla güce odaklanarak hayatınızı planlayabilir, daha fazlasını başarabilirsiniz.
İşte başlangıç için bazı adımlar:
*Limitler koyun*En gerekli olanı seçin * Basitleştirin * Odaklanın
* Alışkanlıklar yaratın *Küçük adımlarla başlayın