Sadece Türk toplumunun değil, bütün toplumların korkularım ve bekleyişini anlatan Melih Cevdet Anday, Gizli Emir’de “umudu” kaleme alır. Bekleyişin umutla başlayıp umutsuzluğa gidişinin oldukça ince bir ironiyle anlatıldığı roman, Salâh Birsel’in dediği gibi ” Gizli Emir 
Türkçenin en güçlü romanlarından biri”dir.

Zamanın ötesinden, zamansız ve mekansız olaylar, korkular, umutlar, bekleyişler…
Her şeyin insan için olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Gizli Emir, kurtuluşu kendi içinde aramak yerine başkalarında arayanlara da çok şey anlatıyor.

Kaptır söylüyorum sana oğlum, saymıyor musun beni? Bak, senin hükmün önündeki sanduğa geçer, belediyeye karışamam. Karıcık günler bugünler, emir gelecekmiş diyorlar. Emir gelirse ne yapacağız o zaman? Emir gelirse ne sanduğun kalır, ne bir şeyin. Anladın mı oğlum?

“Bence Gizli Emir Tükçenin en güçlü romanlarından biri, belki de birincisi. Yazar sadece birtakım olayları sıralamakla yetinmiyor, onlarla yoyo oynar gibi oynuyor. Gerçekler ustaca yürütülen bir uslamlamanın pertavsızından geçirildikten sonra sunulmuş. Melih, bu romanıyla son elli yılın insanlık tarihini, insanlık çilesini vermek istemiştir. Bu, bizim toplumumuz olduğu kadar, Fransız, İspanyol İtalyan, Alman, Amerikan, Portekiz vb. toplumu da olabilir. Bir kent düşünün ki herkes gizli buyruk beklemektedir. Bu buyruk insanları kurtuluşa ulaştıracaktır ama, yılardan beri beklenildiği halde bu gizli buyruk yüzünü göstermemiştir. (…) Nedir, herkesin beklediği de kendine göre bir gizli buyruktur. (…) Bunca bekleme, yığınların gizli buyruktan umut kesmelerine yol açacak bir nitelik gösterirse de, onun geleceğini ortaya koyan belirtiler de vardır. Gelgelelim bu belirtiler de gizli buyruğun bir tane olmadığını ortaya koymaktadır. (…)