• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Tezahür Kanunları

Kitabın bir yerinde David Spangler şunları ifade etmiş: “…Sık sık belli bir ihtiyacım olabilir ve bunu neyin karşılayacağını bildiğimi düşünürüm ama aslında benim bilmediğim ve bunu daha iyi karşılayacak olan bir çözüm vardır. Çok fazla detaycı davranarak, o daha iyi olacak olan tezahürün gerçekleşme şansını azaltabilirim çünkü enerjimi o bana daha bildik gelen çözüm şekline yoğunlaştırıyorumdur. Ya da bu gerçekleşebilir ve ben bunun farkına varmayabilirim çünkü benim beklemediğim bir şekilde gerçekleşmiştir. Şu anki bildiklerime dayalı olarak neyi imajine ve vizüalize edebiliyorsam kendimi onunla sınırlayabilirim… Kısacası; vizüalizasyon, olumlama ve pozitif düşünce tekniklerini bazı konularda yararlı ve etkili buldum ama onların yaratıcılığıma, imajinasyonuma ve tezahür güçlerime sınırlamalar getirdiğini de fark ettim. Bunlar zihin gücünü odaklamayı sağlayabiliyorlar ama tezahür için o güçlerden daha fazlası gerekiyor.

  İnsanlar, her ne kadar bir kuantum fenomeni olan atom altı olgulardan meydana geliyor da olsalar birer kuantum fenomeni değildirler (aslında şuurluluk halinin, aynı kurallara uyan diğer kuantum “fenomenleri olan elektronlar ve fotonlar gibi başlı başına bir kuantum hali olabileceğine dair kanıtlar vardır ). Bununla beraber, eğer benim kendimi parçacık olarak tanımlamam gerekseydi. “ben David Spangler’ım ve şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeybatı Pasifiğindeki ofisimde oturuyorum. evliyim. dört çocuğum ve evde beslediğim dört hayvanım var” derdim.

Read More

Bir Tezahür Projesi: Kozmik Sempati

Doğru zamanda doğru yerde olmakla, firsatların kucağınıza düşmesi… Bazıları buna “şans” veya “tesadüf” der. Peki ya kendi şansınızı kendiniz yaratabilseydiniz, “tesadüfler”i oluşturabilseydiniz ve hatta günlük hayatınıza birkaç mucize sığdırabilseydiniz siz buna ne derdiniz?  David Spangler “içsel sanat” olarak da adlandırdığı tezahür ettirme sanatına ilişkin yirmi yıllak deneyiminin verdiği güvenle bunu nasıl yapabileceğimizi anlatıyor.

Yeni bir ev, yeni bir iş, yeni bir eş veya uygun bir park yeri arıyorsanız bu kitapta yer alan yaklaşım, düşlediklerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olabilir. Ama gerçek tezahür mucizesi kendi içsel gücünüzü açığa çıkartmaktır. Tezahür ettinke sanatı bir şeyleri elde etmekten çok daha fazlasını içerir. Bu kitap sizi, evrenin temelini oluşturan ve tükenmez enerji ile temasa geçiren derin  bir ruhsal uygulamayla tanıştıracak. Kozmik Sempati’ye uyumlanarak yaşamak kişisel gücünüzü keşfetmek ve düşlerinizi gerçekleştirmek için yepyeni bir yol açacak, göreceksiniz!

Read More

Asla Yalnız Yeme | Başarıyla Başarısızlık Arasındaki İnce Çizgi: İlişkinin Gücü

Başkalarıyla yakın ilişkiler içinde sürdürülen bir hayat insanı farklı bir bakış açısına götürür. İnsanların birbirlerine sıkı bağlarla bağlı oldukları hayatlarda bakış açılarının zenginliği yaşanır. Bir bakış açısı, diğerine götürür.

Hayatınızda şu anda bulunduğunuz konum ve bildiğiniz her şey, ömrünüz boyunca ister şahsen, ister kitaplar, müzik, e-posta ya da kültür yoluyla etkileşim içinde olduğunuz fikir, deneyim ve insanların bir sonucudur. Bolluğun daha fazla bolluğa götürdüğü durumlarda çetele tutmak gerekmez. O halde hemen bugünden başlayarak, hedeflerinize ulaşmanızda size yardımcı olacak isimlerle tanışmak ve gereken bilgi, deneyim ve kişileri bir araya getirmek üzere kolları sıvayın.

Keith Ferrazzi size ilişkinin gücünü ve çok sayıdaki kişiyle tanışıp bu kişilerle hem arkadaş hem de iş arkadaşı olmanın aşamalarını adım adım anlatıyor.

Read More

Picasso ile Konuşmalar 1939 – 1962

Çağımız fotoğraf sanatının önde gelen isimlerinden Brassai, Picasso’yla uzun yıllar ( 1939 – 1962 ) sık sık bir arada bulundu. Ünlü Scira Yayınevi’ne Picasso tablolarının fotoğrafını çeken Brassai, aynı yıllarda bu büyük sanatçıya ve Eluard’dan Matisse’e kadar sanatçının yakın çevresine dair notlar tuttu. Yıllar sonra Picasso’ya okuduğunda, sanatçı mutlaka yayımlamasını istedi. Picasso’yu en yakın sanatçı çevresiyle aktaran, tümüyle gözlem ürünü olan bu kitap, önemli bir boşluğu giderecektir. (Arka kapaktan)

Read More

Güzelliğin Tarihi

Büyüleyici bir bilgelik, görkemli resimler. Güzelliğin Tarihi, dünyanın en ünlü yazar ve düşünürlerinden Umberto Eco’nun hayranlık uyandırıcı yeni çalışması. Güzelliğin Tarihi ne bir sanat ne de bir estetik tarihi; Umberto Eco klasik dünyadan günümüze insan duyarlılığını etkileyen Güzellik anlayışlarını belirleyebilmek için her iki disiplinin yani hem sanat hem de estetik tarihinin derinliklerine iniyor. Tarih boyunca estetiği tanımlamaya çalışmış pek çok incelemede estetik felsefesinin izleri sürülerek farklı okur kitleleri için hazırlanan Güzelliğin Tarihi, resmi, heykeltıraşlığı, mimarîyi, sinemayı, fotoğrafı, dekoratif sanatları, romanları ve şiirleri içeren sonsuz zenginlikteki bir panorama. Tasarladığı, büyük bölümünü yazdığı Güzelliğin Tarihi’nde Umberto Eco, son derece seçmeci davranıyor. Sadece Botticelli’nin ve Michelangelo’nun değil,altmışlı yılların modasının Mısır giyiminden nasıl esinlendiğinin, Roma’daki ve XVIII. yüzyıldaki saç kesimlerinin ortak noktalarının da anlatıldığı kitap, bilineni yeni kılıyor, bilinmeyenleri de ışığıyla aydınlatıyor.

Read More

The KAÇKAR : Trekking in Turkeys Black Sea Mountains

Kaçkar Dağları, Kafkaslardan İstanbul’a uzanan Karadeniz’in güney kıyılarını kucaklayan buzullu, granit bir dağ silsilesi olan Pontus Alpleri’nin bir parçasıdır. Dağ silsilesi kuzeyde gür ormanlarla kaplıdır, çam ağaçları daha düşük seviyelerde kestane, gürgen ve kayın ağaçlarıyla, çay tarlaları ve dalgalara doğru dökülen fındık bahçeleriyle. Zıt güney yamaçları, siyah boğaların otladığı ve göllerin, pınarların ve akarsuların bol ve berrak olduğu yazlık meralarla kaplıdır.Bu harita ve rehber kitap, Türkiye’nin Kaçkar dağlarında yarım günlük yürüyüşlerden çok günlük yürüyüşlere kadar uzanan 32 trekking rotasını anlatıyor. Granit kuleler arasındaki geçitleri, taş döşeli yük-at rotalarıyla geçebilir veya dayanıklı yerlilerin sürülerini otlattığı eskimeyen köyler ve yüksek meralar arasındaki geleneksel patikalarda yürüyebilirsiniz. Rehber ayrıca bölgenin kapsamlı tarihi ve kültürel detaylarını ve net renkli fotoğraflarını da içermektedir.Ayrıca 75cm x 48cm 2 taraflı tam renkli kontur haritası içerir. Nispeten kiralanmamış bir trekking destinasyonu için önemli bir rehber.

Read More

Dört İstanbul

Dört İstanbul = Byzantium, Antonina, Konstantinople ve Stanbul


Eklerle yeni basım. “Kutsal Haç şimdi nerede?”  sorusunun yanıtı bu kitapta.Radi Dikici, bu kitapta şehirlerin kraliçesinin M.Ö 657 yılında Kral Byzas tarafından kurulmasıyla başlayan ve 1924’te Osmanlı hanedanının son bulmasına kadar uzanan yaklaşık 2600 yıllık öyküsünü anlatıyor.  Byzantion (Byzantium), Augusta Antonina, Konstantinople (Yeni Roma) ve Osmanlı’nın İstanbul’u adıyla kentin dört dönemini birçok bilinmeyen yönleriyle bir roman tadında sunuyor.


• Kentin çağlar boyu sosyal yaşamın merkezi haline gelişi…• İlk üniversitenin kuruluşu…• Bugünkü hukuk düzeninin temellerinin oluşumu…• Hıristiyan inancının tespit edildiği İznik Konsili ve Akidesi…• İlk kez gün ışığına çıkan belgelerle 54 gün süren Fetih…• 471 yıllık birçok yönünü bilmediğimiz Osmanlı yönetimi…• Yepyeni harita, resim ve tablolarla İstanbul’un dört dönemi…

Read More

FerhAntoloji

FerhAntoloji
Tiyatro dünyasının üretken ismi Ferhan Şensoy, edebiyat alanında yapıt vermeyi sürdürüyor. Şensoy; kitapları, yayımlanmamış oyunları, şiirleri, TV skeçleri ve 35 yıla sığdırdığı yazı çalışmalarını tarayarak FerhAntoloji’yi oluşturdu. Bu dev antoloji, sanatçının okurları için yeni bir kitap, ilk defa okuyacaklar için de iyi bir fırsat. Ferhan Şensoy’dan özgeçmişsel ferhangi bir serüven…


FerhAntoloji, Şensoy’un kitapları, yayımlanmamış oyunları, TV skeçleri, şiirleri, -1968’den bugüne- 35 yıla sığdırdığı bütün yazı çalışmaları taranarak oluşturuldu: Ortaya böylesine dev bir antoloji çıktı. Şensoy külliyatına sahip olanlar için yeni bir kitap, ilk defa okuyacaklar için iyi bir fırsat FerhAntoloji.


“…Kabareci yeteneklerini sevgi ile izlediğim Ferhan Şensoy’un taze, sıcak, halkçı bir mizahı var. Yazgıdaşları imişçesine yansıttığı KAZANCI YOKUŞU’nun insancıklarını da bu külfetsiz anlatısı içinde bizlere sevdiriyor. Bu insancıklar nasıl ezildiklerinin tortusunu günlük yaşam sevinci içinde unutuyorlarsa, yazar da sanki onlardan biriymiş gibi toplumsal ukalalıklardan, yazarca bilgiçliklere yeltenmeden anlatısının tadını çıkara çıkara onlara ayna tutuyor. Sade onları konuşturduğu diyaloglar değil, kendi gözlemleri, algılamaları, söz dağarcığı, anlatışı, benzetileri ve yorumları bile argo. Öylesine onlardan. Yazımı bile onlarınki gibi yanlış kullanıyor. Bence üslubunu sevimli yapan da bu…”Haldun Taner

Read More

Serenad

Serenad, 2011 yılında yayımlanan; müziğin, bilimin ve sanatın iç içe geçtiği bir Zülfü Livaneli romanıdır. Romanda dokunaklı bir aşk hikâyesi anlatılmasına rağmen, yazar aşk romanı kavramına vurgu yapmadığını belirterek, “Kitaba özellikle aşk romanı demedim. Aşk kelimesi çok kirletildi.” demiştir. 

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar.

1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad’da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.

Read More

Geçmişten Günümüze : AYNA

Görüntü önce tabiatın durgun suları, doğal camları ve madenlerinde belirdi. Ve ayna yapım malzemeleri ve teknikleri, formları, motifleri, sembolik anlamları ile farklı zaman dilimlerinde ve farklı toplumlarda yerini buldu. Antik yerleşimlerdeki kazılarda bulunan aynaların ve mozaikler, keramikler, lahitler, mezar taşları üzerindeki  ayna tasvirlerinin anlamları oldu. Mısır, Hitit, Yunan, Etrüsk, Roma, İskit, Selçuklu, Osmanlı aynalarının farklı özellikleri ve farklı hikâyeleri vardı. Kullanım alanında çeşitlilik gösteren ayna camın öyküsü ile bağlantı kurdu. Ve cam aynalar yaşamda yerini aldı. Görüntü artık netti. Aynanın işlevi çoğaldı. Fotoğrafçılık, tıp vb. alanlara yardımcı oldu. Ayna sembol olarak, eşya olarak, isim olarak çeşitli dillerde hep söylendi. musalu speculum miroir spiegel peili közüngü gözgü mir’at ayna.

Read More