“Yaşamın amacı nedir?” sorusuna Rogers, “İnsanın gerçekten de olduğu kişi olması” ifadesiyle cevap verir.

Kişi Olmaya Dair’de Rogers’ın başkalarını ve kendini duymaya çabalayan sıcak, coşkulu, güvenli, ilgi dolu sesiyle karşılaşırız. Bu dikkat dolu dinleyiş, hem bireylere hem de o muazzam soruya, yani kişi olmanın anlamına hizmet eder.

Mücadele içindeki adam için şöyle der Rogers: “Şu anda o, baştan aşağı kendini savunmaktan ibaret… O an için, bağımlı olduğu şeyin ta kendisi ve bu durum onu da hayrete düşürüyor.”

Bu kitap asla tavsiyeler veren bir kitap değildir, “kendi kendine yapabilirsin” tezini savunanlara da benzemez.
Çarenin insanların kendi içlerinde olduğu düşüncesi, Rogers’ın başlıca öncülüdür. Bireyin, öğretilmiş bir akıl olmaksızın kendi yönünü tayin edebildiği görüşündedir. Modern zamanların kendi kendine yardım etme amaçlı grupları da, aslında doğrudan doğruya Rogers’ın gerçekleştirdiği insan potansiyeli hareketinden kaynaklanır. Evliliğin de terapi gibi sahicilik ve empatiyle bağlı olması, bir Rogers ilkesidir.

İnsanlar kabul edilmek ister ve kabul edildiklerinde “kendilerini gerçekleştirme” yönünde ilerleme
kaydetmeye başlarlar. Rogers’ın kast ettiği, kendine değer verme, esneklik, kendine ve başkalarına saygı duyma yönünde ilerlemektir.