• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Hayvan Çiftliği – George Orwell

Hayvan Çiftliği, (orijinal adıyla Animal Farm) George Orwell’in mecazi bir dille yazılmış, fabl tarzındaki siyasi hiciv romanı. Roman ilk olarak 1945’te Birleşik Krallık’ta yayımlandı. Roman, Stalinizmin eleştirisidir. Kendisini her türlü totalitarizme karşı bir demokratik sosyalist olarak tanımlayan Orwell bu romanında SSCB’nin kuruluşundan itibaren meydana gelen önemli olayları kara mizah yoluyla ve mecazi bir dille anlatır.

Orwell’in çağdaş klasikler arasında değerlendirilen Hayvan Çiftliği romanı, dünya edebiyatının en dikkat çekici hiciv romanları arasında bulunuyor. Romanının alt metninde birden fazla yönetimin olumsuz yönüne yer veren yazar, ana temasını sosyalizm eleştirisi üzerine kuruyor. Orwell, ideoloji bakımından kendisi de sosyalizme eğilimli olmasının yanı sıra romanında totaliter yönetime meydan okuyor.

Kitabın olay örgüsü, Bay Jones adlı bir adamın sahip olduğu Beylik Çiftliği’nde geçiyor. Bay Jones tarafından kötü davranılan hayvanlar, bu durumdan son derece rahatsız oluyor. Bir gün çiftliğin bilge domuzu Koca Reis, hayvanları örgütlüyor ve onlara devrim fikrini açıklıyor. Çok geçmeden Koca Reis öldürülüyor ancak sözlerini hayvanlara miras bırakıyor.

Bir gün hayvanlar, yemlerinin verilmediği gerekçesiyle kendilerinin de beklemediği bir şekilde isyan ediyor. Hayvanların bu ayaklanması üzerine Bay Jones ve diğer insanlar çiftliği terk ediyor. Böylelikle ideallerine yerleşen devrimi gerçekleştiren hayvanlar, işe ilk olarak çiftliğin adını değiştirmekle başlıyor. Adı artık Hayvan Çiftliği olan bu yerin yönetimini ise domuzlar üstleniyor.

Napolyon ve Snowball adlı iki domuzun önderliğinde idare edilen çiftlikte başta her şey yolunda ilerliyor. Hayvanlar, bu iki domuz önderliğinde yeni kanunlar oluşturup buna göre yaşamaya başlıyor. Ancak zaman geçtikçe işlerin rengi değişiyor ve iki lider arasında anlaşmazlıklar baş gösteriyor. Hayvanların eşitliği üzerine kurulan yeni yönetim biçimi, istenenden çok farklı bir boyut kazanıyor.

Read More

Bozkurtlar Diriliyor – ATSIZ

Birinci Gök Türk Kağanlığı’nın çöküşü ve Kür Şad önderliğindeki 40 Türk bahadırının canları pahasına esarete başkaldırarak bağımsızlık ateşini yakmalarının, onların unutulmaz ihtilal girişiminden elli yıl sonra, Kutluk Şad liderliğindeki Türklerin İkinci Gök Türk Kağanlığı’nın kurt başlı sancağını yeniden yükseltmelerinin temiz ve ince işlenmiş destansı bir dille anlatıldığı bu büyük Türk romanı, yazarı hayattayken klasikleşmiş ve pek çok nesli millî gurur ve şuur yoluna sevk ederek ölümsüzleşmiştir.

Bozkurtlar, okuyucularını asırlar öncesine, ata yurtlarını yoğuran eski tasa ve kıvançların, zafer ve yenilgilerin; bozkırda şekillenen eski Türk yaşayış ve töresinin, ahlâk ve erdemlerinin yüceltildiği ülküleştirilmiş bir kahramanlık diyarına taşır. Bu iklimin havasını soluyacak Türk çocukları, karşılarında, atalarının göz alıcı bir aydınlıkta parıldayan faziletli hayat sahnelerini bulacaklardır.

Read More

Bozkurtların Ölümü – ATSIZ

Bozkurtların Ölümü, Nihal Atsız’ın 1946’da tamamladığı Göktürk Kağanlığı tarihinden bir bölümü ve Kür Şad Destanı’nı anlattığı romanıdır.

“… bir roman yazmak üzereyim. Hem de öyle bir roman ki hayatın bizzat kendisini aksettirecek. İçinde hem romantizme, hem de realizme yer olmakla beraber bizzat hayatın akışından ayrılmayacağım ve buna olduğu kadar tarihe de sadık kalacağım. Bir roman ki size 1300 yıl öncesini yaşatacak ve birbiri ardınca sahneye çıkan kahramanlar günümüze kadar gelecek. Bir roman ki içinde yalnız bir tek kahraman bulunmayacak. İçindeki her şahıs, tıpkı hayatta olduğu gibi başlıbaşına bir kahraman olacak.” Hüseyin Nihâl ATSIZ, sağlam tarih bilgisi, Türkçeye hâkimiyeti ve sağlam tekniğiyle edebiyatımıza kazandırdığı, tarihî roman türünün en güzel örneği olan “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” öylesine etkili olmuştur ki, romandaki kişi isimleri çocuklara ad olarak konulmuş, eski Türk diline ait birçok kelime de dillere yerleşmiş, daha yazarının sağlığında edebiyatımızın klâsikleri arasına girmiştir.

Read More

Erbain – İsmet Özel

İsmet Özel’in kırk yaşına kadar yayınladığı dört şiir kitabındaki ve bazı dergilerde yer alan şiirleri ERBAİN kitabında toplanmıştır.

Geceleyin Bir Koşu (1966)
Evet, İsyan (1969)
Cinayetler Kitabı (1975)
Celladıma Gülümserken (1984)

Read More

İNCE MEMED

İnce Memed, Yaşar Kemal’in 1955 ile 1987 arasında yazdığı ve dört ciltten oluşan roman serisidir. Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Çukurova’da geçmektedir. Düzene başkaldıran Memed’in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova’nın öyküsüdür. Yaşar Kemal’in söyleyişiyle “içinde başkaldırma kurduyla doğmuş” bir insanın, “mecbur adam”ın romanı.

Abdi Ağa’nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa’nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe’yi kaçırır. Abdi Ağa’yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkiya Deli Durdu’ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanmadığı Deli Durdu’dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkiyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.

Seri, Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hakim olması üzerine bu duruma karşı bir isyan öyküsüdür. Yaşar Kemal, 1947’de serinin birinci romanını yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Seri son romanının yayımlanmasıyla otuz dokuz yılda tamamlanmıştır. İnce Memed serisi Yaşar Kemal tarafından “Anadolu’nun destanı” olması istenmiştir. Hürriyet Pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen “Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı” listesinde bir numara seçilmiştir.

Read More

ZÜBÜK

Zübük – Kağnı Gölgesindeki İt, Aziz Nesin’in en önemli romanlarından biridir.

1980 yılında Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı Zübük filminin senaryosu bu kitaptan uyarlanmıştır.

Özü itibarıyla, Türkiye’de siyasetin ve siyasetçilerin yükseliş öyküleri yoğun bir karamizah diliyle anlatılmıştır. Zübükzâde İbraam’ın halkı kandırmasına rağmen önce belediye başkanı, sonra milletvekili seçilmesi, hiçbir vaadini tutmamasına karşın desteklenen adam olması kitabın konusudur.

“Zübük, Anadolu kasabalarının yeni düzen içinde aşırı ölçüde ‘politize’ olmuş bir örneği idi. Aziz Nesin’in bu tipi yakalayışı, onun sanatçı sezgisindeki gücünü ortaya koymakla birlikte, Zübük tipi ve bizdeki kasabalı insanın davranışını niteleyen Zübük’lük sorununu derinlemesine olmaktan çok, bütünlemesine genişliği ile anlatıyor.

Kasaba aydını, ağazadeler, idadi bitirmiş tüccarlar, gedikliden gelme eski emekliler, kasabaların küçük burjuvaya dönüşmeye başlayan kalantorları, hacı ve hocaların Evliya Çelebi’den meddahlara kadar uzanan eski bir dili yürüten anlatımlarım bu romanında temel olarak almış. Onların gündelik yaşamlarında, küçük, menfaatçi, dar görüşlü, bütün ilişkileriyle çürümeye yüz tutmuş bir yaşamayı haber veren çatışmalarındaki hayvansı sertliği, bu yapıya dayanan iç politika kuruluşunun acıklı dramını anlatıyor.”
Değerlendirme (Tahir Alangu)

“ Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz.
Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. (…) Benim için şimdilik tek amaç, buradan kurtulmak. Ama gerçekten zübüklerden, kendi zübüklüğümüzden kurtulabilecek miyiz? İşte bu soruya cevap veremediğim için nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Yeni gideceğim yerden sana mektup yazar, önce kendi zübüklüğümden kurtulup kurtulamadığımı anlatırım.”

Read More

Yağmur Kaçağı

Seçilmiş Hikâyeler Dergisi Kitapları, 1955

Attilâ İlhan’ın, 1955 yılında yayınlanan bir şiir kitabı ve kitaba ismini veren şiiri.

Üç ayrı bölüm başlığı içeren kitap 42 şiiri barındırmaktadır. Bölüm başlıklarının isimleri ‘Fabrika durağı’, ‘Bulvardia’ ve ‘Acı ninni’dir. Bu kitapta, Attilâ İlhan insanın toplumsal özelliklerini bulup sevmesinin o sıralarda devam etmekte olan soğuk savaşa, insanlıkdışı siyasal baskıya, atom savaşı tehlikesine rağmen gerçekleşebileceğini belirtmektedir.

Yağmur Kaçağı

Elimden tut yoksa düşeceğim
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek
Eğer şairsem beni tanırsan
Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni

Geceleri bir çarpıntı duyarsan
Telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
Sarayburnu’ndan geçiyorum
Akşamsa eylül’se ıslanmışsam
Beni görsen belki anlayamazsın
İçlenir gizli gizli ağlarsın
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni
https://lyricstranslate.com

Read More

Binbir Bedros – Otoportreler

Bedri Rahmi Eyüboğlu – Ada Yayınları

Bugüne değin, kendi portresini böylesine tutkuyla ve böylesi değişik biçimlerde çizip boyayan yerli – yabancı, eski – yeni, hiçbir ressamla tanışmadım. Ne sergilerde, ne kitaplarda, ne de müzelerde.

Onun, gün ışığına çıkmamış nice resmini gördüm. Kimi şaşırttı beni. Kimi hayran bıraktı. Kimi büyüledi. Ama sanatçının, bu binbir portresi hem şaşırttı, hem hayran bıraktı, hem büyüledi, hem düşündürdü beni. Bunları aktarmaya çalıştım sözcüklere. Kendi dilimden. Ama kimi kez O’nun ağzından.
Ferit Edgü

Bazı desenleri, ölümünden sonra Binbir Bedros (1977), Karadut (1979) ve Babatomiler (1979) adlı kitaplarda yayımlandı. Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı şiirlerinin de temeli oldu. Şiirlerinde, masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı. Yazıları, Tezek (1975), Delifişek (1975), Resme Başlarken (1977) adlı kitaplarda toplandı.

Read More

Hacivatın Karısı (Şiirler) – Salâh Birsel

Seçilmiş Hikayeler Dergisi, 1955
Desenler: Turhan Selçuk


Salâh Birsel, edebiyata şiirle başladı. 1940 kuşağının önde gelen isimlerindendir. İlk şiiri İhsan Devrim’in çıkardığı Gündüz dergisinde yayımlanan “Yalnızlık”tır. İlk dönem şiirlerini, “Orijinal Adam Kendini Yedi” adıyla 1939 yılında kitaplaştırmak istedi fakat bu isteği gerçekleşmedi. Bu şiirler Necip Fazıl etkisi taşıyan lirik şiirlerdir. 1940’lı yıllara yaklaşırken kaleme aldığı şiirlerde ise biçim bakımından Nâzım Hikmet’ten etkilendiğini söyler (Durbaş 1986: 5). 1947 yılında ilk şiir kitabı Dünya İşleri yayımlandı. Bu kitapta Garip tarzı bir şiir anlayışı ağır basmaktadır. Sonraki kitabı Hacivatın Karısı’nda (1947-1954) Garip tarzından ayrılmaya, kendi özgün ironik, alaycı, yergici çizgisini bulmaya başladığının sinyallerini verir. Salâh Birsel şiirinin kurmaca karakterleri Güzin, Hacivat ve Kamer Hanım da ilk kez bu kitapta karşımıza çıkar. Birsel’in bazı şiirlerinde küçük burjuva toplumsal kesimlerini alaya aldığı da görülür. 1950’lerde İkinci Yeni Şiiri’nden etkilendiği gözlemlenir.
kaynak: Bengü Vahapoğlu

Read More

Herboydan – Dünya Şiirinden Seçmeler (Can Yücel)

Türkçe Söyleyen : Can Yücel
Seçilmiş Hikayeler Dergisi, 1957


Şiir başka dile çevrilebilir mi, çevrilemez mi? Bu soruya ortaya atanların çoğu çevrilemez deyip keserler. Şiir sanatı üstüne eğilmiş en keskin zekalardan biri, Paul Valery, daha da ileri gidip şiiri çevrilemeyen, başka türlü söylenemeyen şey olarak tanımlar. Bir şiirin güzelliği söylediği kadar belki ondan da çok söyleyişinde, seslerin, seslere bağlı anlam ve çağrışımların belli bir düzene sokulmasında olduğuna göre onu bozup bir başka dilde yeniden kurmak gerçekten olacak iş değildir. …

“Can yücel, kendi şiirini söyler gibi çevirmiş bu Her Boydan şiirleri. Ha sen söylemişsin ha ben der gibi. İnsanın insanla kaynaşması her zaman güzeldir, şairin şairle kaynaşmasında bir başka sıcaklık, bir başka aydınlık oluyor: bir dille iki dilin tadını almak, bir canla iki canın sevincini duymak gibi bir şey. Bu cömert kaynaşma, bu dünyanın türküsünü benimseme gücü yok mu –ki Can Yücel’de var- o şairi şair eden tılsımı onda aramalı.”
Sabahattin Eyüboğlu

Read More