John Wilkes Booth’un Abraham Lincoln’ü Ford’s Theatre’da vurduğu sahne, Amerikan tarihinin en canlı ve silinmez görüntüleri arasında yer alıyor. 14 Nisan 1865’te olanların gerçek hikayesi tanıdıktır: Lincoln, Birlik zaferi ve siyah vatandaşlık olasılığı karşısında öfkeli bir deli olan John Wilkes Booth tarafından öldürüldü. Yine de Booth’un gerçekte kim olduğu -bir katil dışında- daha az bilinir. Suçunun büyüklüğü, nesiller boyunca motivasyonunun ayrılmaz bir parçası olan şaşırtıcı bir kişisel hikayeyi gizledi.

Kapsamlı bir aile destanı olan My Thoughts Be Bloody, Başkan Lincoln’ün ölüm hikayesinden şimdiye kadar adı eksik olan olağanüstü bir figürü canlandırıyor. John Wilkes’ın dört yaşındaki ağabeyi Edwin Booth, zamanında Amerikan sahnesinin en büyük yıldızıydı. Ünlülüğünü, John Wilkes bir okul çocuğuyken, İç Savaş başlamadan önce, on dokuz yaşında erken yaşta kazandı. Yazar Nora Titone, Edwin Booth’un bir hesabı olmadan, Lincoln’ün suikastçısının gerçek hikayesinin asla anlatılmadığını savunuyor. Booth ailesinin bir dizi özel mektubunu, günlüklerini ve hatıralarını kullanan Titone, John Wilkes Booth’un bu ülkenin en kötü şöhretli suikastçısı olmasının nedenlerini ortaya çıkaran gizli bir tarihi ortaya çıkardı.

Tiyatrocu bir anne babadan doğan bu hırslı kardeşler, Shakespeare trajedisine layık bir karşılıklı kıskançlık ve küskünlük hikayesini canlandırdılar. Çocukluklarından beri, sahneye çıkan kardeşler, babaları, efsanevi İngiliz aktör Junius Brutus Booth’un onayı için rakiplerdi. Ölümünden sonra, Edwin ve John Wilkes, şöhret mirasını talep etmek için şiddetli bir yarışmaya kilitlendi. Bu tuhaf aile öyküsü ve güçlü kardeş rekabeti, John Wilkes’in karakterinin potalarıydı, politik tutkularını alevlendirdi ve onu bir komplo hayatına sürükledi.