• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Savaş ve Propaganda – I. Dünya Savaşı’nda İttifak Cephesinde

1. Dünya Savaşı’nda, İttifak Devletleri hanedan üyeleri ve ordu komutanları arasında kurulmuş olan “Silah Kardeşliği”nin ayrı dil, din ve geleneklerden gelen halklar arasında da mümkün olabildiğince geçerli kalabilmesi için propagandanın gücüne büyük ihtiyaç vardı. Dolayısıyla, Alman İmparatoru II. Wilhelm, Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph, Osmanlı Sultanı Mehmed Reşad ve yaklaşık bir yıl sonra da aynı cepheye katılacak olan Bulgar Kralı I. Ferdinand’ın yan yana portreleri Almanya ve Avusturya şehirlerinde neredeyse günlük yaşamın bir parçası haline gelmişlerdi. Madalyalardan yardım rozetlerine, Kızılhaç bantlarından kartpostallara, porselen ve cam ev eşyalarından müzik notalarına kadar her yerde Osmanlı İmparatorluğu’nu simgeleyen motifler ve ay yıldızlı bayraklar Berlin’i ve bir zamanlar kuşatmalarla korku salmış oldukları Viyana sokaklarını süslüyorlardı. Dönemin tüm yazılı basınında, gazete ve dergilerde, kitaplarda, bayrak ve flamalarda, duvar afişlerinde “İttifak”ı simgeleyen resimler, fotoğraflar ve birbirinden renkli desenler, ülke yönetimlerinin değişebilen politik çıkarlarının halklar arasındaki ilişkileri nasıl inişlere veya çıkışlara sürükleyebileceğinin eşsiz kanıtları olarak tarihe geçmekteydiler. 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılında, Vehbi Koç Vakfı ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin ortak desteğiyle hazırlanan bu yayın ve eşlik eden sergiyle, Savaş ve Propaganda‘nın günümüzde de geçerliliği hiç azalmadan süregelen tarihî birlikteliği, çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilmektedir.

Read More

Karar Anı – Henri Cartier-Bresson

“Fotoğraf çekmek, aynı anda beynin, gözün ve kalbin bir olayı hedeflemesidir.”
“Karar Anı”, fotoğrafın manifestosudur.
Günümüzün pek çok fotoğraf ustasının vaktiyle el kitabı olmuştur.

Bu kitapta fotoğraf dünyasında fotoğrafları kadar fikirleriyle de damgasını vuran Henri Cartier-Bresson’un “Karar Anı” başlığıyla bilinen ünlü makalesi başta olmak üzere diğer önemli yazıları ile dünya fotoğrafının önemli isimleri hakkındaki düşünceleri ve biyografisi yer alıyor. İlker Maga tarafından hazırlanan “Karar Anı”, bu içeriğiyle dünyada ilk kez Türkçe basılmış oluyor.

Ara Güler tarafından 1962 yılında İstanbul’da bulunduğu sırada çekilen Henri Cartier-Bresson portreleri de ilk kez bu kitapta yayımlanıyor.

İçeriği ve yaklaşımıyla türünün ilk örneği olan bu kitap Türkiye fotoğraf ortamına sunulan önemli bir katkıdır.

Read More

Caliban ve Cadı – Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim

Caliban ve Cadı… Kapitalizmin gelişiminin tarihini yeniden oluştururken, soykırıma kadar varan bir şiddetin öncelikli hedefi haline gelmiş olan bu iki figürü birden geri çağırıyor Silvia Federici. Kapitalist birikime kazınmış olan yıkımın bedelini ikisi de bedeniyle, emeğiyle ve yaşamıyla öder. Yine de ne Caliban ne de Cadı, kapitalizmin sınır tanımayan ırkçılığı ve cinsiyetçiliğinin birer kurbanından ibarettir. Yaşamı, ortak olanları, ilişkileri, mücadeleleri ve belleği, kısacası üretimi üreten bedenlerin asiliği yankılanır ikisinde de. Cinsiyete dayalı işbölümü ve hiyerarşilerin yeniden kurulduğu kapitalizme geçiş süreci, Federici’nin feminist teorisinde en çok bu yüzden emsal niteliği taşır. Bu süreçte uygulanan şiddet, cinsellikten yeniden üretime kadar, cinsiyet rollerinin inşa edildiği ve bu inşanın öncelikli hedefinin de kadın bedeni olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmaz. Ama daha önemlisi, bu inşa süreci, bedenin yalnızca sömürünün ve tahakkümün değil direnişin de merkezi olduğunu açığa vurur. Heretik kadın, şifacı kadın, itaatsiz eş, yalnız yaşamaya cüret eden kadın, efendisinin yiyeceğine zehir katıp köleleri isyana teşvik eden obeha kadını gibi, kapitalizmin imha etmek zorunda olduğu bütün bu kadın öznelerin, emekleri ve direnişleriyle kurdukları dünya cadıda cisimleşmiştir. Federici cadı figürüyle, feminist bir beden politikasını tastamam bir dünya tahayyülüyle birleştirir.

Read More

Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar

Osmanlı Devleti, bir dünya imparatorluğuna dönüşüm sürecinde, kendi iç dinamiklerinden yararlandığı gibi kendi dışındaki dünyanın dinamiklerinden de her devirde yararlanmaya çalışmıştır. İmparatorluklar çağının en büyük teşekküllerinden biri olan Osmanlı Devleti, dünyanın dört bir köşesindeki bazı insanlar için kimi zaman bir sığınak, kimi zaman da yükselmek için ideal fırsatlar sunan cazip bir çekim merkezi olmuştur. Osmanlı Devleti adına hizmet eden yabancılar “öteki” kimlikleri nedeniyle çoğu zaman Türk tarihinin önemli öznelerinden sayılmışlardır. Yeni kimliklerine ayak uydurmakta gösterdikleri maharete rağmen “yabancılar” her zaman şüpheyle bakılan karakterler olmaktan da kurtulamamışlardır. İşte tam da bu nedenle, onların gizemli ve çalkantılı yaşam hikâyeleri dün olduğu gibi bugün de ilgi çekmektedir.
 
Yabancı aktörler zaman ve mekâna göre değişiklik gösterse de Osmanlı Devleti, sınırları dışındaki dünyanın beyinlerine kapılarını her dönemde açık tutmuştur. Doğu ve Batı’nın kesiştiği bir coğrafyada yer alan Osmanlı Devleti, bazen Venedikli elçiler, bazen Raguza’da kendisine bağlı Hristiyanlar, kimi zaman Kırım’ın ötesindeki bozkırların göçebeleri ve az da olsa Basra’da ve Afrika’nın az bilinen ülkelerinde yaşayan insanlar ile bağ kurabilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti daha kuruluşundan itibaren, yıkılana kadar, birbirinden çok farklı geçmişleri olan yabancıları çeşitli devlet görevlerinde istihdam etmiştir. Murat Hanilçe ve Yunus Emre Tekinsoy editörlüğünde, alanında uzman araştırmacıların müşterek katkılarıyla yayıma hazırlanan Osmanlı Devleti Hizmetindeki Yabancılar başlıklı bu çalışma, farklı zamanlarda sınırları aşıp Osmanlı topraklarına ulaşan ve çeşitli alanlarda devlet hizmetine giren yabancıların küçük bir kısmının hikâyelerinden oluşmaktadır.
 

Read More

Üç Bilge Kral – İsa’nın Doğumunu Yıldızlarda Gören Gizli Anadolu Topluluğu

İncil’de en çok beğenilen masallardan biri, yıldızları takip eden ve yolcuğun sonunda İsa’nın doğumuna tanık olan ve hediyeler veren üç bilge kraldan söz eder. Bu bilge krallar kimlerdi? Nereden geldiler ve yolculukların amacı neydi?

Uluslararası çok satanlar listesine giren ve Türkçeye çevrilen Tanrılrın Evi Orion’da, Maya Kehanetleri gibi birçok eseri kaleme almış, Adrian Gilbert, aynı şekilde bestseller olan Üç Bilge Kral kitabında bu sorulara yanıt vermektedir. Adrian Gilbert’in 25 yıllık tarih, arkeoloji ve astronomi araştırmaları bu kitapta açıklamaktadır. Bu uzun arayıştan sonra, bilge kralların ve İsa’nın öğretilerinin arkasındaki gizli öğretinin izlerini Anadolu’da bulacaktı. Uygarlıkların beşiği olmuş bu kutsal topraklarda, Urfa, Harran ve Adıyaman’daki Komagene krallığı tarihte izleri kaybolmuş, ancak etkisi büyük olmuş merkezlerdi ve Gilbert’e göre Mısır gibi Orion takımyıldızı ve Sirius gezgeni ile derin bağları vardı.

16 dile çevrilmiş ve halen en çok satanlar listesinde olan bu eser, Anadolu Gizemleri işlemesinde bizim için ayrı bir önem arz eder. Yazar Sufi gelenekleri, Gurdjieff ve Ouspenski öğretileri, Hermesçilik gibi konuları da işleyerek Anadolu’yla ilgilerini irdemektedir.

Read More

Kelt Rüyası

Kelt Rüyası, 2010 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Perulu büyük yazar Mario Vargas Llosa’nın aynı yıl yayımlanan romanı. 1903 yılında Kongo’da başlayıp 1916 yılında Londra’da bir hapishanede sona eriyor. Aslında anlatılan, yaşanmış bir hikâye. Hem bütün ömrünce il¬kelerine sadık kalıp insancıl duygularla hareket etmiş bir kahraman ve kurtarıcı, hem de ahlaksız damgası yemiş karanlık ruhlu bir insan olarak birbirine tezat oluşturan çok yönlü bir kişiliğe sahip efsanevi ırlandalı vatansever Roger Casement’ın başından geçen olaylar…

Casement, sömürgeciliğin korkunç yüzünü gün ışığına çıkaran ilk Avrupalılardan biridir. Belçika Kongosu ve Amazon ormanlarına yaptığı zorlu yolculuklardan geriye, dönemin kamuoyunu ayağa kaldıran unutulmaz iki rapor kalmıştır. Bu yolculuklar ve yaşadıkları, Ca¬sement’ın hayatını sonsuza dek değiştirecek ve onu yıllardır hizmetinde olduğu ıngiltere’den koparıp ırlanda milliyetçi hareketinin içine atacaktır.
Roger Casement gerçek hayatında çift kişilikli bir insandır. Doğruluğu kuşkulu olan günlüklerinden alınma notların açıklanmasıyla hayatının son günlerinde ortaya dökülen müstehcen seks maceraları, milliyetçi yandaşları arasında gözden düşmesine neden olmuştur.

Read More

Türk-Arap İlişkileri – Eski Eyaletler Yeni Komşulara Dönüşürken

I. Dünya Savaşı esnasında Şerif Hüseyin’in öncülüğündeki isyanla Arap Yarımadası’nda neler değişmiştir? Avrupa ülkeleri isyan karşısında hangi tutumları sergilemiştir? Kuzey ve Güney Yemen’de ne tür mücadeleler yaşanmıştır? Anadolu’da Millî Mücadele sürerken Arap coğrafyasındaki karmaşaya hangi siyasî ve askerî refleksler gösterilmiştir? Türk-Suriye ve Türk-Irak ilişkilerinde Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilerlerken hangi gelişmeler yaşanmıştır? Lozan Konferansı ve onun sonucundaki kararlar Türk-Arap ilişkilerine nasıl yansımıştır?

Arap Yarımadası’ndaki Osmanlı varlığı 16. yüzyıldan I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam etti. Arap Yarımadası’ndaki Osmanlıların siyasi ve askeri hâkimiyeti, I. Dünya Savaşı sırasında kritik bir evreden geçti. Etkileri günümüzde de devam eden siyasal değişim bu dönemde yaşandı. Ancak savaş sırasında başlayan sorunlar 1918’de imzalanan ateşkes antlaşmalarıyla nihayete ermedi. Önemli bir kısmı savaş sonrasına aktarılacak nitelikteydi, bir kısmı uzun vadede başka sorunlara dönüştü ve çok azı nihai çözümlere ulaştı.

Akademik literatürün Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş ile bu geçişin devletin dış siyasetinde yarattığı süreklilik ve kopuşları kapsamlı olarak ele almadığı görülmektedir. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişin Türk-Arap ilişkileri özelinde yoğunlaşan seyrini ele alan bu çalışmanın ortaya çıkmasında tespit edilen bu eksiklik önemli bir hareket noktası olmuştur. Arap Yarımadası’nın Osmanlı Devleti’nden kopuşunu ve Anadolu’da Millî Mücadele devam ederken bu bölge ile kurulan diyalog ve ilişkilerin seyrini irdelemeye odaklanan bu çalışma, Ü. Gülsüm Polat’ın altı seneye yayılan uzun araştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır.

“Türk-Arap İlişkileri: Eski Eyaletler Yeni Komşulara Dönüşürken (1914-1923)”, sadece ülkemizi değil tüm dünyanın gündemini her zaman meşgul eden bir döneme ve coğrafyaya derinlemesine bakış için çok kıymetli bir çalışma…

Read More

Kötülüğün Mitleri

“Kötülük arayışında olan kişi önce kendi yansımasına bakmalıdır.” -Konfüçyüs

“Bu dünyadaki kötülüğün çoğu iyi niyetli insanlar tarafından yapılır.” -T.S. Eliot

“Eski bir yanılsama var. Buna iyi ve kötü denir.” -Friedrich Nietzsche

“Günümüz insanı ilkel veya antik çağ insanından daha fazla kötülük yapma kapasitesinesahip değildir. Sadece, kötülüğe eğilimini harekete geçirmek için eskisiyle kıyaslanamayacak kadar güçlü araçlara sahiptir.” -Carl Gustav Jung

“Hiçbir şey kötülüğü kınamaktan daha kolay değildir; hiçbir şey onu anlamaktan daha zor değildir. ” -Fyodor Dostoyevski

“Dünyada kötülük olduğunu biliyorum ve her zaman oldu. Ama açıklamak için Şeytan’a ya da şeytanlara inanmanıza gerek yok. İnsanlar tek başlarına kötülük yapabilirler. ” -Tess Gerritsen

Read More

Nuh Peygamber Tufanı ve Cudi Dağı

İslam geleneği ve bu gelenekte farklı dönemlerde hakim olan düşünce ve tasavvurların mahiyetini bizlere en iyi şekilde açıklayan unsurların başında İslam tarihi kaynakları gelmektedir. Elinizdeki kitapta klasik İslam Tarihi kaynaklarında yer alan rivayet ve anlatımlardan hareketle ilk dönem İslam toplumunda mevcut olan tufan tasavvurunun ne olduğunu belirlemeye ve başta Nuh’un gemisinin indiği dağ olmak üzere Nuh (a.s.) ve tufanla irtibatlandırılan mekanların hangileri olduğunu tespit etmeye çalıştık.

Read More

22/11/63 JFK Hayatını Kaybetti LBJ Görevi Devraldı

22 Kasım 1963’te, Dallas’ta üç el silah sesi duyuldu, Başkan Kennedy öldü ve dünya tarihi değişti. Peki, bütün bunları değiştirme şansınız olsaydı? Kendi kuşağının sosyal, kültürel ve politik meselelerini sindirmiş bir yazar olan Stephen King, bu mükemmel kurgulanmış gövde gösterisinde okuyucuları geçmişe uzanan inanılmaz bir yolculuğa çıkarıyor.

Her şey Maine’deki Lisbon Falls kasabasında yaşayan ve fazladan iki kuruş kazanmak için sınavlara hazırlık derslerine giren 35 yaşındaki İngilizce öğretmeni Jake Epping’le başlıyor. Öğrencilerinden kompozisyon ödevi olarak hayatlarını değiştiren bir olayı yazmalarını isteyen Epping, nefesini kesen bir ödevle karşılaşıyor: Harry Dunning’in babasının elli yıl önce eline çekici alıp ailesini katlettiği gecenin tüyler ürpertici hikâyesi. O kompozisyonu okuduğu an, Jake için bir dönüm noktası. Tıpkı 1963’ün ABD tarihi için bir dönüm noktası olması gibi… Kısa süre sonra kasabadaki lokantanın sahibi ve Jake’in arkadaşı olan Al, ona bir sır veriyor: Deposu, aslında geçmişe, 1958’deki belirli bir güne açılan bir geçit. Ve Al, Jake’ten saplantı haline getirdiği görevi devralmasını, Kennedy suikastını engellemesini istiyor. Böylece Jake, George Amberson olarak Ike, JFK ve Elvis’in, büyük Amerikan arabalarının ve fiyonklu çorapların dünyasında, herkesin her yerde sigara içtiği bir Amerika’da yeni bir hayata başlıyor. Maine’deki Dunning ailesinin yaşadığı boğucu Derry şehrinden, Jake’in hayatının aşkıyla karşılaştığı Teksas’taki sevgi dolu Jodie kasabasına, Lee Harvey Oswald’a ve Dallas’a uzanan bu romanda; geçmiş, geçmiş olmaktan çıkıp gerilim ve heyecan dozu yüksek bir maceraya dönüşüyor.
Zamanda yolculuk hiç bu kadar inandırıcı ve bu kadar ürkütücü olmamıştı!

Read More