• Bize Ulaşın
    0537 364 0921
  • Bostancı / İstanbul

Oğlak Dönencesi

Sözünü sakınmayan dev bir yazardan, isyanla haykıran bir klasik: Oğlak Dönencesi. Henry Miller’ın yarı otobiyografik bir romanı.

Dünyaya biçili koordinatlara, medeniyet adı altında savaş, silah ve beton üreten düzene, insanı yok etmek pahasına köleleştiren sisteme karşı bir çığlık, gemlenemeyen bir ezgi ya da çağdaş yaşamın çarklarına atılan sert bir tekme… Henry Miller, Oğlak Dönencesi’nde rahimden mezara, kasıklardan zihne uzanıyor, benzersiz bir atlasın sayfalarını kendi renklerine boyayarak bambaşka bir dünya resmi ortaya koyuyor. Burada savaş saçma, yaşam beyhude; burada aşk siyah bir yıldızın gölgesinde ve ekmek aslanın ağzında… Burada kölelik özgürlüğü, yalanlar gerçekleri ve sürü bireyleri ezip geçiyor; burası Amerika, ama başka bir yer de olabilir; kitlelerin günbegün topluca cephelere veya işe yürüdüğü herhangi bir yer… Ve Henry Miller, akıntının tersine doğru gitmekte, kendi şarkısını haykırmakta kararlı.

Yayımlandığı günden bu yana yasaklarla boğuşan Oğlak Dönencesi, bir açıdan Henry Miller’ın yaşam öyküsü… Rahme düşmesinden aşka yuvarlanmasına, sürüye katılmasından kendi yazgısını ele geçirmesine ve dünyanın başlangıcından geleceğin müziğine varan bir öykü. Yaşam adı verilen sonsuz döngünün her zerresine uzanan bir varoluş çığlığı bu ve şiddeti dünyayı yerinden sarsmaya yetiyor.
Tek başına duracak, kendi doğrularınca yaşayacak cesareti olanlar için.

Read More

Masumiyet Müzesi

“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor… Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz. 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak. Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor. “Pamuk, Doğu’nun da Batı’nın da sahiplenmekten şeref duyacağı temel ve kalıcı bir yazar…” New York Times

Read More

ELİFLİ – Oktay Rifat

Oktay Rıfat, Garip hareketi içinde Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday ile birlikte başladığı şiir serüveninde sonraları halk söyleyişlerinden yararlanan yeni duyarlıklarla örtülü lirik şiirler yazdı. 1950’lerde Türk şiiri yeni bir yenileşme hareketi içine girdiğinde Oktay Rıfat’ın da deneyici çalışmalar yaptığı görüldü. Ardından son derece sağlam yapılı, yoğun düşünce ve duyarlıklar taşıyan şiirleriyle çağdaş şiirimizin dorukları arasında yerini aldı. Bu kitapta şairin ilk basımı 1980 ile 1987 arasında yapılan Elifli, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak ve Koca Bir Yaz adlı kitapları yer almaktadır.

Read More

Sonrası Kalır I – II (Bütün Şiirleri)

Yapı Kredi Yayınları’ndan bugüne dek yayımlanmış en kapsamlı Edip Cansever külliyatı! Başta, Edip Cansever’in, “gençlik hatası” değerlendirmesiyle reddettiği ilk kitabı İkindi Üstü olmak üzere, kitaplarının sonraki basımlarına girmeyen şiirleri ve dergilerde kalmış birçok şiiri de günyüzüne çıkaran “toplu şiirleri”nin bu yeni basımı, Şair’in tüm şiirlerini “ilk kez” bir araya getiriyor.

Şöyle ki:
Martılardan bir tanesi yalnız yaşıyormuşçasına boşlukta
Dünyanın en heyecanlı çizgilerini çizdi
Ve bulutlar doldurdu bu kıvrımları yavaştan
Ve benim yarattığım tanrılar ki, geldiler
Bir inip bir çıktılar çocuklar gibi
Çığlık çığlığa..

Şair’in 58 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkan İkindi Üstü adlı kitabından dergilerde kalmış, unutulmuş bir dizi şiirine, bugüne kadar yayımlanmış en kapsamlı Edip Cansever külliyatı!.. ya da: İlk dizesinden son dizesine, “yalnız-yabancı-yerleşmeyen” bir yaşamak sevdalısının, tepeden tırnağa “aşk-tutku-umut” yüklü yolculuğunun tüm konakları…

Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da

Read More

Gariplerin Kitabı

 Ian Dallas (Abdülkadir Es-Sufi) 
İslam Garip Olarak Geldi Ve Yine Başladığı Gibi Olacaktır. O Halde Ne Mutlu Gariplere. (Hadis-i Şerif) 

Kalbe düşen ani bir sancıyla başlayan önce vahşi çöllere oradan da insanın iç âlemine doğru yönelen bir arayışın hikayesi. Bu yolculuk “bilginin merkezi olarak kabul edilen bir yerden vahşi çöllere doğru açılan ve bana hiç rahat yüzü göstermeyecek birçok yolculuklar zincirinin başlangıcı”dır.

Bayazîd-i Bestam’ın meşhur “Aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır’ sözünün peşinden çıkılan karşı konulmaz bir ruh yolculuğu ki, menzile ancak ‘gözler kapalıyken’ ulaşılabilir. 

“Her zaman aklıma güvenerek yaşadım. Şu an olduğum yerde olmamı sağlayan da o oldu, peki ya ölüm?” diye soran Abdülkadir es-Sufî’nin oto-biyografik romanında iç sesine kulak veren insan kendisine doğru yolculuğa çıkıyor. 

Read More

Kendinin Avcısı

Ne dedim, ne yaptım,
Nasıl davrandım?
Düştüm peşime izledim
Sanki ben ve bendim
Önümsıra, ardımsıra
Dehlizinde kendimin.

O mu öndeydi, ben mi?
O dediğime bakmayın
Ayırt etmek içindi.
Av mıydım, avcı mıydım?
Tuhaf ama ben ve ben
Hem kaçtım, hem kovaladım.

Hangisiydim acaba?
Önümsıra kaçan mı,
Kovalayan mı ardım sıra?
İki kadınla,
İki çocuk arasında
Koştum iki ayrı acıya.

Çekip tetiği sonunda
Kendimi vurdum.
Ne av var artık, ne avcı.
O yok, ben yokum
Sadece küf kokusu,
Dehlizimde kayboldum.

Metin Altıok

Read More

Bakışsız Bir Kedi Kara

Gelir dalgın bir cambaz.
Geç saatlerin denizinden.
Üfler lambayı.
Uzanır ağladığım yanıma.
Danyal yalvaç için.
Aşağıda bir kör kadın.
Hısım.
Sayıklar bir dilde bilmediğim.
Göğsünde ağır bir kelebek.
İçinde kırık çekmeceler.
İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında.
İşler gergef.
İnsancıl okullardan kovgun.

Geçer sokaktan bakışsız bir
Kedi Kara.
Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk.
Kanatları sığmamış.
Bağırır
Eskici Dede.
Bir korsan gemisi! girmiş körfeze.

Ece Ayhan

Read More

SARNIÇ

Sait Faik, ilk dönem kitapları sayılan Semaver, Sarnıç ve Şahmerdan’ın ortak özellikleri, yazarın fakir insanları överken, zenginler ve sömürücülere duyduğu kızgınlığı yazmasıdır. Abasıyanık, Sarnıç’ta da emekçiye olan övgüsünü sürdürür. Fakat, kitaba ismini veren Sarnıç isimli hikâyede de açık açık söylediği gibi, yazar aslında grevden ya da ihtilalden söz ediyor olsa da, bu konulara çok hakim değildir. Daha çok duygularıyla hareket etmektedir.

“Önümüzde hayat… Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk.”
“Sarnıç” adlı öyküden.

Read More

Yediçınar Yaylası

Yediçınar Yaylası, bir Kemal Tahir romanıdır. Kemal Tahir’in, bir üçleme oluşturan ve Çorum çevresinde geçen “Yediçınar Yaylası,” “Köyün Kamburu” ve “Büyük Mal” adlı romanları; Tanzimat’ın ilanından Atatürk’ün ölümüne kadar geçen dönemde, üç ayrı nesil çevresinde, toplumdaki sosyal gelişmelere uygun olarak değişen mülkiyet ilişkilerinin, toprak ağalığı düzeni ve eşkıyalik hareketlerinin gerçek yüzünü anlatır. Kemal Tahir’in bütün romanlarına hakim olan Anadolu insanı merkezli bakışı ile, bütün bu süreçte hiç değişmez olan coğrafyanın yüzyıllardır süregelen kuralları Anadolu insanının gözünden anlatılır. Romanda o dönemde iyice zayıflayan Osmanlı devlet gücünün nasıl bir despotik idareye dönüştüğü ve halkın bu durumdan kendisini nasıl olabildiğince kurtarmaya çalıştığı, Osmanlı devlet yöneticilerinin, halkla varolan ilişkileri ortaya dökülerek incelenir.

Read More

MOMO

Zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.
 
Momo, büyük bir kentin tiyatro harabelerinde yaşayan küçük bir kızdır. Buldukları ya da kendisine hediye edilenler dışında hiçbir şeyi yoktur. Ancak olağanüstü bir yeteneği vardır: Momo, muhteşem bir dinleyicidir ve bunun için oldukça bol zamanı vardır.
Bir gün hayaletimsi topluluk “duman adamlar” ortaya çıkar. İnce hesaplı planlar kurup insanların zamanını çalarlar. Onları durduracak tek kişiyse Momo’dur.

Momo elinde bir çiçek, koltuğunun altında bir kaplumbağa ve gizemli Hora Usta’nın da yardımıyla koskoca duman adamlar ordusunun karşısında tek başına durur. Acaba Momo, zamanı çalan adamları tek başına alt edebilecek midir?

Toplumumuz ve günümüz insanının zaman algısı ve zamanı okuması üzerine bir masal olan Momo’yla Michael Ende, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’ne layık görülmüştür. Pek çok kez sinemaya uyarlanan Momo, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada 7 milyonun üzerinde satılmıştır.

Read More