Kur’an-ı Kerim’in ilk basım tarihi 1874 olarak kayıtlara geçmiştir. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmetli yıllarda (1453-1481) yazılmasına başlanmış, ancak asıl Mushaf yazma faaliyeti, Amasya’dan İstanbul’a gelerek tahta oturan ve hemen hocası Şeyh Hamdullah’ı da İstanbul’a davet eden Sultan Bayezid devrinde başlamıştır. Önceleri kûfî, meşrık kûfîsi, mağrıbî hat nevîlerinin kullanıldığı, daha sonraları tedâvülden kalkmasıyla, Aklâm-ı Sitte adıyla anılan ‘sülüs-nesih-muhakkak-reyhânî-tevkî’-rıkâ’ hat nevîleri kullanılmış, daha sonra Osmanlı Türkleri-Şeyh Hamdullah’ın yönlendirmesiyle Kur’an-ı Kerim yazmak husûsunda, sâdeliğinden ve rahat okunuşundan dolayı, nesih hattını baş tacı etmişlerdir. Hattâ nesih hattı “hâdim-i Kitab-ı Kerîm” (=Kur’an’ın hizmetkârı) olarak vasıflandırılmıştır.

Osmanlı Mushaflarında, rıkâ’ hattının da sûre başlarında ve bazen ketebe kaydında da yer aldığına rastlanır.

Mushafın hazırlanması için gerekli olan âlet ve malzemelere gelecek olursak; kalem ( kamış kalem ve cava kalemi), kalemtıraş, makta, kâğıt, is mürekkebi ve renkli mürekkebler, mühre, hokka, mıstar (satırlık), yazı altlığı, altın diye sıralayabiliriz. Mushafın yazılması bitince tezhibleme işlemine geçilir.

Mushafların ebâdı konusunda da büyükten küçüğe doğru bir sıralama yapacak olursak; cami (rahle) Mushafı, büyük (kebîrî) kıt’a Mushafı, Vezirî kıt’a Mushaf, Küçük (rubu’) kıt’a Mushaf, Sümûn kıt’a Mushaf, Sancak Mushafı.
Sergide yer alan Mushaflarda adı geçen hattatlar; Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisari, Derviş Ali, Haız Osman, Yedikuleli Seyyid Abdullah, Eğrikapılı Râsim, İsmail Zühdî, Kâdıasker Mustafa İzzet Efendi, Mehmet Şevki, Kayışzâde Hafız Osman Burdurî, Hasan Rıza ve adını burada sayamadığımız 77 isim daha yer alıyordu.