Dünyanın Çehresini Değiştiren Seyahatler
İnsanoğlu tarihin her döneminde dünyanın henüz keşfedilmemiş bölgelerine ilgi duymuştur. Ya yeni yerleşim yerleri bulmak amacıyla ya da sadece macera tutkusuyla ufkun ötesine yelken açmak istemiştir. Dünyanın Çehresini Değiştiren Seyahatler, insanlığın bilgi birikiminin artmasına, coğrafi keşiflerin yapılmasına ve dünya haritasının çıkarılmasına katkıda bulunmuş büyük seyahatlerin hikâyelerini anlatıyor. Seyahatler ve keşifler hakkındaki çok satan kitaplarıyla tanınan Peter Aughton, Fenikelilerden Polinezyalılara, Bartholomeu Dias’dan Vasco da Gama’ya, Amerika’nın keşfinden dünyanın çevresinin ilk kez dolaşılmasına, Francis Drake’in Golden Hind gemisiyle yaşadığı maceralardan gerçek Robinson Crusoe’nun öyküsüne, Darwin’in Beagle ile seyahatinden Scott, Amundsen ve Shackleton’ın kutuplardaki keşiflerine kadar dünyanın çehresini değiştirmiş pek çok seyahati ve kahramanlarını konu alıyor. Seyyahların da günlükleri ve seyir defterleri aracılığıyla anlatıya doğrudan katıldıkları, haritalar ve çeşitli görsel malzemelerle zenginleştirilmiş Dünyanın Çehresini Değiştiren Seyahatler, sürükleyici üslubuyla bir solukta okunabilecek bir kaynak kitap.
Achtung-Panzer! | Dikkat Tank!
Alman zırhlı birliklerinin kurucusu ve Yıldırım Harbi’nin (Alm. Blitzkrieg) en yetenekli uygulayıcısı sayılan General Heinz Guderian,1951 yılında yazdığı Bir Askerin Anıları adlı kitabında İkinci Dünya Savaşı’nda Batı ve Doğu cephelerindeki zırhlı birlik harekâtlarını ayrıntılı şekilde anlatmaktadır. Guderian bu kitabından önce 1937 yılında yazdığı Achtung-Panzer! adlı eserinde de tankların muharebe alanında ilk kez görüldüğü 1916 yılından başlayarak zırhlı birliklerin gelişim öyküsünü anlatmakta ve Alman zırhlı birliklerinin kuruluşunda esas aldıkları temel düşünceleri açıklamaktadır.
Guderian bu kitabı hakkında şunları söylüyor: “Bu kitabın görevi, tankların teknik gelişim süreci hakkında bilgi vermek değildir. Bunun için bir uzmanın kaleminden çıkmış kapsamlı bir eser olmalıdır. Bu yeni silahın teknik gelişim sürecine sadece muharebe alanında kullanılmasıyla ilgili bir fikir verecek ölçüde yer verilmiştir. Amaç, tank silahının gelişimini daha ziyade onu kullanan askerin bakış açısından anlatmaktır. Kitapta geniş ölçüde muharebe taktikleri ve taktik başarıları takip eden operatif kazanımlar ele alınmıştır.
Taktik dersler 1914-1918 yıllarında Batı Cephesi’nde cereyan eden olaylara dayanmaktadır. Çünkü Batı Cephesi’nde muharebe güçleri yüksek iki hasım kuvvet karşı karşıya idiler; burası savaşın kesin sonucunun alındığı cephe idi. Gerek düşman gerek biz en güçlü ve yeni olan harp silah ve araçlarımızı kullanmıştık. Savaşta ilk defa kullanılan harp vasıtaları ile gelecekte de karşılaşacağımızı göz önünde bulundurmalı ve bunlara dikkat etmeliyiz.
Bu kitabın maksadı, eski ve genç askerlerimizi düşünmeye, araştırmaya, hedef bilinci ile hareket etmeye teşvik etmektir. Ayrıca, askerliğe elverişli gençlerimizin tank silahı hakkında fikir edinmelerini sağlamak, onları zamanımızın teknik imkânlarının üstesinden gelmeleri ve vatana hizmet etmeye hazır olmaları için bilgilendirmektir.”
Eserde 1916 yılına kadar hareket harbinin taşıyıcı unsuru olan süvari sınıfından motorlu-mekanize ve zırhlı birliklere geçiş süreçleri ele alınıyor. Ayrıca yeni bir silah olan tankın muharebe taktiklerine ve teşkilatlanmaya nasıl etki ettiği de değerlendirilen konular arasındadır.
Cesur Dahiler
1940 İlkbaharında tanınmayan ama gelecek vaat eden bir yazar olan Camus ile, çiçeği burnunda bir bilim insanı olan Jacques Monod, Paris’te sessizce kendi hayatlarını yaşayan iki insandı. Almanlar Fransa’ya saldırdıktan ve Fransa’yı işgal ettikten sonra ikisi de ülkelerinin Nazilerden kurtuluşuna yardım etmek için Direniş örgütüne katıldılar, bu uğurda önemli, tehlikeli roller üstlendiler, bereket versin bu mücadeleden sağ çıkmayı başardılar.
Beklenmedik gelişmeler sonucunda iki adam savaştan sonra dost oldu. Tutkulu kararlılıkları ve benzersiz yetenekleri sayesinde biri modern edebiyatın, öteki modern biyolojinin sesi oldu ve ikisi de ayrı ayrı kendi uğraş alanlarında Nobel Ödülü aldılar. Yıllar süren araştırmaları sırasında, daha önce yayımlanmamış ve bilinmeyen pek çok malzeme toplamayı başaran Carroll, bu malzemeye dayanarak yazdığı Cesur Dâhiler’de olağan hayatların olağan dışı olaylar sonucunda olağan dışı hayatlara dönüşünün öyküsünü anlatıyor: Bu ayrıca sıra dışı zorluklar karşısında cesaretin, çiçeklenen yaratıcı dehaların, dostluğun öyküsüdür.
Ölümü İnkar
Yılın gerçekten önemli kitapları arasında yer alan muhteşem bir psiko-filosofik sentez. Profesör Becker muhteşem bir kavrayış ve yetenekle kaleme almış. İnsanın hem ölüm hem de yaşamla ilgili çelişkili korkularını aşmasına yardımcı olmak için psikanalizin ve aklın sınırlamalarının ustaca bir şekilde ifade edilmesine yardımcı oluyor. Bu kitap büyük bir eser olarak kabul edilecektir.”
-Publishers Weekly
“Bu kitabı okumak demek, yeni ihtimalleri kavrayan ve yeni bir sentez oluşturan bir zihnin ortaya çıkışının doğasında bulunan zevki bilmek demektir. Sigmund Freud, Otto Rank, Soren Kierkegaard, Carl Jung, Erich Fromm ve diğer devlerin teorilerine şaşırtıcı bir bakış açısı gösteriyor. Becker muhteşem bir kitap yazmış.”
-Albuquerque Journal Book Review
“… bilgili ve natuk bir profesörün muhteşem bir şekilde yazılmış kitabı… Sigmund Freud, Otto Rank, Soren Kierkegaard, Carl Jung, Erich Fromm ve diğer devlerin teorilerine şaşırtıcı bir bakış açısı sergiliyor. Becker müthiş bir kitaba imza atmış.”
-Best Sellers
“Muhteşem… Sadece doruk noktası değil, Becker’ın anlamlı bir insan bilimi yaratma girişiminin zaferi… Sadece sosyal bilimcilere ve ilahiyatçılara değil, hepimize, tüm fani mahlûklara konuşan dokunaklı, önemli ve gerekli bir çalışma.”
-Commonweal
Bayrak
Berkun Oya’nın yazdığı Bayrak’ta, polisiye bir cinayetle bir ailenin trajik çöküşünün öyküsü anlatılır. Hayatın içinden yakından tanıdığımız öykülerin yeni bir anlayış ve estetik arayışla çağdaş bir görünüm kazandığı bir oyun Bayrak. Karısını öldüren oğullarının eve gelmesiyle birlikte, anne ve babanın yaşamları bir anda alt üst olur. Oğulların eşleriyle yaşadıkları mutsuz ilişkiler üzerinden aile kavramı, iletişimsizlik ve şiddet olguları sürprizli kurgu ve içeriğiyle sorgulanır. Sıradan bir karı koca ihanetinin cinayetle son bulan sıra dışı öyküsünde sahte ve gerçek olanın ikiliği de önemli bir tartışma konusudur
Yalnızca Paranoidler Ayakta Kalır – (Bütün Şirketlerin ve Yöneticilerin Yaşayacağı Kriz Anlarını Nasıl Atlatabilirsiniz?)
INTEL, Andy Grove’un liderliğinde dünyanın en büyük chip yapımcısı haline gelmiş ve Amerika’nın en beğenilen elli firması arasında görülmüş, yine “Fortune 500” listesinde yetmişinci sırayı almıştır. Gerçekten çok az sayıda genel müdür bu derecede tutarlı bir başarı siciline sahip olabilir. Grove, gösterdiği başarıyı büyük ölçüde Yalnızca Paronoidler Ayakta Kalır kitabında ortaya koyduğu felsefe ve stratejiye bağlamaktadır. Grove’un işletme anlayışına katkısı her liderin başına gelmesinden ürktüğü kabus anını ölçmenin yeni bir yoluyla ilgilidir.
John Coltrane: His Life and Music
John Coltrane, cazda önemli bir figür, dünya müziğinde öncü ve yoğun bir duygusal güçtü. Bu biyografi, Coltrane ile röportajlar, fotoğraflar, soyağacı belgeleri ve Coltrane’in dehasına yeni bir bakış açısı sunan müzikal analizler sunar. Coltrane’in hayatındaki olayları araştırıyor ve müzikal uygulamalarına kapsamlı bir bakış sunuyor.
Ali İhsan Sabis – Birinci Dünya Harbi
Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki hadiseler? Türkiye savaşa nasıl ve kimler tarafından sürüklendi? Müttefikimiz Almanların bu husustaki tesirleri nelerdi: İngiltere, Rusya ve Fransa’nın Osmanlı topraklarına yönelik planları? Ülkeyi yönetenler devlet mekanizmasını nasıl kullandılar?
Dönemin bu ve benzeri bütün olaylarının içinde ve her kademede bizzat yer alan yazar, yaşadığı ve şahit olduğu tarihi, siyasi, askeri hadiseleri büyük bir salahiyetle anlatmaktadır.
Birinci cildi elinizde bulunan Ali İhsan Paşa’nın beş cilt olarak kaleme aldığı “Harp Hatıraları”nı, Tek Parti Döneminde yayınlanamayan üçüncü ve dördüncü ciltleri de dahil olmak üzere, yakın tarihin karanlık bırakılmış yönlerine ışık tutar ümidiyle beş cilt halinde okuyucularımıza sunuyoruz.
Hazırlık bitmeden harbe girmememiz için Karargah-ı Umumi’de yaptığımız sessiz savaşlar, 1914 eylülü sonunda kazandığımız geçici bir muvaffakiyet, ordularımızın terkiplerinde ve durumlarında elde edilen değişiklikler, Almanların tehdit ve tazyikleri neticesinde gizli bir tertip ile ve bir sürpriz halinde harbe sürüklenişimiz, Karadeniz Savaşları, harbin ilk senesinde Kafkasya, Filistin ve Irak cephelerindeki hareketler, Köprüköy ve Azap muharebeleri, Sarıkamış ve Kanal seferleriyle Irak’ta Şuaybe taarruzu nasıl hazırlandı ve nasıl neticelendi?
İstanbul’dan Hasankale’ye ve Tortum’a, 1915’de Tortum muvaffakiyetleri, Dilman mağlubiyeti, Ermeni isyanı, Van’ın kaybolması, Tortum’dan Tatvan’a…
Dönemin bu ve benzeri bütün olaylarının içinde ve her kademede bizzat yer alan yazar, yaşadığı ve şahit olduğu tarihi, siyasi, askeri hadiseleri büyük bir salahiyetle anlatmaktadır.
İkinci cildi elinizde bulunan Ali İhsan Paşa’nın “Harp Hatıraları”nın tamamını yakın tarihin karanlık bırakılmış yönlerine ışık tutar ümidiyle beş cilt halinde okuyucularımıza sunuyoruz.
Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi
İstanbul, en parlak devrinde sınırları Fas’tan Ukrayna’ya, İran kıyılarından Macaristan’a uzanan Osmanlı İmparatorluğu’na 470 yıl boyunca başkentlik etti. Payitaht, Osmanlı coğrafyasının sanat ve düşün merkezi olduğu gibi, dünyanın dört bir yanından tüccarları kendine çeken bir ticaret üssü ve imparatorluğun siyasi motoruydu. Şehrin sakinleri, güç ve gösterişin ihtişamı içinde, bu başkentin şiddetiyle kuşatılmış olarak ve imparatorluğun çok çeşitli kaynaklarının aktığı Dersaadet’in devasa refah ağlarına yaslanmak suretiyle hayatlarını sürdürüyorlardı. Değerli iki Osmanlı tarihçisi Ebru Boyar ve Kate Fleet’in birlikte kaleme aldıkları Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi, bu uzun süreç boyunca canlı, şiddet dolu, dinamik ve kozmopolit imparatorluk başkentinin toplumsal bir portresini sunuyor.
Bizans’ın Kadınları
Dini anlatılardan saray yazmalarına, kilise mozaiklerinden duvar yazılarına, çok farklı kaynaklardan da faydalanan Bizans’ın Kadınları çalışması, hem Bizans kültürü hem de kadınların toplumsal konumu ve yaşantılarıyla ilgilenen okurlar için bilgilendirici ve ilham verici olacaktır.
Bizans toplumunda kadınların oynadığı azımsanmayacak roller üzerine kapsamlı bir araştırma: Bizans’ın Kadınları. Kimisi ülkeyi yöneten, sanatın ve imar çalışmalarının hamiliğini yapan; kimisi kendisini dine adayıp manastıra kapatarak ya da edebi çalışmalara vererek öncülük yapan sayısız kadından seçilen örneklerle, tarihin bu kilit toplumunun kadınlarını daha yakından tanımak mümkün oluyor böylece.
Kuzey Carolina Üniversitesi’nin kıdemli Bizans uzmanlarından Carolyn L. Connor, çalışmasının her bir bölümünde, gerek halkın arasından gerekse de saraydan seçilen örnek kadınlar üzerine eğilerek, Doğu Roma’dan Bizans’a, 6. yüzyıldan 15. yüzyıla adım adım yaklaşıyor. Kadınların çevreleriyle ve kendileriyle ilişkilerini, geçmişten aldıklarını ve geleceğe bıraktıklarını ortaya çıkarıyor.