Osmanlı Devleti, bir dünya imparatorluğuna dönüşüm sürecinde, kendi iç dinamiklerinden yararlandığı gibi kendi dışındaki dünyanın dinamiklerinden de her devirde yararlanmaya çalışmıştır. İmparatorluklar çağının en büyük teşekküllerinden biri olan Osmanlı Devleti, dünyanın dört bir köşesindeki bazı insanlar için kimi zaman bir sığınak, kimi zaman da yükselmek için ideal fırsatlar sunan cazip bir çekim merkezi olmuştur. Osmanlı Devleti adına hizmet eden yabancılar “öteki” kimlikleri nedeniyle çoğu zaman Türk tarihinin önemli öznelerinden sayılmışlardır. Yeni kimliklerine ayak uydurmakta gösterdikleri maharete rağmen “yabancılar” her zaman şüpheyle bakılan karakterler olmaktan da kurtulamamışlardır. İşte tam da bu nedenle, onların gizemli ve çalkantılı yaşam hikâyeleri dün olduğu gibi bugün de ilgi çekmektedir.
 
Yabancı aktörler zaman ve mekâna göre değişiklik gösterse de Osmanlı Devleti, sınırları dışındaki dünyanın beyinlerine kapılarını her dönemde açık tutmuştur. Doğu ve Batı’nın kesiştiği bir coğrafyada yer alan Osmanlı Devleti, bazen Venedikli elçiler, bazen Raguza’da kendisine bağlı Hristiyanlar, kimi zaman Kırım’ın ötesindeki bozkırların göçebeleri ve az da olsa Basra’da ve Afrika’nın az bilinen ülkelerinde yaşayan insanlar ile bağ kurabilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti daha kuruluşundan itibaren, yıkılana kadar, birbirinden çok farklı geçmişleri olan yabancıları çeşitli devlet görevlerinde istihdam etmiştir. Murat Hanilçe ve Yunus Emre Tekinsoy editörlüğünde, alanında uzman araştırmacıların müşterek katkılarıyla yayıma hazırlanan Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar başlıklı bu çalışma, farklı zamanlarda sınırları aşıp Osmanlı topraklarına ulaşan ve çeşitli alanlarda devlet hizmetine giren yabancıların küçük bir kısmının hikâyelerinden oluşmaktadır.