Dünya zenginliğinin simgesi sayılan altını doğa dışı yöntemlerle üretebilmek uğruna; yüzyıllarını sayısız simya deneylerine adayan insanoğlu, kendi iç dünyasının simyası ile hemen hiç ilgilenmedi.

Doğu düşünüleri ve özellikle de Budizm, yüzyıllardır iç dünyalarımızdaki bu karmaşıklığı çözmeye çalışıyor. Tıpkı, dünya zenginliğini üretmeye çabalayan simyacılar gibi, onlar da simyaya bel bağlamış durumdalar. Ne var ki bu simya; maden ya da metallerin değil, Duyguların Simyası!

İnsan, eğer bilincini uyanık tutabilir ve Budist psikoloji ile bilişsel terapinin bütünleştiği o boyutu yakalayabilirse, iç dünyasının altınını bulabilir mi?