Hikâye-röportajlarla ilerleyen bu sıradışı eserde Kapka Kassabova yirmi beş yıl önce küçük bir kızken ayrılmak zorunda kaldığı Bulgaristan’a dönüyor ve ülkenin Türkiye ile Yunanistan sınırlarını keşfe çıkıyor. Kassabova, tarihte birbiri ardına gelen güçlerin şekillendirdiği bir bölgede rota çiziyor. Osmanlı ve Sovyet İmparatorluklarının izlerinin yanı sıra çok daha eski zamanların mitleri ve efsaneleri, ateşte yürüyenler, kaçakçılar, define avcıları, botanikçiler ve sınır muhafızları Kassabova’nın çizdiği incelikli portrelerle kitapta yerini alıyor. Sık ormanların, coşkun ırmakların, şifalı pınarların ve antik dünyaya kapı aralayan Trak mezarlarının birbirine karıştığı bu fantastik coğrafya, eşsiz güzelliğiyle geçmişin hayaletlerini ve bugünün insanlarını kendine çekmeye devam ediyor.
Aynı zamanda Soğuk Savaş’ın bölgeye düşen ağır gölgesine ve bugün Avrupa’yı sıkıntıya sokan mülteci krizine de bir başka açıdan bakan Sınır, harikulade bir seyahat anlatısı olmasının yanında insanlığın binlerce yıllık izlerinin üst üste yığıldığı bu olağanüstü coğrafyanın derinliklerine de büyülü bir dalış yapıyor.