• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

İlhan Berk’in Köroğlu Destanı

Köroğlu – Destan

İlhan Berk Seçilmiş Hikâyeler Dergisi

Bir rüzgar ilk bakışta belli
Gökyüzünü çocukları büyütmüş
Denizle kuşlarla evlerle var
Dünyaya aşk diye hürlük diye
En yavuz gerçek tohumlar ekmiş
Bir rüzgar yosunlar kadar eski
(Kitaptan)

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren “millî bir kimlik” oluşturma gayreti çevresinde; halk masalları, destanları, şiiri ve kültürünü kaynak olarak benimseyen ve yeni edebî metinler üreten pek çok şair ve yazar, sözü edilen dönemde eserler verir. 1930’lardan sonra halk anlatıları, halk şiiri ve halk edebiyatı ürünlerine yönelişle başlayan bu süreç, 1940’lardan sonra giderek artar ve bu eğilim edebiyatı besleyen önemli kaynaklardan biri hâline gelir. İlhan Berk’in 1955 yılında yayımlanan “Köroğlu” adlı kitabı ise zihniyet, yapı, tema ve anlatımda gösterdiği özellikler ile bu dönemde yazılan pek çok metinden farklı bir anlayışla okur karşısına çıkar. Toplumcu bir dünya görüşü çerçevesinde, W. Whitman kaynaklı uzun dize yapısı ile kurulan bu metin, Stoacı doğa anlayışı ve dünya tasarımına yaslanarak Köroğlu hikâyesini çağdaş bir yorum ve söyleyişle yeniden kurar. Berk’in Köroğlu’su, o dönemde yeniden yazılan çok sayıdaki Köroğlu metninden farklı olarak “insan-doğa özdeşleşmesi” merkezinde Köroğlu’nun savaşçı kişiliğinden ziyade Köroğlu hikâyesinde evrensel bir nitelik kazanan insani değerleri öne çıkarmasıyla farklı bir bakış açısının ürünüdür. Bu makalede modern edebiyat–halk edebiyatı birikimi arasındaki ilişki kısaca özetlendikten sonra, Berk’in adı geçen kitabında ortaya koyduğu sonraki şiirlerinde hâkim olacak fenomonolojik bir ilgiyle nesneleri ve doğayı ele alma tarzı işlenmektedir. Ayrıca Köroğlu’nun yapı, tema, dil ve anlatımda ortaya koyduğu özellikler ile bunların nasıl bir metinsel bütünlük içinde verildiği tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Kaynak: Mustafa Kurt

Read More

İlhan Berk – Mısırkalyoniğne

‘Anlamsıza kadar hürsün’
İlhan Berk’in özgün kitabı ‘Mısırkalyoniğne’

Şiire yaşça olmasa bile biçim ve duyuş yönünden yaşlı girmiş gözüken şairin, ‘Galile Denizi’ kitabından beri bitmeyen bir gençlik tutkusu içinde yaşadığını söylemek gerekir. ‘Eşik’, ‘Günaydın Yeryüzü’, ‘Türkiye Şarkısı’ ve ‘Köroğlu’ kitapları boyunca kendi şiir yaşının üstünde bir dil ve kişilikle karşılaşırız. 1940’lı yılların yerel toplumculuğu her türlü duyuş ve biçim ağırlığını da dayatır şaire. Şairin şiiri bu dolaylı toplumculuğa hem bağlı hem de bağımlı gözükür. Oysa sonuna kadar öznel ve özgürdür İlhan Berk şiiri. Ona varmak için de adeta 1959’u, ‘Galile Denizi’ kitabını beklemek gerekir.

Sonrasında hep değişen, yenilenen, gençleşen, dinçleşen, bunu poetik bir politika haline getiren mizaçla karşılaşırız. İkinci yeni modernliği içinde İlhan Berk kendi yolunu bütün cüretiyle yürür. Onun anlam, anlamsızlık tartışmalarına katılışı da bu yürüyüşün içindedir. Tam da burada, ilk kez Ocak 1962’de, Resimli Posta Matbaası’nda 3000 adet basılan ‘MISIRKALYONİĞNE’yi anmanın yeridir. Kitap, Dost Yayınları: 27 ibaresini taşır. 2.5 liradır. Salim Şengil’in Dost Yayınları, yukarı ve aşağı hareket eden çift balık desenli logosuyla, kare boyutunda basmıştır kitabı. Başında, İlhan Berk’in Wang Bi’den aldığı, imge, anlam ve sözcüklerin birbiriyle alakasını anlattığı tek sayfalık giriş bulunmaktadır. Berk’in derdi, anlamdır ve bunun için ilkin imgenin, ,sonra da sözcüklerin kıyımına işaret etmektedir. Mısır, kalyon ve iğne kelimeleri sırayla tekil imge ve sözcük hallerinden soyunarak mısırkalyoniğne kelimesine dönüşürler. Artık anlam bu soyunulmuş ve terk edilmişlik üzerinden işleyecektir. Berk, anlamı iterken yeni anlamı sunar. ‘Anlamsıza kadar hürsün’, ‘Us çarşafı’ gibi yeni söyleyişler türetir. Rakam, büyük harf ve noktalama işaretlerini kelimeleştirir. ‘sizi ölüyorum, bir deniz oluyorsunuz’ gibi tipik kendi mısralarını kurar.

kaynak: Hürriyet Kitap Sanat – Ömer Erdem

Read More

SUÇ – Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikayeler

Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikayeler I – II
Ferdinand Von Schirach

Tanınmış, iyi kalpli bir doktor kırk yıllık karısını baltayla öldürüyor, cesedi parçalayıp polisi arıyor. İtirafı da cezası kadar sıradışı.
Bir adam banka soyuyor. Kulağa ne kadar garip gelse de, “haklı” sebepleri var.
Genç bir kadın kardeşini öldürüyor. Sevgisinden…
Bir köpek bir anahtar yutuyor ve ardından kanlı bir mafya hesaplaşması geliyor… 
Bir lise öğrencisi İlluminati adına neredeyse ölümüne işkence görüyor… 
Bir kasaba bandosunda çalan dokuz mazbut adam bir genç kızın hayatını karartıyor ama hiçbir ceza almıyor…
Bir adamın çantasından 18 cinayetin fotoğrafı çıkıyor, karakolu elini kolunu sallayarak terk ediyor…
İnanılmaz ama gerçek hikayeler…

Ferdinand von Schirach bir savunma avukatı. Akıl almaz olan onun için sıradan bir durum. Schirach, yasalarla yolu kesişen suçsuzları savunduğu gibi, ağır suçluları da savunuyor. Ve işte burada, o insanların hikayelerini anlatıyor.

Ferdinand von Schirach, ceza davalarını etkileyici hikâyelere dönüştürüyor; kendine özgü sade diliyle çarpıcı bir yoğunluğa ulaşıyor. Yavaş ama kendinden emin, “iyi” ile “kötü”yü, “suç” ile “suçsuzluğu” ve her birimizin ahlaki sorumluluğunu sorguluyor. 

Read More

Yüzüklerin Efendisi

Yüzüklerin Efendisi son yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantezi, polisiye, best-seller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantezi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. Bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakârlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman.

Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, dünyanın kaderini değişterecek olan yüzükten kurtulmak için verilen mücadeleyi konu ediyor. Yıllar önce üretilen ve Orta Dünya topraklarına kandan başka hiçbir şey getirmeyen yüzüklerin sonuncusu, üretiminden yüz yıllar sonra ortaya çıkar. Amcasının kendisine emanet ettiği yüzüğün nelere kadir olduğundan habersiz olan Frodo, büyücü Gandalf’ın anlattıkları sonrasında dehşete kapılır. Bu yüzükten ve müstakbel savaşlardan kurtulmanın tek yolu, gücünü toplamaya çalışan Sauron’u da engellemek için bu yüzüğü yok etmektir. Yüzüğü yok edilebileceği tek yer olan Mordor’a götürmek için kendini feda eden savaşçılardan oluşan bir ekip oluşturulur. Çok uzun ve çetin geçecek olan yolculuk başlar. Orta Dünya’nın kaderi, bu insanların ellerindedir.

Read More

Kemal Sunal

Kemal Sunal kendi ağzından, ilk yıllarını ve komediye yönelişini şu sözlerle dile getirmektedir;

“Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu’ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum; ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bu gündür insanları güldürmeyi seviyorum.” Tiyatroya neden devam etmediniz sorusuna, “Film, tiyatro provalarına engel oluyordu. Aksatmaya başlayınca, bırakmamın daha iyi olacağını düşündüm.” diyerek cevap vermiştir.

Read More

Sadri Alışık

1944 yılında Faruk Kenç’in yönettiği Günahsızlar adlı film ile sinemaya adım attı. Sinemada, 1961-62’deki, Nejat Saydam’in yönettiği başrollerinde Ayhan Işık ve Belgin Doruk ile birlikte yer aldığı Küçük Hanımefendi serisi, 1964’ten başlayarak canlandırdığı Turist Ömer ve Ofsayt Osman tipleriyle ile dikkat çekti ve seyircinin beğenisini topladı. Yaşamı boyunca 200’ü aşkın filmde rol aldı. Afacan Küçük Serseri’deki rolüyle 1971 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Yengeç Sepeti filmindeki rolüyle de Mehmet Aslantuğ’yla beraber 1994 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı.

Read More

Cüneyt Arkın

1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi, Arkın’ın kariyerinde bir kırılma noktası oldu. Halit Refiğ’in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi. Bu dönemde İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde altı ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantür filmlerin en aranan oyuncusu haline geldi. Romantik filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürse de birçok farklı türde karaktere can verdi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere kadar değişik türde filmler çekti.

Read More

Grapon Kağıtları – Didem Madak

GRAPON KAĞITLARI
Bu kitapta yer alan şahıs ve mekanların gerçekle alakaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları… hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır. Şiirden hazzetmeyenler, Grapon Kağıtları’nı yılbaşı ve diğer ehemmiyetli günlerde evi süslemek için kullanabilirler ya da bir ruh çağırma seansında, inatçı ruhlara seslenen uyduruk şarkılar olarak mırıldanabilirler. – Didem Madak..

Read More

Belgin Doruk

Belgin Doruk, Çakırcalı Mehmet Efe’nin Definesi adlı film ile sinema kariyerine başladı. Daha sonra Ölüm Korkusu, Çölde Bir İstanbul Kızı ve en önemlisi Küçük Hanımefendi filminin serisiyle 1950’ler ve 1960’ların en popüler film yıldızlarından birisi oldu.
1961 yılında Nejat Saydam’ın yönettiği Küçük Hanımefendi filminde Ayhan Işık ile birlikte başrol oynadı. Film o yıl gişe rekoları kırdı, yılın en çok izlenen ve en beğenilen filmlerinden birisi olmuştur. Film o kadar çok olumlu eleştiriler almıştır ki daha sonra dört tane daha devam filmi çekilmiştir ve bir seri haline getirilmiştir. Daha sonra bu seri Türk sinemasının unutulmazları arasına girmiştir.

Read More

Filiz Akın

Türk sinemasının asil, modern, kentli ve zarif yüzü olarak sinema tutkunlarının hayranlığını kazanan Filiz Akın, beyaz perdenin Avrupai yüzü, kolejli kızı, sarışın yıldızı olarak da tanınmaktadır.

Read More