İngiliz yazar Douglas Adams’ın müthiş bir hayal gücü ile kurguladığı “Otostopçunun Galaksi Rehberi”, Absürd komedinin en güzel örneğinin sergilendiği eser, yer yer güldürürken yer yer okuyucuyu derin düşüncelere daldırmayı da ihmal etmiyor.

Bir gezegen düşünün. Üzerinde yaşayanların tümüyle mutsuz olduğu… Mutluluklarını ise küçük, yeşil kağıt parçacıklarına borçlu olan… Size de bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bu olsa olsa ancak üzerinde yaşadığımız Dünya olabilir. İşte Dünya’da yaşanan sıradan bir Perşembe sabahına gidelim şimdi. Kitabın baş kahramanı Arthur’la burada tanışıyoruz.

Arthur, bu Perşembe sabahında belediyenin kestirme yol için kendisine haber vermeden evinin yıkılacağı haberini alır. Bunu duyan Arthur durur mu? Koşarak aşağı iner ve yetkilileri evini yıkmamaları için ikna çabalarına başlar. Öyle ki evini yıkacak olan iş makinesinin önüne bile yatar. Ancak ne yapsa ikna edemez. Derken, Arthur’un en yakın arkadaşı Ford gelir. Arthur’a Dünya üzeri güçlerin uzayda kestirme yol açmak için Dünya’yı yok edeceği bilgisini verir. Burada anlaşılacaktır ki Ford aslında bir dünyalı değildir, başka bir gezegenden gelmiş ve Dünya’ya hapsolmuştur.

Buradan itibaren artık işler değişmeye başlar ve bu iki kafadar, kendilerini Dünya’nın yok oluşundan kurtaracak uzay gemisine doğru yola çıkar. Otostopla tamamladıkları bu yolculuk sonucunda o güne dek görmedikleri kadar güzel bir uzay gemisiyle karşılaşırlar. Hayatları kısmen kurtulmuştur. Ta ki mürettebat tarafından fark edilene dek…

Bir dizi serüvenin yaşanacağı galaksi evreninde Arthur’a eşlik eden yalnızca Ford olmayacaktır. Galaktik İmparatorluk Hükümeti’nin Başkanı Zaphod Beeblebrox, paranoyak, zeki ve depresif robot Marvin ile yıllar öncesinden gelen güzel bir kızı da görürüz. Ve bir de Arthur’un havlusu… Havlu, galaksi evreninde dolaşırken oldukça önemlidir.