Düşüncelerle ilgili anlayışı yeniden çerçevelendirmek zorundayız. Elimizin altındaki engin ve ulaşılmamış insan potansiyelini, insanın dünyayı etkileme kapasitesini henüz yeni anlamaya başlıyoruz. Bu potansiyel sadece yetenekli üstadların değil, her insanın doğuştan getirdiği hakkıdır. Düşüncelerimiz; yaşamlarımızı düzene sokmamız, refaha ve huzura ermemiz, hastalıklarımızı şifalandırmamız, yaşadığımız yerleri temizleyip düzene sokmamız ve hatta gezegeni daha iyiye götürmek için başvuracağımız en basit kaynaktır. Toplumsal olarak ise, yaşamak istediklerimiz yaşayabilir, su ve havamızın kalitesini yükseltebilir, suç ve kaza oranlarını düşürebilir, insanlığın eğitim seviyesini artırabiliriz.

Zihinlerimizi, niyeti sezgisel olarak kullanan dünyanın kadim geleneklerinin bilgeliğine açmalıyız. Bu kültürler bilimsel olarak ispatladığımız, Sıfır Noktası Alanı’ndan yani evrendeki her şeyi görünmeyen bir ağ gibi sarmalayop birbirine bağlayan birleşik enerji alanından bahsederler.

Niyetin gücü ile uzaktan etki bilimi; şifa, düşüncenin gücü, bir şeyi tezahür ettirme gibi kadim bilgeliklere bilimsel bir kanıt olmuştur. Bu bilgelik gelenekleri gibi-şu anda bilimsel olarak da ispatlandığından dolayı-günümüz modern dünyası da her düşüncenin kutsal ve fiziksel şekil alma gücü olduğunu kabul etmek zorundadır.