• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Fatma Girik

6. Datça Altın Badem Sinema ve Kültür Festivali kapsamında festivalin onur konuklarından Fatma Girik için Bircan Usallı Silan ve Burçak Evren tarafından hazırlanan bu kitap söyleşiler, sanatçının filmleri ve filmografisi hakkında bilgiler içermektedir.

Read More

Gulag Takım Adaları

Aleksander Soljenitsin – Gulag Takım Adaları ne Rus edebiyatında, ne de dünya edebiyatında benzeri bulunmayan edebi bir anıttır. Soljenitsin bu dev eserini kendi mahkumiyetinden, kamplarda başından geçenlerden ve zulüm altında ölen sayısız insanların kaderinden derleyerek yaratmış. Bu eserle insanlığın yüreğini parçalayan milli bir destan doğmuştur. Soljenitsin bu eserinde modern bir tarihçi gibi, kudretli kalemiyle, yok edilen milyonlarca hayatın dökümanter tarihini sunmaktadır.

Gulag Takım Adaları , Rusya’da 1917’de Bolşevikler’in iktidara gelmesinden kısa süre sonra başlayan tutuklamaların, tutukluların konduğu hapishanelerin ve onların zorla çalıştırıldığı çalışma kamplarının ve yok edilen milyonlarca hayatın Soljenitsin’in gayretleriyle tutulmuş yazılı tarihsel bir kaydıdır. Bu sistem Stalin’in 1924’ten 1953’e kadar olan yönetiminde olağanüstü boyutlara ulaşmıştır.

3 ciltteki değişik bölümler 40 yılın üzerinde bir süre boyunca Sovyet otoriteleri tarafından tutuklanmış, sorgulanmış, mahkum edilmiş, sürgüne gönderilmiş ve hapsedilmiş Gulag mağdurlarını anlatır. Çalışma Soljenitsin’in hapishane günleri boyunca kendi hatıralarından ve zulüm altında ölen hücre arkadaşlarının ayrıntılı ifadelerinden toparladıklarıyla tarihsel bir yorumu harmanlar.

Birinci cildin yayınlanmasından sonra Soljenitsin derhal Sovyet basınının saldırısına maruz kalmıştır. Batı’da başına gelenlere gösterilen yoğun ilgiye rağmen Soljenitsin 12 Şubat 1974’te tutuklandı ve vatana ihanetle suçlandı. Ertesi gün ise Sovyetler Birliği’nden sürgün edildi.

Read More

Eroin Güncesi – Kanat Güner

Hayatı yaşayarak yazan; 1970 yılı doğumlu Kanat Güner, kısa yaşamına sığdırdığı bir çok şeyin yanında “Eroin Güncesi” adlı kitabı da sığdırarak tribünlere kendi dramını oynadı. Anadolu’nun saf değerleriyle yetişip kurtlar sofrasının ortasına savrulan ve bu sofrada kendi kişisel saflığında ötürü değerleri uğruna mücadele etmekten vazgeçmeyen Kanat, bunun bedelini de hayatıyla ödedi: Tıpkı yitik ’80 kuşağının bir çok bireyi gibi. İçine itildikleri değer kavramlarının aslında bireyin silikleştiği, çarkların bir parçası olmaya zorlandığı ve adına Üniversite denen kurumların birinden; Tıp Fakültesi 4. sınıftan ayrılmak zorunda kalan Kanat Güner, gördüğü eğitimin en çok işlenen; yani insan hayatının biyolojik şeyi; H(eyç)’i seçerek oynadı kendi dramını…

İlk kez yayınlandığında; “Bir alt kültür yazını olarak bizdeki ilk örnek.” iddiasıyla sunulmuştu okurlara. Aradan geçen zaman bu kitabın iddiasını doğruladı. Yaşadı, yazdı… ve öldü

Uyuşturucu ve adım adım yaklaşmakta olan ölüm hiç bu kadar içerden, bu kadar sahici ve alaycı anlatılmadı. 
“Hey, millet, ben ölmeye karar verdim. Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim ama son bir iletişim denemesi yapmak istedim” diyen Kanat Güner, bu kitabı yazdıktan 13 ay sonra öldü. 
Beyoğlu’nda bir sinemanın tuvaletinde, kasığında iğne ile ölü bulunduğunda 28 yaşındaydı.
Muş’ta doğan, Güneydoğu’nun çeşitli illerinde büyüyen zeki, duyarlı ve çalışkan Kanat Güner’in 17 yaşında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazanarak İstanbul’a gelmesiyle başlayan Eroin Güncesi’nde, sarsıcı gerçekler son derece çarpıcı bir dille aktarılıyor. 

Kanat Güner için Canlı Yayın adlı bir beste yapan Mor ve Ötesi’nden Harun Tekin, kitabın girişinde yer alan söyleşisinde, 
“Eroin Güncesi beni fena halde çarptı. İçinde yaşadığımız dönemde, iletişim çağında, kız kitabını yazdı ve sonra da gözlerimizin önünde öldü. “Ben geliyorum” diye diye, göz göre göre olan bir şey. Bunun içinde edebi bir yan da var; bu kız anlatmak istediği şeyi ifade etmenin yolu olarak ölümü seçti sanki…” diyor. Tekin’e göre Kanat’ın sesi milyon kez fazla çıkıyor, çünkü o gerçeğin içinden konuşuyor. 

Eroin Güncesi’nin gençler arasında kazandığı ayrıcalıklı konum, Kanat’ın ölmeden önce giriştiği son iletişim denemesinde ne kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor. 

Read More

WARCRAFT

Warcraft Üçlemesi / Ejderhanın Günü – Büyük Şef – Son Bekçi

Warcraft kitap serisinin ikinci kitabı olan Büyük Şef, Christie Golden tarafından kaleme alınmıştır. Christie Golden bilimkurgu, fantezi ve korku dallarında 18 roman ve 16 kısa öykü yazmıştır. Golden altı tane Star Trek: Voyager romanı yazmıştır. Bunlar içinde popüler Dark Matters üçlemesi de vardır. Kitap tamamen fantastik kurgu üzerine yazılmıştır.

Read More

HARRY POTTER SETİ

Serinin ilk kitabı, Türkçe olarak ilk kez 1999 yılında Harry Potter Büyülü Taş adıyla, Mustafa Bayındır’ın çevirisiyle Dost Kitabevi tarafından yayımlandı. Yeterince ilgi görmeyen bu baskıdan sonra serinin yayın haklarını Yapı Kredi Yayınları satın aldı ve ilk kitabı 2001 yılında Harry Potter ve Felsefe Taşı ismiyle ve Ülkü Tamer’in çevirisiyle tekrar yayımladı. Serinin bundan sonraki kitapları Sevin Okyay ve oğlu Kutlukhan Kutlu tarafından Türkçeye kazandırıldı. İkinci ve üçüncü kitaplar gecikmeli olarak Türkçeye çevrildikten sonra, dördüncü kitaptan itibaren kitaplar dünyayla hemen hemen aynı zamanda Türkiye’de de yayımlandı.

1- Harry Potter ve Felsefe Taşı
2- Harry Potter ve Sırlar Odası
3- Harry Potter ve Azkaban Tutsağı
4- Harry Potter ve Ateş Kadehi
5- Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı
6- Harry Potter ve Melez Prens
7- Harry Potter ve Ölüm Yadigarları

Read More

ÇİLE – Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl, 24 yaşındayken yayımladığı ikinci şiir kitabı Kaldırımlar ile tanınmış ve Kaldırımlar Şairi lakabıyla anılmıştır. 1934 yılına kadar sadece şair olarak tanınmış ve o devirde Türk basınının merkezi olan Bâb-ı Âli’nin önde gelen isimleri arasında yer almıştır. 1934 yılında Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşayan Kısakürek, 1943-1978 arasında 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi’ne önderlik eden bir şairdir. Dergi, Türkiye’de Büyük Doğu Hareketi’nin ve antikomünizmin yayılmasında öncü bir rol oynamıştır

——-

Şairliğim on iki yaşımda başladı.
Bahanesi tuhaftır:

Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim… Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter.. Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde.. Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp:
– Senin dedi; şair olmanı ne kadar isterdim!
Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetimin ta kendisi… Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı, içimden kararımı verdim:
– Şair olacağım! ve oldum…

1925´de “Örümcek Ağı”, 1928´de “Kaldırımlar”, 1932´de “Ben ve Ötesi”, 1953´de “Sonsuzluk Kervanı” ve 1969´da “Şiirlerim” ismiyle yayınlanmış şiir kitaplarının bir çok bakımdan kendini ifadelendiremediğini söyleyen Necip Fazıl Kısakürek´in, 1923´de Yeni Mecmua´da yayınlanmış ilk şiirinden başlayarak bizzat kendisi tarafından süzülen, ayıklanan, düzeltilen ve bir araya getirilen bütün şiirleri…
Ve Poetikası…

Bir yanda belli başlı bir sanat anlayışından tüten şiirler, diğer yanda, bu sanat anlayışının tüttürdüğü şiir mefkuresi..

Read More

Ayn Rand – Hayatın Kaynağı

Hayatın Kaynağı Ayn Rand’in 1943 yılında kaleme aldığı ve Ayn Rand adına ilk önemli edebi başarıyı kazandığı romanıdır. Kitabın ismi Rand’in “ insanın egosu ilerleyişinin kaynağıdır” cümlesinden gelmektedir. (Fountainhead, kitabın orijinal ismi)

Hayatın kaynağı Howard Roark adındaki idealist genç bir mimarın hayatını incelemektedir. Kendisi, bina dizaynında hüküm süren zevklere sırf çıkarı için boyun eğip, artistik ve kişisel görüşünde uzlaşmaya varmaktansa, karmaşıklık içerisinde çabalayıp kendi doğrusu için savaşmayı göze almıştır.
—-

Kolektif beyin diye bir şey yoktur. Kolektif düşünce diye bir şey de yoktur. Bir grup insanın vardığı anlaşma, ya bir uzlaşma, ödün verme sürecidir, ya da birçok bireysel düşüncelerin bir ortalamasıdır. İkincil önem taşıyan bir şeydir. Birincil eylem.. yani mantık yürütme süreci… bir tek kişinin tek başına yapması gereken bir şeydir. Yemekleri bir sürü insana paylaştırabiliriz. Ama kolektif bir midede sindiremeyiz. Hiç kimse kendi ciğerlerini, başkasının yerine solumak için kullanamaz. Hiç kimse kendi beynini, başka birinin yerine düşünmek için de kullanamaz. Vücudun ve ruhun bütün işlevleri bireysel ve özeldir. Paylaşılamazlar ve devredilemezler

—-

Dünya bizleri kurtarma ve bize iyilik etme aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı. Tarihteki bütün savaşları yürekleri iyilikle dolup taşan, kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen kurtarıcılar çıkardı.

Hitler Almanları, Stalin işçileri, Mao köylüleri kurtarmak için dünyayı kana buladı. Milyonlarca insan kurtarıcıların şefkat dolu ellerinde can verdi. Onlar hep “biz” dediler, hiç ben deyip kendilerini düşünmediler. Ama bilim, zenginlik, hayatı kolaylaştıran, yaşanır kılan her türlü buluş, bilgi kendi çıkarları için çalışan, işini iyi yapan bencilerin eseriydi. Onlar hiçbir zaman biz olmadılar. Sadece işlerini iyi yapmaya çalıştılar ve bizlere rağmen başardılar.

Elinizdeki kitap, dünyanın fedakarlık tüccarları tarafından yok edilmemesi için bir AKIL KALKANIDIR. Ben’in bir savunucusu ve kalabalıklara karşı duran yaratıcılara verilmiş bir ödüldür. Aklın ve mantığın yolunu izlemek isteyen herkese bu rehberi takdim etmekten onur duyuyorum.

Sinan Çetin

Read More

TUZ – Bedri Rahmi Eyüboğlu

Eserlerindeki tema zenginliği ve çok yönlü sanat dünyasıyla dikkat çeken Bedri Rahmi, şiirimizi sanatsal, tarihsel ve kültürel boyutuyla Anadolu’ya, modern şiir yoluyla da Batı’ya bağlamıştır. Bu itibarla denebilir ki o, klasik ile yeni arasında özgün bir bireşime ulaşmıştır.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiiri tematik zenginlik yönüyle dikkat çekicidir. Nitekim birçok metafizik kavram onun şiirine tema teşkil eder. Bunlardan biri olan inanma problemi, bilinmezliğin sorgulanmasından Tasavvufi Türk edebiyatındaki şathiye geleneğine ve metafizik eleştiriye dek varır. Cinsel istek ve haz tutkusu da önemli bir problemdir. Özellikle “Karadut” şiirinde çingene kız imgesiyle beliren haz tutkusunun karşısına dinî yasaklar çıkar. Bu da şairde cinnete varan bir sorunsal oluşturur. Ölüm, Bedri Rahmi şiirinde bir diğer önemli tema olarak belirir. Onda hiçbir zaman mistik yönüyle belirmeyen ölüm, büyük bir korkuya karşılık gelir ve tek sığınak olarak Tanrı’ya yönelir. Tabiat da Bedri Rahmi şiirinin önemli temalarındandır. Tabiat ve onun mükemmel işleyişi şairi şüphelerinden uzaklaştırmaya ve inanmaya sevk eder. Bu yöneliş onu bir çeşit “tabiat romantizmi”ne götürür. Tabiat âdeta onun özgürleşmek ve reel âlemden kurtulmak için inşa ettiği bir sığınaktır. Memleket sevgisi onun şiirinde geniş yer bulan bir başka temadır. Anadolu coğrafyası bütün zenginliğiyle onun mısralarında âdeta şiirleşir. Cehalet, yanlış eğitim sistemi, fakirlik, geri kalmışlık, doğanın tahribatı, aydın yabancılaşması gibi birçok kavram “sosyal eleştiri” bağlamında bütünleşen bir tema oluşturur. Yine sosyal fayda onun önem verdiği bir başka husustur. Çocukluk ve geçmişe duyulan özlem yanında Fransa, Amerika ve İtalya yolculukları esnasında hissettiği gurbet duygusu da tema olarak şiirinde yer alır. Onun en önemli temalarından biri de aşktır. Şiirinde hiçbir zaman soyut bir nitelik göstermeyen aşk; cinsellik, haz ve şehvet ile iç içe bir özellik arz eder. Dostluk, güzellik ve resme ait unsurlar şiirinin bir diğer yönünü işaret eder ve bunlar onda mükemmellik duygusuna götüren hususlar olarak belirir. Unutmak, sarhoşluk gibi temalar ise Bedri Rahmi’de kaçışa aralanan kapılar hâlinde karşımıza çıkar. Fanilik, gelip geçicilik ise onda çürüme imgesiyle birleşen bir temadır. Yine çağdaşı birçok şair (Cahit Sıtkı, Necip Fazıl) gibi ölüm ve ötesi, yalnızlık, korku, yaşama sevinci, eşyaya duygu aktarımı ve tabiatı kendi bakış açısıyla işleme ögeleri Bedri Rahmi’de de öne çıkan hususlardandır.

Tuz kitabının başında yer alan “Güzel ile Faydalı” şiiri, Bedri Rahmi’nin sanata bakışını yansıtan dikkat çekici bir metindir. Bu şiirde Bedri Rahmi, güzelin aynı zamanda faydalı olabileceğini, faydalı olmanın güzelin değerini azaltmayacağını dile getirir. 

Kaynak Makale: DOÇ. DR. MELİH ERZEN

Read More

TARİH-İ CEVDET

Târîh-i Cevdet  – eser-i hâme-i Ahmed Cevdet

30 senelik bir çalışmanın ürünü olan Tarih-i Cevdet , Osmanlı devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa’nın yazdığı; ilk ciltleri 1854 yılında, tamamı 1884’te yayımlanmış 12 ciltlik Osmanlı tarihi kitabıdır. Eser, Osmanlı Devleti’nin 1774-1825 seneleri arasındaki tarihini anlatır. Son dönem Osmanlıca metinlerin en önemli örneklerinden kabul edilir.

Eserde olaylar sebep ve etkileriyle açıklanır ve bunlardan ders çıkarmaya yönelik bir üslûpla verilir. Hadiselerin oluşumu ve etkileri gerçeğe uygun biçimde ele alınmıştır. Anlatımda pragmatik bir tarih yazımı görüşünün temsil edildiğini söylemek mümkündür.

Cevdet Paşa eserinin yerli ve yabancı kaynaklarını eleştirel bir bakışla değerlendirir. Olayların derinliğine inip onlardan ibret almayı amaçlar. Anlattığı olayların sebeplerini gelişmelerde arayarak bunların doğurduğu sonuçları ortaya koymaya çalışır. Bu bakımdan kendinden önceki Osmanlı tarihçilerinden büyük ölçüde ayrılır. Tarihçinin son derece tarafsız olması ve doğruyu söylemesi gerektiği görüşündedir.

Read More

Badanalı Yüzler – Yaman Koray

Yazar, öykü ve romanlarında Marmara yöresi insanlarının hayatını konu edindi. Dalış yapmayı seven bir yazar olan Yaman Koray romanlarında da dalış tutkusundan kaynaklanan izlenimlerini malzeme olarak kullanan bir yazardı. Orfoz balığının vurması yüzünden Marmaris’e yerleşen ve bu olaydan esinlenerek  Büyük Orfoz adlı romanını yazan yazar, deniz tutkusu olan birisiydi. Eserlerinde dalgıçların, denizler altındaki dünyanın kıyıdaki balıkçıların ve deniz insanlarının öykülerini ele almaktan hoşlandı. Marmara koylarında ve sahillerinde yaşayan denizin sanlarının hayatlarını anlatan,  Kapıdağ’da yaşayan halkın yaşamlarından kesitler sunan yazar eserlerinde kendi gözlemlerini, yaşam deneyimleri ve izlenimlerini yansıttı.

Uygarlığın pençeleri altında ezilen insanların öykülerini  anlatan  yazarın eserlerinde doğaya ve denize olan tutkusu dile gelir. Yaman Koray ve romancılığı üzerinde derinlemesine bir inceleme yapılamamış, yarlığı ve romancılığı tahlil edilememiştir.

Yaman Koray dalma ve balık meraklısı bir yazardı.  Gününün çoğunu deniz veya teknesinde geçiren Yaman Koray hayatının da bu teknede yitirmiştir. Nitekim Marmaris Karacasöğüt’te yaşayan ünlü yazar  ‘Sultan 7’ adlı teknesinin zeminindeki suyu boşaltmak için kabloyla dışarıdan elektrik çekmiş  teknesinde suyu boşaltmaya çalışırken elektrik çarpması sonucu 71 yaşındayken yaşamını yitirmişti

Romanları: 

Deniz Ağacı (1962), Gelin Taşı (1963), Sığırcıklar (1967), Mola (1970), Büyük Orfoz (Milliyet gazetesinde tefrika 1974; kitap: 1979), Badanalı Yüzler (1983), Kuyudaki Adam (2005).

kaynak: Şahamettin Kuzucular

Read More