Fahim Bey ve Biz – Abdülhak Şinasi Hisar
Fahim Bey ve Biz, Abdülhak Şinasi Hisar’ın 1941 tarihli romanı. Hisar, bu romanı ile 1942 yılında CHP Edebiyat Ödülleri’nde üçüncülük ödülünü almıştır.
Halit Ziya Uşaklıgil’in “Türk edebiyatı tarihinde birden bire fırlamış bir irtifa noktasını gösteren bir tepe mesabesindedir” dediği Fahim Bey ve Biz, 1942 yılında CHP Hikâye ve Roman Mükâfatı’nda ödül de almıştı.
Çin – Yeni Büyük Güç ve Değişen Dünya Dengeleri
Çin ekonomisi 2015 yılına, ülkelerarası fiyat farklılıklarını hesaba katarsak, ABD’nin önünde dünyanın en büyük ekonomisi olarak girdi. 80’li yıllarda ekonomisi Türkiye ile karşılaştırılabilir büyüklükte olan Çin, günümüzde dünyanın en büyük ihracatçısı, ikinci büyük ithalatçısı ve en büyük döviz rezervlerine sahip ülkesi konumunda bulunuyor.
Çin, dünyanın en büyük araba üreticisi ve pazarı, en büyük televizyon üreticisi ve pazarı, en büyük demir-çelik üreticisi ve pazarı, en çok internet kullanıcısı olan ülkesi, en büyük elektronik ticaret hacmine sahip ülkesi… Hatta, fakir, tutumlu ve az ile yetinen insanların ülkesi diye bildiğimiz Çin, dünyanın en çok lüks mal tüketilen ülkesi konumunda bulunuyor.
Birçok hammaddenin dünya fiyatları Çin ekonomisinin durumuna göre belirleniyor. 2016 yılının başında görüldüğü gibi, Çin hisse senedi piyasalarındaki çalkantılar, başta ABD olmak üzere tüm dünya piyasalarına hızla yansıyor. Bu durum dünyadaki hemen her ülkeyi, her kurumu, her bireyi ekonomik ve siyasal anlamda dünyanın yeni büyük gücü olarak öne çıkan Çin’in etki alanına sokuyor.
Yalnız iş dünyasının veya uluslararası politika analistlerinin değil, herkesin Çin’i ve Çin’in yükseliş sürecini anlaması, bunun kendi yaşam alanında yaratacağı tehdit ile fırsatları belirlemesi ve planlarını ona göre yapması gerekiyor.
Türk Musikisinde Kompozisyon ve Beste Biçimleri
50. Sanat Yılı Kutlamaları çerçevesinde yapılan çalışmaya değerli bestekâr ve sanatkâr Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça’nın Türk Müziğinde Kompozisyon ve Beste Biçimleri kitabının baskı çalışmaları yetiştirilmiş ve 800 sayfalık bir yayın olarak kamuoyuna sunulmuştur.
Türk Mûsikîsinde “Kompozisyon ve Beste formları”nı içeren bu kitap, makam, usûl ve nazariyat bilgisinde yeterli düzeye sahip olup, bestekârlık yolunda yeteneği ve hevesi olan müzisyenler için ışık tutacak teknik bilgiler vermek maksadıyla yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça, bu kitabı yayınlamaktaki maksadını, “yüzyıllarca Türk Mûsıkîsi’nin yücelmesi yolunda emek sarf eden ve mûsikîmizin klâsik evsafta biçimlenmesini başaran büyük bestekârlarımızın eserlerini, elimden geldiğince, gelecek kuşaklara aktarmak ve onların bestekârlık yolunda hangi kuralları titizlikle kullandıklarını, kısaca, beste yapma tekniklerini detaylarıyla ortaya koymak” olarak açıklıyor.
İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme
lk baskısı 1690 yılında yapılan insan anlığı Üzerine Bir Deneme yüzyıllar boyunca Batı felsefesinin başyapıtlarından biri olma niteliğini korumuştur. Bilgilerin kaynaığının deneyde ve duyumlarda olduğunu, ruhun da bunlara dayanarak düşünceyi geliştirdiğini ileri süren Locke’un felsefesi Descartes’ın doğuştan idelerini reddeden duyumcu bir maddeciliktir.
Day One Plus… Gallipoli 1915
s the story of how the 27th. Ottoman Infantry Regiment became the first Turkish unit to confront ANZAC´s when they made their initial suprise landing in Gallipoli at dawn on 25 April 1915.
It is largerly based on a first hand account written by Col. Şefik Aker, the commander of that regiment.
The second book of this kind published in English by Denizler Kitabevi of Istanbul it is the result of an effort to produce in a language accessible in most parts of the world, little Known history as lived and died on the Turkish side of a conflicts about which much has been written on the “Other” side.
Like the first book, “Bloody Ridge Diary” of Lt. Mehmed Fasih, “Day One Plus…” has been prepared by H.B. Danışman, enthusiastically supported and assisted by his publisher and friend, Turgay Erol and the latter´s devoted team of Denizler Kitabevi.
In “First Day Plus One…” the reader will discover how this crucial campaign developed on the Turkish side when the ANZAC´s came ashore at what is now known as ANZAC cove.
This exciting story is lively and realistically described by the best person qualified to do so, i.e. the Turkish field commander directly involved. And it provides full details of the crucial first two days of combat. Thereafter the high points of the campaign follow in broader but striking style.
If it had been possible, in the normal order of things, “Day One Plus…” should have appeared before “Bloody Ridge Diary”, which covers the last three months of the Campaign. But “Day One Plus…” was discovered by Turgay Erol after “Bloody Ridge Diary” was well in hand.
If you have already read the Diary, now you will have a chance to learn how the start of the campaign was fought by the Turks. You will have no regrets.
If you are starting afresh, begin with “Day One Plus…” and then turn to “Bloody Ridge Diary” Taken together the two works will provide you with a vivid picture of the ANZAC phase of the Gallipoli campaign as lived and foughton the Turkish side.
Mısır’ın Ölüler Kitabı
Eski Mısır Dili’nden (Kopt Dili) yapılan çevirisinde adı “Güne Çıkış Kitabı” ya da “Acil Aydınlık Kitabı” anlamına gelen Mısır’ın Ölüler Kitabı; ölen kişilerin piramit, tabut veya mezarları içine bırakılan papirüsler üzerine yazılmış metinlerdir.
Bu yazılarda “Ölümden sonra ne var?”, “Öte dünya nedir?”, “Öldükten sonra bize ne olur?” gibi sorulara yanıt verilir.
Nil Nehri boyunca uzanan Antik Mısır Uygarlığı’nda kişinin ölümden sonra varacağı son kutlu hedefi; batı ufkunun ardında bir yerde yemyeşil ve bereketli bir yer olan Sazlık Tarlaları’na ya da diğer adıyla Huzur Tarlaları’na (Sonsuz Yaşam) ulaşmaktı.
Bu kitapta yazılı duaların, tılsımların, telkinlerin amacı; ölen kişiye yol göstermek, ölen kişinin Araf’ta Osiris’in gözetiminde kırk iki yargıç tarafından sorguya çekilirken şaşırmaması, yanılmaması, uygun yanıtlar vererek ölümsüzlük yolunda geri kalmamayı başarması için ona yardımcı olmaktır. Bu sihirli formülleri ölünün yakınları ve din görevlileri gömme töreninde yüksek sesle okurken, ölünün de onları duyacağına ve doğru yolu bulacağına ve öte dünyada ikinci kez yaşarken mutlu olacağına inanılıyordu.
Bu güne dek bulunmuş bu tür kadim metinler içinde en önemlilerinden biri olan bu metinlerdeki zengin
bilgiler, eski büyük bir uygarlığın ezoterik yönünü simgelerle anlatan olağanüstü bir birikimi içinde barındırmakta ve insanlığı yönlendiren inanç ve düşüncelerin bin yıllar boyunca gelişimine ışık tutmaktadır.
Bakırköy Akıl Hastanesi’nin Gizli Tarihi
Bakırköy Akıl Hastanesi’nin Gizli Tarihi”, yazarları ve anlattıklarıyla başka hiçbir kitaba benzemiyor! Kimilerimizin önünden geçtiği, kimilerimizin şakalarına konu yaptığı, ama pek azımızın “içerde” neler olup bittiğinden haberdar olduğu “Bakırköy” hakkında birinci elden bilgiler, anılar, anekdotlar bu kitapta toplanıyor! Kimler yok ki bu çılgın projede… Doktorlar, hemşireler, avukatlar, bir bahçıvan ve bir de fotoğrafçı. Her biri, Bakırköy imgesinin kendi dünyasındaki yansımasını anlatıyor. Yazıların kimi ciddi, kimi eğlenceli, kimi ise hiçbir tarife sığmıyor!
“Hasta, “İster ver ister verme,” dedi, ‘ben on iki seneden beri içerdeyim. Altı cinayetim var, sen yedincisi olursun. Benim için cezaevi daha rahat olur.’ “
“Sanırım o da rahmetli oldu. En son ayağı tromboflebit olmuş, fil gibi şişmişti. “Hastanede ölmek yerine, Ali Sami Yen Stadı’nda ölürüm!” diyordu…”
“Bir hasta yatmıştı. Dosyasında, çıplak bir şekilde E-5’i trafiğe kapattığı için polis tarafından getirildiği notu vardı. Neden yaptığını sorduğumda, “ceketkaplumbağaseykobeşezdiler” dedi manisinin verdiği hızla, tek kelimeymiş gibi. Sonradan anladım ki, bir kaplumbağanın ezildiğini görünce sinirlenmiş, yolun ortasına dikilmiş; ama insanlar sağından solundan geçmeyi sürdürünce, soyunup giysilerini ve saatini (Seiko 5) koyarak yolu kesmeye çalışmış ama onları da ezerek geçmişler.”
“Bir iki ay bile geçmeden karşılaştığım realite, hayal edebildiğim her şeyden daha acıklıydı; gerçek şu ki, Foucault burayı görseydi hapishaneden değil, Nazi toplama kamplarından söz ederdi…”
” ‘Ya sen beni bıraktın gittin, tepemde bu adamlar hiç rahat vermediler bana,’ dedi. “Dede hangi adamlar, kimse yok,” dedim. “Yok kızım, durmadan kalk kalk diyorlar.” Anladım ki, oturduğu çamın tepesinde kargalar “gak, gak, gak” ötüyorlardı. O sesleri “kalk” anlamıştı. Çok güldüm. Ben onu, onların karga olduğuna inandıramazdım, o da beni adam olduklarına inandıramazdı. O da rahmetli oldu…”
Meydan Okuyan Çocuk
Prof. Dr. Stanley I. Greenspan, tüm dünyada son yirmi yılın çocuk gelişimi, eğitimi ve tedavisi konularında; bir hekim, yazar, hoca ve analist olarak en önde gelen isimlerden biridir.
Çocukların çoğu, doğuştan belirlenmiş fiziksel niteliklerden kaynaklanan beş ana kişilik tiplerine uyarlar: Duyarlı çocuk, içine dönük çocuk, isyankâr çocuk, dikkatsiz çocuk ve aktif-şiddet gösteren çocuk.
Prof. Greenspan “The Challenging Child” (Meydan okuyan, isyan eden, sizi yarışmaya davet eden, Asi, Zorlayan Çocuk) adı bu eserinde, çocuk bakımı, eğitimi ve tedavisi ile meşgul her meslek sahibine: Psikolog, pedagog, eğitmen, çocuk psikiyatrı, pediatrist ve o çocukların gerçek sahipleri ebeveynlere, ev, okul ve toplum yaşamlarında güçlüklerle karşılaşan çocuklara nasıl yardımcı olunabileceğini eşine zor rastlanan bir sadelik ve mükemmellikle sergiliyor ve günlük çocuk yetiştirme pratiğinde çocukların kuvvetli yönlerini ve yetilerini nasıl geliştirebileceklerini
büyük bir empati ile anlatıyor.
Özel Gereksinimli Çocuk
Prof. Dr. Stanley I. Greespan tüm dünyada son yirmi yılın çocuk gelişimi, eğitimi ve tedavisi konularında; bir hekim, yazar, hoca ve analist olarak en önde gelen isimlerinden biridir.
Bu kitap gelişimsel bozuklukları olan çocukların ebeveynleri için yazılmıştır, doğal olarak onlarla sınırlı olmayıp, konu ile ilgili olan her profesyonel, kitaptan yararlanabilir.
Otizm
Otistik spektrum hastalığı
Yaygın gelişimsel bozukluk (PDD)
Başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk (PDDNOS)
Çok sistemli gelişim bozuklukları
Geri zekalılık
Beyin (çocuk) felci
Down sendrom’u
Bilişsel gecikmeler / ya da bozukluklar
Dil gelişimi gecikmeleri / ya da bozuklukları
Düşük kas tonu (hypotonia)
Duygusal bütünleşme rahatsızlığı
Dikkat bozuklukları (ADD ve ADHD’yi de içeren)
Kromozomsal, metabolik ya da sinir sistemini zorlayan benzer rahatsızlıklar; sinir sisteminin ilerleyici olmayan, fakat çocuğun iletişim kurabilme ve öğrenmesini engelleyen durumlar.
Bu kitap, işitme ya da görme özürlü çocukların özel gereksinimlerini tartışmamakla beraber, burada söz konusu tedavisel yaklaşımlar, onlara da uygulanabilir.
Mahmut Şevket Paşa Suikasti
Mahmut Şevket Paşa 11 Haziran 1913 günü Beyazıt meydanında çapraz ateşe alınarak profesyonel bir suikast sonucu öldürüldü. Suikastı gerçekleştirenlerin bir kısmı yakalandı, yargılandı ve idama mahkûm edilerek cezaları infaz edildi. Ancak suikastın arkasındaki sır perdesi bugüne kadar aydınlatılamadı.
Mahmut Şevket Paşa Osmanlı Sadrazamı ve Harbiye Nazırıdır. Tarih içerisinde hem askeri hem de siyasi yönden birçok eleştirilere maruz kalmıştır. Askeri açıdan Arnavut isyanları sırasında ki sert tavrı, Trablusgarp ve Balkan Savaşları sırasında aldığı kararlar, siyasi açıdan ise İttihat ve Terakki Fırkası ile ilişkileri tartışılmıştır. Onun meclis ve mebuslar üzerinde de baskın bir kişiliği vardır. İttihat ve Terakki Fırkasına yakın tavrı nedeniyle İttihatçı olarak algılanmış ve 11 Haziran 1913’de otomobili ile Harbiye Nezareti’nden Babıali’de ki görevine giderken bir suikasta uğramış, kısa süre içerisinde de ölmüştür. İttihat ve Terakki Fırkası için Mahmut Şevket Paşa suikastı siyasi bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Kendi rakiplerinin bir kısmını bu suikast ile ilişkilendirerek cezalandırmışlar ve İstanbul’dan uzaklaştırmışlardır. Osmanlı Tarihi açısından ilk planlı suikast girişimi olarak da nitelendirilen bu suikasta farklı kesim ve görüşten pek çok kişi katılmıştır. Siyasi, askeri pek çok kişi yanında İttihat ve Terakki iktidarı döneminde istekleri gerçekleşmeyen kişisel ya da ailevi nedenlerle bu suikasta destek verenlerin de olduğu görülmektedir. Prens Sabahattin, Şerif Paşa ve Damat Salih Paşa gibi önemli kişiler özellikle maddi destek anlamda suikastçılarla işbirliğine girmişlerdir.