Sultan II. Mahmut döneminde ve Abdülmecit’in saltanatının ilk yıllarında Türkiye, yelkenleri, direkleri ve tayfası değiştirilmesi gereken bir gemiye benziyordu.
Biraz düşüncesi olan insan bile böylesine bir değişikliğin, mutlakiyetçi bir yönetimin güçlü yapısıyla da kısa sürede gerçekleştiremeyeceği bir girişim olduğunu kabul eder. Böyle bir değişimin bile, sosyal koşullar, geleneksel öğretiler ve halkın önyargılarının tepkisiyle karşılaşacağı kesindir. Bu böyleyken sayısız ırklardan oluşan, ayrıca her zaman Avrupa uygarlığından da uzak kalmış bir devlette ne kadar güçtür. Ayrıca bu ilkeler daha ileri ve gelişmiş ülkelerde bile uzun bir süre içinde, düşüncelerin gelişmesi ve çıkarların zamanla düzenlenmesi, uzun ve kanlı ihtilâller sonunda gerçekleştirilebildi.
Günlük tartışmaların savsakladıkları bu basit düşünce çok önemlidir ve Tanzimat’ın toplumsal, siyasal ve yönetimsel sonuçları, akıl ve mantık ölçüleri içinde değerlendirmek isteyen kişinin bir an bile dikkatinden uzak kalmamalıdır.