Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri
Karl Marx’tan, Max Weber’den yahut Fransız Annales Okulundan esinlenen büyük teoriler, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren moda oldu. Oysa, on dokuzuncu yüzyıl sonlarından yirminci yüzyıl ortalarına kadar, aşağı yukarı aynı gereksinimi karşılayan tarih ve toplum felsefeleri vardı. Sorokin, elinizdeki kitabın ilk ayrımında, tarihin estetik yorumlarından başlayarak bunların başlıcalarını özetliyor. İkinci ayrımda, daha önceki yapıtlarında geliştirdiği, kültür ve sanat olgularının dört ana tipi üzerinden karşılaştırmalı bir çözümlemeye girişiyor. Burada yaptığı analiz, şimdilerde iyice moda olan kültürel incelemeler bakımından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü ve son ayrımdaysa, yazar “Geçerli bir toplum felsefesine doğru” başlığı altında, çağdaş [yani yaşadığı yirminci yüzyıl ortalarının] tarih felsefelerinin hangi noktalarda anlaştıklarını ortaya koymaya çalışıyor. Tarih süreçlerinin doğrusal/çizgisel anlayışını şiddetle eleştiren ve döngüsel gelişim fikrini savunan Sorokin’in burada yaptığı saptamaların, kültür tarihiyle uğraşanların hâlâ üstünde durdukları sorunlara ilişkin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özetle, bu metin günümüzde de okunmaya değer.
Estetik ve Sanat Notları
Bizim burada tanıtlamaya çalıştığımız şey, güzel-olanın, estetiğin biricik << temel taşı>> olmadığıdır. Estetiğin tüm << temel taşları>>, kendi büt¬ünlükleri içinde, birbirleriyle karşılıklı ilişkileri ve karşılıklı etkileşimleri içinde araştırılmalıdır.
Estetik yalnızca güzel-olanın bilimi değildir; daha kapsamlı, daha doğru ve tam olarak dile getirirsek, estetik, insanın çevresinde yatan, insanın pratik etkinliği içinde yarattığı ve gerçekliği yansıtan sanatta saptanabilen tüm estetik değerlerin zenginliğini araştıran bilim’dir. Bu anlamda, estetik, gerçekliğin insanlar tarafından estetik özümlenmesinin bilimi olarak tanımlanabilir.
Ancak, bu tanımlama bitmiş bir tanımlama olarak görülmemelidir. Çünkü estetik değer taşıyan çok şeyin yanı sıra, özel yeri olan bir tanesi daha vardır ki, o da sanattır.
Güzellik ile sanat arasındaki ilişki sorusu estetik bilimini yararlı olanın, siyasal, etik ve dinsel- olanın da çözümü gerekmektedir. Bu bakımdan, hiç kuşkusuz, güzellik ile sanat ya da tam tersine çevirirsek, estetik- olan ile sanatsal – olan, birbirinden görece bağımsız iki ayrı alanı oluştururlar. An¬cak bu ikisi, öylesine sıkı bir bağıntı içinde bulunurlar ki, birisi ötekinden kopuk ele alındığı zaman, ikisinin de gerçek özü kavranamaz hale gelir. Bu yüzden, sanatsal-olanı estetik- olandan ayıran, sanatın özünü çok dar, yeter¬siz, tek- yanlı yorumlayan hiçbir düşünür kadar; sanatsal- olanın estetiksel- olandan mutlak bağımsızlığını ilan eden hiçbir kuramcı da sanat ile güzellik arasındaki bağıntı sorununa herhangi bir çözüm getiremez;
Kapıdan kovdukları misafir pencereden içeri girer.
Descartes’ın Yanılgısı: Duygu, Akıl ve İnsan Beyni
Dünyanın önde gelen nörologlarından Damasio, duyguların insan davranışındaki rolünü beyin araştırmaların bulgularına dayanarak aydınlatırken, 400 yıllık Kartezyen düşüncenin temel kavramlarını da çürütüyor: Zihin, bedenden ayrı bir varlık olmadığı gibi, zihni yaratan da bedendir.Duygular, insanin karar alma mekanizmasında çok etkili bir rol oynar.
How to Develop a Calculator in Your Head
Sayı sütunlarını okuyabildiğiniz kadar hızlı bir şekilde eklemek mi yoksa sayıları taşımadan çarpmak mı istersiniz? Karmaşık çıkarma veya uzun bölme problemlerini saniyeler içinde yapmaya ne dersiniz? Pekala, şimdi herkes toplama, çıkarma, bölme ve çarpma problemlerini herhangi bir hesap makinesi kadar hızlı ve çok daha yüksek bir hassasiyetle çözmenizi sağlayan bu harika matematik sistemiyle bir matematik dehası olabilir. Artık alışveriş yapanlar, gerçekten en iyi fiyatı alıp almadıklarını her zaman bilecek, satış görevlileri komisyonlarını kolaylıkla hesaplayıp takip edebilecek ve öğrenciler ev ödevlerini her zamankinden daha hızlı ve daha doğru bir şekilde tamamlayabilecekler.
Sabetay Sevi – Mistik Mesih
… Ne çare ki Âdem başarısız oldu. Birleştirilmesi gerekeni birleştirip ayrılması gerekeni ayıracağı yerde, o birleşmiş olanı kopardı. Tekvin 2’deki düşüş hikâyesinden esinlenen Kabalacı bir metaforla ifade edildiği gibi, Âdem “meyveyi ağacından ayırdı” ve böylece “bahçeleri tahrip etti”… Niyetleri iyiydi; fakat sonuç felaket oldu.
Bu metaforik anlam genişlemesiyle, Babil sürgününde başlayıp Safed ile devam eden ve “Reconquista” ile İzmir’e taşınan Kabalacı geleneğin, İzmir’deki Portuqual Sinagoğu’nda 1662 yılında Sabetay Sevi tarafından müthiş bir cesaretle açıklandığı söylenen “Mesihliğin” Avrupa’dan Asya’ya, Filistin’den İstanbul’a uyandıracağı müthiş yankıları kimse hesap edemezdi.
İşaretler tamamdı, Mesih gelmişti: Diyasporadaki gettolarda çekilen acılar sona erecek… vaat edilen topraklara geri dönülebilecekti… Gerçi, bu heyecanın Avrupa ve Asya’daki Yahudi gettolarını ve cemaatlerini bölmediğini söylemek de çok zordu.
Sabetay Sevi, 1676’da sürgünde bulunduğu Berat (Ülgün) kasabasında öldüğünde arkasında umut, umutsuzluk, sevgi ve nefret dolu bir dizi duyguyu da bıraktı.
Özerk Benlik, Kul Benlik | Biat Toplumunun Ruhsal Kökenleri
M. Orhan Öztürk, kitabında yakından tanıdığı Yaşar Kemal’e özel bir bölüm ayırıyor. Önce roman karakterlerini inceliyor Öztürk. Ardından onların yaratıcısı Yaşar Kemal’in benliğinde açığa çıkan “özerkliğe” vurgu yapıyor. Bu yanıyla Öztürk’ün kitabı, sadece toplumun ruhsal analizi değil, büyük yazar Yaşar Kemal’e ilişkin de bir kaynak.
Her gün onca insan yok yere ölüyor, neden seyirci kalıyoruz?
Üzerimizdeki baskı sürekli artıyor, neden sesimizi çıkarmıyoruz?
İnsanca yaşama hakkımız gasp ediliyor, neden boyun eğiyoruz?
Ruh hekimi Prof. Dr. M. Orhan Öztürk, engin deneyimiyle hazırlamış olduğu bu kitapta, ülkemizde kişilik gelişmesinde özerk benlik duygusunu kısıtlayan, kul benliği besleyen gelenekleri, inançları, toplumda kadının yerini, ailede ve toplumda egemen olan baskıcı, kısıtlayıcı eğitim-öğretim düzenini irdeliyor, temel sorulara yanıt arıyor.
Bilimde, sanatta, ekonomide, ülke yönetiminde geri kalmamızın kaynaklarını neden sorgulamıyoruz? Düşünce özgürlüğünü kısıtlayan baskılara neden toplumca sessiz kalıyoruz? Bize dayatılan koşullara niçin boyun eğmeyi sürdürüyoruz?
“Bireysel, toplumsal düzeyde değişebilmek, gelişebilmek için bilinçlenmek, eleştiri ve özeleştiri yapabilmek zorundayız” diyor Öztürk ve ekliyor: “Bunları, ancak merak eden, kuşku duyan, sorgulayan, özgür düşünebilen, tartışabilen, karşı çıkabilen özerk benlikli bireyler yapabilir. Toplumun bireylerinde özerk benliğin gelişmesini önleyen etkenleri bilmezsek bilinçli bir toplum nasıl ortaya çıkabilecek?”
“Kul benliğin en belirgin göstergeleri bağnaz ırkçıda, bağnaz dincide, bağnaz milliyetçide, bir ideolojiye ya da yetkeye körü körüne boyun eğen kişilerde görülür. İktidara, paraya, mala mülke, uyuşturucu maddelere aşırı tutkusu olan kişiler de böyle kul benlik duygusu içindedirler. Kul benliğin daha yaygın olan belirtileri ise özgür düşünebilme, sorgulayabilme, insanı, toplumu, doğayı, yeni şeyleri merak etme, öğrenmeye çalışma gibi kişilik özelliklerinin eksikliği, yokluğu biçiminde görülmektedir.”
Türkiye Üzerine Tezler
1. Cilt: Kemalizmin sınıfsal niteliği, devletçilik deneyimi, kemalist iktidarın Batıyla ve Sovyetler Birliği’yle ilişkileri, Batı ve Sovyet tarih yazımının kemalizme ilişkin tezlerindeki ortak noktaların eleştirisi, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ekonomi politiği.
2. Cilt: Kemalist iktidarın İngiltere’yle ilişkisi, komünistlerin kemalist iktidara karşı konumu ve Komünist Parti’nin kendini tasfiye etmesi, TKP’nin ve Ortadoğu komünist partilerinin kendilerini tasfiye etmesinde Sovyetler Birliğinin rolü, kemalizmin muhaliflerine karşı takip ettiği politika yasaları, Demokrat Parti’nin niteliği, iç dinamiklerin fonksiyonu olarak Soğuk Savaş’ın incelenmesi, İnönü Zaferi’nin gerçekte var olup olmadığı, Çerkez Ethem’in ihanet edip etmediği sorularının tartışılması.
3. Cilt: Toplum ve ordu ilişkileri, 27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs, 9 Mart, 12 Mart ve benzeri ihtilalci asker eylemlerinin değerlendirilmesi, 12 Eylül öncesinde Türkiye’de İç Savaş’ın ve sol akımların analizi.
4. Cilt: 1970’li yıllarda Türkiye’nin ekonomi politiği, CHP ve AP’nin politikalarının ve yerine getirdikleri işlevlerin analizi, Yalçın Küçük’ün Cumhuriyet Gazetesi yazıları.
5. Cilt: Amerikan mandası tartışması, Wilson analizi, Kafkas’larda verilen savaş ve şura hükümetleri, Ortadoğu ve Kafkaslarda anti emperyalist hareketler arasındaki ilişkiler, Atatürk’ün kişiliği ve siyasi misyonu, Hareket Ordusu’nda bulunup bulunmadığı, Atatürk ve Vahdettin ilişkisi, Teşkilatı Mahsusa, İttihat ve Terakki ve Enver Paşa’nın misyonu, İzmir Suikasti ve ardından gelen İttihatçı tasfiyesi, Türkiye tarihindeki üç iç savaşın periyodlar halinde formüle edilmesi, Türk siyasal tarihinde Çerkezlerin rolü ve Çerkez Ethem.
“Tezler”, dünyada ve yurtta bir iç savaş döneminde doğdu. Bir daha bu kadar dürüst ve bu kadar yeni düşüncelerle yüklü bir ansiklopediyi yazamayacağımı kabul ediyorum.
Sevindiğim bir nokta ise, özellikle yeni, zengin ve “vakıf” üniversitelerin, lüks kütüphanelerine hâlâ sokulmamalarıdır. “Tezler”, üniversitelerin kurduğu ve birden bire kısırlaştıkları bir zaman kesitine denk geliyor. Üniversiteler, benim kitaplarını, rakip olarak görüyorlar ve haklıdırlar. Ancak ben üniversiteleri kendi rakibim olarak görmüyorum; boşlukları rakip saymayacak kadar hâlâ sınırlardayım ve yazdıklarımın rakibi, henüz yazamadıklarımdır.
The Film Book : Sinema Dünyası İçin Eksiksiz Bir Kılavuz
“Işıklar, kamera, aksiyon… Sinema dünyasına adım atın ve filmler, yönetmenler, türler ve stiller hakkında bilinmesi gereken her şeyi öğrenin. The Film Book, sizi değişen sinematik manzarada bir yolculuğa çıkarıyor. Citizen Kane ve Godfather gibi klasiklerin kamera arkasına bir göz atacak ve Titanic de dahil olmak üzere gişe rekorları kıran filmlerde ön sırada oturacaksınız. Hollywood’dan Bollywood’a The Film Book’ta herkes için bir şeyler var. Temel bilgiler bölümüyle bilginizi sınayın – Oscar hakkında ne kadar bilginiz var? kazananlar, en büyük fiyaskolar, yasaklı filmler ve daha fazlası? Sinemanın doğuşundan günümüze kadar, Film Kitabı bir sinema şaheseridir. Tıpkı bir film makarası gibi metal bir kutuda paketlenmiş Film Kitabı, patlayacak kadar dolu ilginç istatistikler, gerçekler ve rakamlar ve herhangi bir film tutkunu için temel bir okumadır.
Karamazov Kardeşler (The Brothers Karamazov)
Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler’i tamamladığında, Rus yazınında ‘felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski’nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında “Karamazov Kardeşler”de olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde, içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat aynasından yansıtır.
Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu ders kitaplarından Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? ilk kez yayımlanmasından itibaren büyücüler dünyasının sihirli yaratıklarını tanımak için olmazsa olmaz rehberlerden biri oldu.
Bu yeni genişletilmiş baskı ünlü Büyüzoolog Newt Scamander’ın 1920’de New York’ta Uluslararası Büyücülük Sırları Tüzüğü’nün ciddi şekilde ihlaline ilişkin meydana gelen olaylara ışık tutacak önsözünü içeriyor, üstelik daha önce hiçbir kitapta yer almayan Kuzey Amerika kıtasına özgü altı yeni canavarla birlikte.
“Bu kitabın satışından elde edilecek kazanç Comic Relief’e ve J.K. Rowling’in uluslararası hayır kurumu Lumos’a gidecek, bu da bir büyücünün gücünün çok ötesinde bir sihir yapacakları anlamına geliyor. Bu, elinizi cebinize atmak için yeterli bir neden değilse, tek dileğim, bir gün bir Mantikor’un saldırısına uğradığınızda yoldan geçen büyücülerin sizden daha hayırseverce davranmasıdır.”
– Albus Dumbledore –
“Bir Fantastik Canavarlar kitabı olmaksızın, hiçbir büyücü evi, tam bir büyücü evi sayılmaz.”
– Albus Dumbledore –