George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.

Her şey 1984 yılında geçer. Birbiriyle mütemadiyen savaşan üç büyük gücün elinde bölünmüş bir dünya, mutlak güce sahip bir Parti, kapanması yasak tele-ekranlarla her hareketi denetleyen Düşünce Polisi, her şeyi izleyen Büyük Birader ve diğer tüm düşünce biçimlerini imkânsız hâle getirmek için oluşturulan “Yenidil”. Gerçek Bakanlığı’nın altındaki Arşiv Bölümü’nün gözlerden ırak odalarında, Parti’nin ihtiyaçlarına göre geçmişi yeniden yazan Winston Smith’in oyununda arka plan bu kâbustur işte. Herkesi dilediği gibi kontrol eden bu totaliter dünyaya karşı içinde isyan tohumları büyüyen Winston, hakikat ve özgürlüğe duyduğu özlemin yanında aşka da kayıtsız kalamayacaktır.

Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı, toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor. 

Büyük Birader olarak adlandırılan kişi ve onun denetimindeki partisi, Okyanusya yönetiminin başıdır. Okyanusya’da Büyük Birader’in otoritesiyle, toplumda hiyerarşik bir sınıflandırma bulunur. Topluma, tüm insani duygulardan arınmalarını emreden Büyük Birader; ülkede aşkı, erotizmi, bireysel evliliği ve günlük tutmak gibi insani eylemleri de yasaklamıştır. Evlilikler, tamamen devlet kontrolündedir ve amaç yalnızca devlete hizmet edecek çocuklar yetiştirmektir. Diğer yandan, ülkedeki tüm yazılı ve yazısız yayın organları, sadece devlete bağlıdır ve asla kendi düşüncelerinizi ifade etmenize izin verilmez.

Çoğunluğun bu sisteme uyduğu ve itiraz etmeksizin Büyük Birader’e saygı gösterdiği Okyanusya’da, elbette ki sisteme karşı gelen kişiler olacaktır. Bunlardan biri de Doğruluk Bakanlığı’nda çalışan Winston’dır. İçerisinde bulunduğu sıkışmışlık hissi, onu her şeye karşı gelmeye itecektir. Hikayede burada başlar. Winston’ın başkaldırışı, Julia ile olan yakınlaşması ve eylemleri sonucu başına gelenleri George Orwell, büyük bir ustalıkla işlemiştir. Kitabın sonundaysa Winston’ın türlü işkenceler sonucu, devlete bağlı bir vatandaşa dönüştürüldüğüne tanık oluruz.

George Orwell kitabın geçtiği yıl olarak aslında 1980 yılını seçmiştir. Fakat kitabın tamamlanması, Orwell’ın hastalığının da etkisiyle uzadıkça yılı, 1982 olarak değiştirmiş, sonrasında ise 1984 yılında karar kılmıştır. Bunun nedeni ise Orwell’ın kitabın yazımını 1948 yılında tamamlamasıdır. Orwell, 1948’in son 2 rakamının yerlerini değiştirmeye karar verir. Böylece kitap, 1984 adı ile basılır.