Kıyametvârî bir “çağ dönümü” ikliminde, ancak en güçlülerin hayatta kalmaya imkânı ve hakkı olacağına inanıyorlardı. Devleti ve milleti yok olmaktan kurtarmak için, “hastalıklı uzuvları” kesip atmak, “mikropları” topyekûn temizlemek gerekliydi. Ve tabii milleti, milletin öncülerini bu gerekliliğin kesin inancıyla donatmak…

Osmanlı’nın son yıllarına ve “Yeni Türkiye”nin kuruluşuna damgasını vuran elitler kuşağının benimsediği Türk milliyetçiliği ideolojisinin ana hatları böyle tanımlanabilir. Bu ideolojinin biçimlenmesinde, Jön Türk öğrencilerin, 19. yüzyıl sonu/20. yüzyıl başında cazip bir öğretim merkezi olarak rağbet ettikleri İsviçre’deki etkinlikleri küçümsenemez bir rol oynamıştır. Cenevre Türk Yurdu, Türkçü akımın gelişmesinde önemli bir uğraktır. Başta Mahmut Esat Bozkurt olmak üzere İsviçre’de tahsil gören birçok “güzide”nin, Yeni Türkiye’de önemli yerlere gelmesi tesadüf değildir.

Hans-Lukas Kieser, etno-merkezci ve sosyal Darwinist Türk milliyetçiliğinin İsviçre sahnesindeki fikrî provalarını masaya yatırıyor. Ayrıca, bu milliyetçi öğrenci diasporasının, Lozan görüşmelerinde kamuoyunu etkilemekteki rolüne değiniyor. Son olarak, “İsviçre bağlantısı”nın erken Cumhuriyet döneminde de sürdüğüne dikkat çekiyor: Atatürk’ün tarih görüşünde, Cenevreli antropolog Pittard’ın etkisi vardı – ve Afet İnan da tahsil için Pittard’ın yanına gönderilmişti…