Modern Türk Edebiyatında 99 Hikayeciden 99 Hikaye burda bitiyor. Bir okuruyum bu hikayelerin. Birçoğuna yıllar yılı aşkı andırır duygularla bağlandım.

1860 doğumlu Samipaşazade Sezai’den 1949 doğumlu Necati Güngör’e uzun yolculuk, belki başka bir seçkide, bir başka çalışmada günümüzün genç öykücülerine kadar uzatılailir. Neden 1949 doğumlularla noktalıyorum? Bu soruyu kendi kendime çok sordum. bri tek yanıtı var: 1949 benim de doğum tarihim. 1949’u bilinçaltı dürtüyle seçmiş olmalıyım.

Seçkiler yazarların öteki verimlerine, bütün eserlerine birer gönderme bence. Birer hatırlatış, yazarlara küçücük teşekkür ediş..Onlara teşekkür ediyorum: Yazdılar, yıllarca okudum, büyük mutluluktu; yaşadıkça okuyacağım, belki tek mutluluk olacak…

“..Haseki taralarında bir çıkmaz sokağı, içinde yalnız tavan üç odalı bir ev, bir mezar gibi, sükunet-i ebediyye ile muhat idir. Bir hal-i nisyan ve mtrükiyette bulunuyordu. Çatısından kopan bir tahta, damdan uçan bir kiremit, duvarından yuvarlanan bir taş senelerce düştüğü yerde kalır.

Arasıra çirkin, ihtiyar bir Rum karısı -cadılara mahsus dehşet ve sükunetle- dışarı çıkarak malzeme-i beytiyyesini iştira ve tedarikle alele-acele eve girip kayboluyordu. Evin küçük bahçesinde duvara yakın bir büyük ağaç, temmuzun o ateşli güneşi İstanbul`un bu cihetlerini takasız bir hararet içinde bıraktığı zaman, yapraklarının arasına gizlenmiş serin bir rüzgar neşremeye başlayarak o evin, o mahallenin bir büyük yeşil yelpazesi gibi havayı tecdid ve tehziz ederdi…”