• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın – Turgut Uyar

Ey bilene bilene tükenen bıçak!..
Bir şeyler yap.
Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği…

Çağdaş bireyin çelişkilerini, uyumsuzluğunu ve toplum içindeki yalnızlığını işlediği bu şiirler, lirizmi, düzyazı görünümlü “yorgan gibi” uzun dizeleri, doğrudan söyleyişe varan anlatım özellikleri ve uyandırdığı yücelik duygusuyla Türk şiirini derinden etkiledi.
Şiirleri, şiir üstüne düşünceleri ve hayatını aynı olgunluk çizgisinde buluşturabilmiş ve bunu sürdürebilmiş olmasıyla da çağdaş şiirimizin ender şair kişiliklerinden biri oldu.
Turgay Fişekçi

Read More

Cafe Fernando – Yemek Tarifleri

Cafe Fernando – Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun, Cenk Sönmezsoy’un öğrenciyken yurt mutfağında yaptığı domatesli makarnadan Dolce & Gabbana’ya özel tasarladığı Brownie Dantel Giyer’e kadar uzanan bir yemek hikâyesi.

İstanbul’a taşındıktan sonra, uzun seneler yaşadığı San Francisco’da yediği şeylerin özlemini çeken Sönmezsoy, Cafe Fernando adını verdiği bir yemek blogu açıp mutfağında özlemini çektiği tatlıları yapmaya başlar. Sönmezsoy, 2006 yılından beri hem İngilizce hem de Türkçe olarak yayımlanan bloguyla kısa sürede uluslararası başarı kazanır. New York Times ve Washington Post’ta çıkan haberleri, tarifleri ve fotoğraflarıyla yemek ekine kapak olduğu San Francisco Chronicle makalesi takip eder. Derken blogu Cafe Fernando, Times Gazetesi tarafından “Dünyanın En İyi 50 Yemek Blogu”ndan biri olarak seçilir. Bu başarıyı, Amerikan yemek dergisi Saveur’ün düzenlediği blog ödüllerinde üç sene arka arkaya 40.000 blog arasından sıyrılarak kazandığı “En İyi Seyahat Blogu”, efsane restoran Chez Panisse hakkında yazdığı yazısıyla “En İyi Yemek Yazısı” ve Dolce & Gabbana için tasarladığı brownie’yle “En İyi Özgün Tatlı Tarifi” ödülleri takip eder.

Dünyanın farklı ülkelerinde 250 binden fazla okuru olan Cafe Fernando blogunun yazarı ve fotoğrafçısı Cenk Sönmezsoy, kitabı için 4 yıldan uzun bir süre çalıştı. Tariflerin hepsi sayısız deneme sonucunda geliştirildi ve farklı mutfak deneyimlerine sahip bir grup gönüllü tarafından denendi. Kitap, iletilen yorumlar ışığında şekillenen kurabiye, kek, pasta, tart, ekmek, dondurma ve reçel gibi 100’ü aşkın tatlı ve hamurişi tarifinden oluşuyor.

Read More

Weimar Kültürü

Birinci Dünya Savaşı ve akabinde Versay Antlaşması Alman toplumunu derin bir buhrana sürüklemişti. Weimar kültürü, bu buhranın içerisinden filizlendi ve kısa ömürlü ama kendine özgü demokratik bir deneyime sahne oldu. Weimar demokrasisinin ayırt ediciliğinin kanıtı olarak Weimar Anayasası çalışmalara epey konu olmuştur ancak Weimar’ın sınırlarını aşıp 20. yüzyılda sanatta, edebiyatta, müzikte Batı kültürünün pek çok veçhesine etki etmiş “Weimar kültürü” dendiğinde ne anlayabiliriz?

Peter Gay’in Weimar Kültürü kitabı, bir sanatsal arayışa ve uyanışa eşlik eden bu kültürün canlı ve akıcı bir anlatımını sunarak Weimar deneyiminin saklı hazinesini okurlarına teslim ediyor.

“Birkaç ay içinde Adolf Hitler Almanya Şansölyesi oldu ve Weimar ahalisi yanına Weimar ruhunu da alarak dört bir yana dağıldı: Kimi kendi içine, Ezop diline çekildi, kimileri soykırım kamplarında ölüme gitti… Ancak kimisi de Weimar ruhunu hayatın içine, müthiş kariyerler yaparak iz bıraktıkları laboratuvarlara, hastanelere, gazeteciliğe, tiyatrolara, üniversitelere taşıdı ve bu ruh gerçek yurduna orada kavuştu, sürgünde.”
PETER GAY

Read More

Nevrozların Psikoanalitik Teorisi

Otto Fenichel Nevrozların Psikoanalitik Teorisi adlı kitabında; “ego savunmaları; bastırılmış dürtülerin kesilmesini sağlayan başarılı savunmalarla, bastırılmış dürtülerin ortaya çıkmasını önleyen bastırıcı sürecin tekrarını veya devamını gerektiren başarısız savunmalar olmak üzere ikiye ayrılır.

Read More

Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık

Normal ve sapkın cinsellikte saldırganlığın rolü nedir? Saldırganlıkla öfke, öfkeyle nefret arasındaki ilişki nasıl kurulabilir? Sado-Mazoşist, histerik – histriyonik, narsistik ve toplum karşıtı kişiliklerde saldırganlık nasıl yapılanmıştır? Günümüzün en önemli psikiyatrlarından Kernberg, klinik ortama uyacak şekilde yenilediği “Ben Psikolojisi Nesne ilişkileri” kuramının ışığında, geniş bir kişilik bozukluğu yelpazesinde uygulanabilecek tedaviler için yeni teknik yaklaşımlar öneriyor. Sapıklıklarla kişilik bozukluklarının ortak ve faklı yönlerini irdelerken, eşcinselliğin günümüz psikanalitik düşüncesindeki özel konumunun da altını çiziyor.

Read More

Savaş ve Propaganda – I. Dünya Savaşı’nda İttifak Cephesinde

1. Dünya Savaşı’nda, İttifak Devletleri hanedan üyeleri ve ordu komutanları arasında kurulmuş olan “Silah Kardeşliği”nin ayrı dil, din ve geleneklerden gelen halklar arasında da mümkün olabildiğince geçerli kalabilmesi için propagandanın gücüne büyük ihtiyaç vardı. Dolayısıyla, Alman İmparatoru II. Wilhelm, Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph, Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad ve yaklaşık bir yıl sonra da aynı cepheye katılacak olan Bulgar Kralı I. Ferdinand’ın yan yana portreleri Almanya ve Avusturya şehirlerinde neredeyse günlük yaşamın bir parçası haline gelmişlerdi. Madalyalardan yardım rozetlerine, Kızılhaç bantlarından kartpostallara, porselen ve cam ev eşyalarından müzik notalarına kadar her yerde Osmanlı İmparatorluğu’nu simgeleyen motifler ve ay yıldızlı bayraklar Berlin’i ve bir zamanlar kuşatmalarla korku salmış oldukları Viyana sokaklarını süslüyorlardı. Dönemin tüm yazılı basınında, gazete ve dergilerde, kitaplarda, bayrak ve flamalarda, duvar afişlerinde “İttifak”ı simgeleyen resimler, fotoğraflar ve birbirinden renkli desenler, ülke yönetimlerinin değişebilen politik çıkarlarının halklar arasındaki ilişkileri nasıl inişlere veya çıkışlara sürükleyebileceğinin eşsiz kanıtları olarak tarihe geçmekteydiler. 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılında, Vehbi Koç Vakfı ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin ortak desteğiyle hazırlanan bu yayın ve eşlik eden sergiyle, Savaş ve Propaganda‘nın günümüzde de geçerliliği hiç azalmadan süregelen tarihî birlikteliği, çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilmektedir.

Read More

Karar Anı – Henri Cartier-Bresson

“Fotoğraf çekmek, aynı anda beynin, gözün ve kalbin bir olayı hedeflemesidir.”
“Karar Anı”, fotoğrafın manifestosudur.
Günümüzün pek çok fotoğraf ustasının vaktiyle el kitabı olmuştur.

Bu kitapta fotoğraf dünyasında fotoğrafları kadar fikirleriyle de damgasını vuran Henri Cartier-Bresson’un “Karar Anı” başlığıyla bilinen ünlü makalesi başta olmak üzere diğer önemli yazıları ile dünya fotoğrafının önemli isimleri hakkındaki düşünceleri ve biyografisi yer alıyor. İlker Maga tarafından hazırlanan “Karar Anı”, bu içeriğiyle dünyada ilk kez Türkçe basılmış oluyor.

Ara Güler tarafından 1962 yılında İstanbul’da bulunduğu sırada çekilen Henri Cartier-Bresson portreleri de ilk kez bu kitapta yayımlanıyor.

İçeriği ve yaklaşımıyla türünün ilk örneği olan bu kitap Türkiye fotoğraf ortamına sunulan önemli bir katkıdır.

Read More

Caliban ve Cadı – Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim

Caliban ve Cadı… Kapitalizmin gelişiminin tarihini yeniden oluştururken, soykırıma kadar varan bir şiddetin öncelikli hedefi haline gelmiş olan bu iki figürü birden geri çağırıyor Silvia Federici. Kapitalist birikime kazınmış olan yıkımın bedelini ikisi de bedeniyle, emeğiyle ve yaşamıyla öder. Yine de ne Caliban ne de Cadı, kapitalizmin sınır tanımayan ırkçılığı ve cinsiyetçiliğinin birer kurbanından ibarettir. Yaşamı, ortak olanları, ilişkileri, mücadeleleri ve belleği, kısacası üretimi üreten bedenlerin asiliği yankılanır ikisinde de. Cinsiyete dayalı işbölümü ve hiyerarşilerin yeniden kurulduğu kapitalizme geçiş süreci, Federici’nin feminist teorisinde en çok bu yüzden emsal niteliği taşır. Bu süreçte uygulanan şiddet, cinsellikten yeniden üretime kadar, cinsiyet rollerinin inşa edildiği ve bu inşanın öncelikli hedefinin de kadın bedeni olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmaz. Ama daha önemlisi, bu inşa süreci, bedenin yalnızca sömürünün ve tahakkümün değil direnişin de merkezi olduğunu açığa vurur. Heretik kadın, şifacı kadın, itaatsiz eş, yalnız yaşamaya cüret eden kadın, efendisinin yiyeceğine zehir katıp köleleri isyana teşvik eden obeha kadını gibi, kapitalizmin imha etmek zorunda olduğu bütün bu kadın öznelerin, emekleri ve direnişleriyle kurdukları dünya cadıda cisimleşmiştir. Federici cadı figürüyle, feminist bir beden politikasını tastamam bir dünya tahayyülüyle birleştirir.

Read More

Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar

Osmanlı Devleti, bir dünya imparatorluğuna dönüşüm sürecinde, kendi iç dinamiklerinden yararlandığı gibi kendi dışındaki dünyanın dinamiklerinden de her devirde yararlanmaya çalışmıştır. İmparatorluklar çağının en büyük teşekküllerinden biri olan Osmanlı Devleti, dünyanın dört bir köşesindeki bazı insanlar için kimi zaman bir sığınak, kimi zaman da yükselmek için ideal fırsatlar sunan cazip bir çekim merkezi olmuştur. Osmanlı Devleti adına hizmet eden yabancılar “öteki” kimlikleri nedeniyle çoğu zaman Türk tarihinin önemli öznelerinden sayılmışlardır. Yeni kimliklerine ayak uydurmakta gösterdikleri maharete rağmen “yabancılar” her zaman şüpheyle bakılan karakterler olmaktan da kurtulamamışlardır. İşte tam da bu nedenle, onların gizemli ve çalkantılı yaşam hikâyeleri dün olduğu gibi bugün de ilgi çekmektedir.
 
Yabancı aktörler zaman ve mekâna göre değişiklik gösterse de Osmanlı Devleti, sınırları dışındaki dünyanın beyinlerine kapılarını her dönemde açık tutmuştur. Doğu ve Batı’nın kesiştiği bir coğrafyada yer alan Osmanlı Devleti, bazen Venedikli elçiler, bazen Raguza’da kendisine bağlı Hristiyanlar, kimi zaman Kırım’ın ötesindeki bozkırların göçebeleri ve az da olsa Basra’da ve Afrika’nın az bilinen ülkelerinde yaşayan insanlar ile bağ kurabilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti daha kuruluşundan itibaren, yıkılana kadar, birbirinden çok farklı geçmişleri olan yabancıları çeşitli devlet görevlerinde istihdam etmiştir. Murat Hanilçe ve Yunus Emre Tekinsoy editörlüğünde, alanında uzman araştırmacıların müşterek katkılarıyla yayıma hazırlanan Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar başlıklı bu çalışma, farklı zamanlarda sınırları aşıp Osmanlı topraklarına ulaşan ve çeşitli alanlarda devlet hizmetine giren yabancıların küçük bir kısmının hikâyelerinden oluşmaktadır.
 

Read More

Üç Bilge Kral – İsa’nın Doğumunu Yıldızlarda Gören Gizli Anadolu Topluluğu

İncil’de en çok beğenilen masallardan biri, yıldızları takip eden ve yolcuğun sonunda İsa’nın doğumuna tanık olan ve hediyeler veren üç bilge kraldan söz eder. Bu bilge krallar kimlerdi? Nereden geldiler ve yolculukların amacı neydi?

Uluslararası çok satanlar listesine giren ve Türkçeye çevrilen Tanrılrın Evi Orion’da, Maya Kehanetleri gibi birçok eseri kaleme almış, Adrian Gilbert, aynı şekilde bestseller olan Üç Bilge Kral kitabında bu sorulara yanıt vermektedir. Adrian Gilbert’in 25 yıllık tarih, arkeoloji ve astronomi araştırmaları bu kitapta açıklamaktadır. Bu uzun arayıştan sonra, bilge kralların ve İsa’nın öğretilerinin arkasındaki gizli öğretinin izlerini Anadolu’da bulacaktı. Uygarlıkların beşiği olmuş bu kutsal topraklarda, Urfa, Harran ve Adıyaman’daki Komagene krallığı tarihte izleri kaybolmuş, ancak etkisi büyük olmuş merkezlerdi ve Gilbert’e göre Mısır gibi Orion takımyıldızı ve Sirius gezgeni ile derin bağları vardı.

16 dile çevrilmiş ve halen en çok satanlar listesinde olan bu eser, Anadolu Gizemleri işlemesinde bizim için ayrı bir önem arz eder. Yazar Sufi gelenekleri, Gurdjieff ve Ouspenski öğretileri, Hermesçilik gibi konuları da işleyerek Anadolu’yla ilgilerini irdemektedir.

Read More